Dünya Kupası serüvenim acıklı bir şekilde sona erdi. Kimi desteklediysem, eninde sonunda elendi. Önceki akşam Uruguay’la birlikte kupaya veda ettim. Şimdi bir yandan ‘Estetik, makine düzenine yenildi’ diye kendimi avutuyorum. Diğer yandan desteklediğim herkesin tasfiye olmasına ‘metafizik’ karşılıklar bulmaya çalışıyorum. Arkadaşlarım ‘Üzülme, bak koskoca Cruyff bile Şili’ye destek attı, olmadı’ diye beni teselli etmeye çalışıyor.

İklim değişikliği tartışmalarından anlamam. Fakat Ankara’nın son yıllarda hayli ‘nemli’ bir sıcağı var. Üzerine bir de siyasetin karmaşası eklenince, cidden çekilmez bir şehir oluyor. Ankara’daki gazete ve televizyon temsilcileri, genelde sıcakkanlı ve mizah duygusu yüksek meslektaşlarımız. Lakin şu sıralarda hangi mekanda onlarla karşılaşsam, yolumu değiştiriyorum.

Şehir yapış yapış sıcak, temsilciler alabildiğine gergin. Çekilir gibi değil doğrusu.

***

Tüm bunların üzerine bir de peş peşe telefonlar. Sen misin AK Parti’nin genel seçimlerdeki aday listesi hakkında söz söyleyip yazı yazan. Kimler listede yer alabilir, kimler tasfiye olacak. Cemil Çiçek yine bakan olacak mı? Abdülkadir Aksu seçimlere giderken yeni bir bıyık modeli arayacak mı?

Bunlar hakkında konuşmak için bol bol zamanımız olacak. Siyaseti parlamento çatısı altındaki partilerden ibaret sayma yanlışına sıkça düşüyoruz. Oysa seçim barajı yüzünden temsil edilemeyen, ama milyonlarca oya sahip siyasi partiler var ve bunlardan bir tanesi yeni lideriyle önemli bir çıkış yakalamış görünüyor.

Hafta sonunda Saadet Partisi’nin kongresi yapılıyor. Genel Başkan Numan Kurtulmuş, kendisine oy versin, vermesin geniş kitlelerin beğenisini kazanmış bir siyasetçi. Kongre yaklaşırken önemli çıkışlar yapıyor. Şu mesajlarının altını çizmek gerekiyor:

‘Keşke Refah Partisi Susurluk’un üzerine gidebilseydi. Ben o zaman genel başkan olsaydım ışık söndürme eylemlerine bizzat katılırdım. Susurluk’un ortaya çıkarılması konusunda da kararlılık gösterirdim. Refah Yol hükümeti Susurluk’un üzerine gidebilseydi 28 Şubat süreci de farklı olabilirdi.’

Bu düşüncelerini kongre öncesinde ifade etmesi çok anlamlı. Öncelikle Numan Kurtulmuş’la birlikte SP, sancılı bir geçiş dönemi yaşıyor. AK Parti’nin peş peşe gelen iktidar dönemlerinde aynı geleneğin bir diğer partisini ayakta tutmak, ona yeni bir perspektif kazandırmak gerçekten çok ağır bir sorumluluktu.

Numan Bey, dikkatle, ama sürekli yukarı tırmanan bir çizgiyle böyle bir süreci yönetiyor. Aslında Susurluk konusunda verdiği mesaj sürpriz değildi. Mesela geçtiğimiz günlerde Abant Platformu’nda yaptığı şu tespiti tekrar hatırlamak, bize daha doğru bir portre verebilir:

‘Türkiye’de PKK’yı hem kurumsallaştıran hem de uluslararası bir terör örgütü haline getiren en önemli gerekçelerden biri OHAL döneminin antidemokratik uygulamalarıdır.’

Bu sözler, son derece berrak ve geleceğe dönük bir bakış açısının işareti.

***

CHP’nin muhalefeti ‘çömelme’ tartışmalarına hapsettiği, MHP ve BDP’nin tansiyonu yükselttiği siyaset sahnesinde Saadet Partisi, önemli bir misyon üstlenebilir.

Mavi Marmara ve İsrail’in katliamından sonra anlaşıldı ki, Türkiye’de toplumun sahip olduğu değerler üzerinden söz söylemek, malum çevrelerde hala büyük bir suç!

Numan Kurtulmuş, siyaset tarzıyla, üslubuyla ve son dönemde verdiği mesajlarla, siyaset kulvarında ciddi bir alternatif olarak yerini almaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin buna gerçekten ihtiyacı var. Üstelik bu gelişmeyi AK Parti’nin aleyhine diye okuyanlar ciddi bir yanılgı içindeler.


Kaynak: Radikal