Bakıyorum da, cumhurbaşkanımız başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliğini onaylayınca coşmuşsun yine:
"Şimdi anladınız mı 'Gül benim cumhurbaşkanım değil' dememi?.."
Anlamaz olur muyuz beyim, anladık; hemi de nasıl!
"O benim cumhurbaşkanım değil…" dediğinde herkes nasıl da şaşırmıştı ama, değil mi?!
Sayın Gül Çankaya'ya çıktığı gün, sana cumhurbaşkanı olamayacağını keşfedip ilan ettiğinde, "Şappadak nasıl da bildi, Hay Allah!.." diyerekten aklımızı nerdeyse yele verecektik.
"Allah vergisi zekânı" unuttuğumuz için, senin bu akıllarına, akıl-sır erdirememiştik.
Demek sen taa o günlerde, başörtüsüne serbestlik getirmeye ilişkin yasa bir gün Sayın Gül'ün önüne geldiğinde, kesinkes onaylayacağını biliyordun!
Valla helal olsun! Olur olur da, bir insan bu kadar mı ileri görüşlü, bu kadar mı ufku geniş olur?! Pes yani…
Gelgelelim, şöyle bir kuşkum var:
"O benim cumhurbaşkanım değil…" derken, Sayın Gül'ün eşinin başörtülü olmasından huylanmış olmayasın?! Yani, "Bunun eşi böyle olduğuna göre, başörtüsüne özgürlük getirilmesine kesinlikle itiraz etmez…" şeklinde akıl yürütmüşsün de, bizim haberimiz mi yok?
Eğer öyleyse, "Şimdi anladınız mı…" şeklinde benbenlik etmekle bizi yanıltmaktasın ki, ne kadar!
Çünkü, Sayın Gül'ün eşinin başörtülü olmasının (zamanla) "anlaşılacak" nesi var ki?! Bakarsın, görürsün, hepsi bu! Ha, bunu benden başka kimsecikler görmedi, dersen, o başka tabii.
Yine de hakkını teslim edelim; CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek'e nazaran daha mütevazı olduğun kesin.
Sayın Özyürek, anayasa değişikliğini onaylanmadan önce, Sayın Gül için, "Onaylamazsa Türkiye'nin cumhurbaşkanı olur" demişti.
Onaydan sonra ise, "Böyle davranarak Türkiye'nin cumhurbaşkanı olma fırsatını kaçırdı!" buyurmuş.
Demem o ki, Özyürek gibi kendini Türkiye yerine koymuyor, hiç değilse kendi hesabına konuşuyorsun.
Lakin, küçük bir kusurcuğun var: Hiç tutarlı değilsin!
Yanlış anlama, cumhurbaşkanını beğenmeyebilir, kaşından gözünden, endamından, dünya görüşünden hazzetmeyebilirsin. Zaten beğenmek, sevmek zorunda da değilsin.
Mamafih, "O benim cumhurbaşkanım değil.." denilince, vaziyet bambaşka bir hal alıyor. Hîn–i hacette bu tavrın yegâne gerekçesi başörtüsü olduğuna göre, tutarlı olmak adına, mevzuyu sadece cumhurbaşkanında sınırlı tutmamalısın.
Dürüstlük de, adamlık da bunu gerektirir.
Madem senin kavlince, esas olan başörtüsü yasağı, gerisi teferruattır. O halde, eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı seçen TBBM'ye de, "O benim Meclisim değil…" diyebilmelisin.
Böylesi bir Meclis aritmetiğine neden olan halkımıza da, "göbeğini kaşıyan adam" demen yetmez; "O benim halkım değil…" diyebilmelisin.
Ne var bunda, aslanlar gibi hepsini de derim, dersen, 'tutarlı' olmak adına şu soruma da cevap vermelisin:
"O benim cumhurbaşkanım değil" dediğin cumhurbaşkanımızın başkumandanı olduğu ordumuza da, "O benim ordum değil…" diyebilecek misin?
Yaa, işte böyle adamım.
Bundan kelli, lafının nereye gittiğini iyicene bellemeden ağzını vara yoğa açmayacaksın!
"Beni toplumun gözünde küçük düşürdü…" diyerekten, fakiri mahkemeye vermek kolay. Maharet, toplumun gözünde ne kadar küçük düştüğünü kavrayabilecek kadar büyük kalabilmeyi başarabilmekte.
Kaynak: Yeni Şafak