Nükleer savaşın kazananı yoktur. Rutgers, John Hopkins ve Colorada Üniversiteleri gibi dünyanın önde gelen kurumlarındaki iklimbilimcileri, nükleer savaşın çevre üzerindeki uzun vadeli etkilerini konu alan bir dizi araştırma sonuçlarını 2006 itibariyle yayınlamaya başladılar. Bunlar arasında ABD ve/veya Rusya'nın elindeki patlayıcıların sadece yüzde 1'nin bir savaşta kullanılması gibi temel senaryolar da var. Bilimadanları, küçük çaplı bir nükleer savaşın bile küresel iklim ve koruyucu ozon tabası üzerinde yıkıcı etkileri olacağı sonucuna vardılar. Bu ve sonraki araştırmaların ortaya koyduğuna göre, küresel tarım faaliyetleri bu savaştan öylesine olumsuz etkilenir ki 2 milyar insanın ölümüyle neticelenecek büyük bir kıtlık başlayabilir.

Hakemli dergilerde yayınlanan bu araştırmalar – dünyadaki en iyi bilimadamları tarafından analiz edilmiş ve kusursuz bulunmuştur – ABD veya Rusya'nın elindeki nükleer cephaneliğin yarısının kullanılması durumunda insan neslinin yok olacağını tahmin ediyor. Başka bir ifadeyle, bir ABD-Rus nükleer savaşı, küresel çevreye öyle zarar verecektir ki yeryüzünü insanlar ve diğer canlılar için yaşanılmaz kılacaktır.

Bulletin of the Atomic Scientists'de çıkan “Self-assured destruction: The Climate impacts of nuclear war” başlıklı makale şöyle başlıyor: Rusya ve ABD arasında yaşanacak nükleer bir savaş, yeni START anlaşması uyarınca nükleer silahlarda gidilecek azaltmaya rağmen, nükleer kışa yolaçabilir. Dolayısıyla taraflardan birinin saldırısı intiharla eşanlamlıdır ve kendi kendini imhayla sonuçlanır.”

2009 yılında Uluslararası Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme ve Silahsızlanma Komisyonu için bir makale yazmıştım. Orada bu çalışmaların bulgularını özetlemiştim. Makale, nükleer ateş fırtınalarının milyonlarca tonluk dumanlar üreteceğini, bulut seviyesine yükselen dumanın stratosferde bir katman oluşturup hızla yeryüzünü çevreleyeceğini izah etmiştir. Duman katmanı en az on yıl yerinde kalacak ve koruyucu ozon tabakasını yok edecek; yanısıra güneş ışığını engelleyerek en az on yıl Buz Devri şartlarını oluşturacaktır.

ABD-Rus nükleer savaşının ardından ABD ve Avrasya'da sıcaklık üç yıl boyunca hergün dondurucu olacaktır. Yoğun soğukluk mevsimleri yok edecektir. Ekin yetişmeyecek, kıtlık başlayacak, insan ve hayvan nüfusu büyük bir düşüş yaşayacaktır.

Yüksek irtifada yaşanacak nükleer patlamaların yarattığı elektromanyetik titreşimler, modern elektronik cihazlardaki devreleri yakar. Nükleer enerji santralleri de bunlar arasındadır. Her bir nükleer reaktör derhal erimeye başlayacak. Kullanılmış nükleer yakıt havuzları (reaktörlerden daha fazla radyasyon yayarlar) kaynamaya başlayacak, devasa miktarda radyasyon yayacaklardır. Bu serpinti ABD ve Avrupa'nın geniş bir kesimini yaşanılmaz kılar. Nükleer savaştan sağ kurtulanları ise elbette ki açlıktan ölüm beklemektedir.

ABD-Rus çatışmasında tek bir nükleer silahın kullanılması durumunda nükleer yok oluştan kurtulmak için pek şans yoktur. “Sınırlı nükleer savaş” ve “nükleer azaltma” teorileri gerçekçi değildir. Bush yönetimi ABD stratejik doktrinini elden geçirerek misilleme yerine önleyici nükleer saldırı ve karşı-güç doktrinini getirdi. ABD ve Rus ordularının kullandığı doktrin, nükleer savaş başladığında önleyici saldırı ihtiyacı üzerinde durmaktadır. Askeri husumet başladığında her iki taraf da ilk vuruşu yapmak için üzerlerinde devasa bir baskı hissedeceklerdir özellikle de nükleer silahlar muharebe sahasında çoktan kullanıldıysa.

ABD ve Rusya'nın her birinde 1.800 adet başlıkla donatılmış 400 ila 500 adet fırlatılmaya hazır füze var. ABD ve Rusya başkanlarının yanında 7/24 dolaşan subaylar var. Fırlatma emrini saniyeler içinde iletmelerine imkân veren “nükleer çanta” taşıyorlar.

Ancak Rus ve Amerikalı liderler fırlatılmaya hazır nükleer silahların insan neslini yok edecek bir mekanizmayı temsil ettiğinin farkında değiller gibi. Örneğin 2010 yılında yeni START anlaşması müzakerecilerinden Rus Büyükelçi Anatoly Antonov ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Rose Gottemoeller'e BM'de görüşmeler sırasında soru sordum. ABD ve Rus güçlerinin elindeki patlayıcıların sadece yüzde 1'nin patlatılması durumunda küresel iklimde yıkıcı değişimlerin olacağını, stratejik nükleer silahlarla yapılacak bir nükleer savaşın yeryüzünde insan bırakmayacağını öngören bilimsel çalışmaları okuyup okumadıklarını sordum. Her ikisi de “hayır” cevabını verdi.

20 Nisan 2014'te aynı soruyu BM'de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması Hazırlık Komitesi'ndeki sivil toplum temsilcilerine de sordum ve aynı cevabı aldım. Toplantıdaki Amerikalı yetkililer de bu çalışmaların farkında değildi. Bu kişiler, Ulusal Güvenlik Konsey'lerinin üst düzey yetkilileriydi.

Başkan Obama ve yönetiminin de ABD veya Rus stratejik nükleer cephaneliğinin insanlık tarihinin sonu olduğu öngürüsünün farkında değilmiş gibi görünmesi korkutucudur. Bu cephaneliğin insan nesline karşı varoluşsal bir tehdit olduğunu bilmiyorlar mı? Yoksa resmi anlatılara uygun olmadığı için sessiz kalmayı mı tercih ediyorlar? Atom bombasıyla bir şehri yok edebilecek terör tehdidinden başka bir şey duymuyoruz. ABD ve Rusya bir nükleer savaşa hazırlık provaları yapıp dururlarken bile nükleer savaşla insanlığın ortadan kalkması gibi bir tehdit hakkında hiçbir şey duymuyoruz.

Daha korkutucu olanı, ABD dış politikasını güdümleyen neoconların, ABD'nin Rusya üzerinde nükleer üstünlüğü olduğuna inanmalarıdır. Yani ABD, Rus (ve Çin) nükleer gücüne sincisice saldırı düzenleyip bu gücü tamamen ortadan kaldırabilir diyen düşünüyorlar. Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) çıkardığı Foreign Affairs dergisinde 2006'da yayınlanan “The Rise of U.S. Nuclear Primacy” başlıklı yazıda bu teori ifade edilmişti. Teoriye göre Ruslar ve Çinliler misillemede bulunma fırsatı bulamayacaklar; şayet ellerinde az birgüç kalmışsa, ikinci bir Amerikan nükleer saldırısından sakınmak için de bu riske girmeyeceklerdir. Makale işte bu şekilde nükleer savaşı davet ediyordu.

Yedi yıl boyunca Sovyet nükleer silahlarının komutasından sorumlu olan Albay Valery Yarynich, nükleer üstünlüğün bir aldanma olduğunu anlatan reddiyeyi (Nuclear Primacy is a Fallacy) yazmak üzere benden yardım istemişti. Sovyet genelkurmayında ve Sovyetlerin savaş planlamasında çalışmış bir kişi olan Yarynich “nükleer üstünlük” makalesinin yanlış yöntem kullandığını ve hatalı sonuçlara vardığını ortaya koydu. Benim katkım ise düşman tarafın nükleer silahlarının yüzde 100'nü yok eden “başarılı” bir ilk vuruşun bile nükleer savaşta kazanan tarafın halkını, insanlığın geri kalanıyla birlikte kıtlıktan yok edeceğiydi.

Nükleer üstünlük makalesi Rusya'da tepkiye yol açsa da ABD basınında yer almadı. Rusya Başbakan'ı ise konu hakkında konuşma yaptı. Reddiyemizi Amerikan basınında yayınlayamadık. Makalede iddia edilen Amerikan nükleer üstünlüğü, Amerikan siyasi ve askeri çevreleri tarafından bir gerçek olarak kabul gördü. Bu kabul, Amerika'nın Rusya ve Çin'e karşı pervasızlığını da açıklamaktadır.

Nükleer cephaneliğimizin sorumluluğunu taşıyanların, düğmeye basmayı tercih etmeleri halinde, insanlık tarihini sona erdirebilecek olduklarını anlamamış göründükleri bir vaziyetteyiz. Amerikan kamuyounun geniş bir kesimi bu ölümcül tehdidin farkında değildir. Habersiz kişiler habersiz diğer kişileri uçurumun kenarına götürüyor.

ABD devlet okulları, 20 yıldan daha fazla bir süredir nükleer silahlar hakkında öğrencilere bir şey öğretmiyor. Nükleer savaş en son geçen yüzyılda ABD başkanlık seçimleri sırasında tartışıldı. Tek bir stratejik nükleer silahın 100 kilometrelik bir alanda ateştopundan fırtınalar yaratacağını, ABD ve Rusya'nın her birinde fırlatılmaya hazır binlerce silah olduğunu bilmeyen çok sayıda insan var.

Neocon ideoloji ise 21. yüzyıl boyunca ABD'yi savaşlarda gezdirdi. ABD/NATO kuvvetlerinin Rus sınırlarında genişlemesine liderlik etti ve Soğuk Savaş'ı canlandıran büyük bir hata yaptı. Neoconların ayırıcı özelliği, Amerika'yı “vazgeçilmez ulus” olarak görmelerindedir. Amerikan istisnaiciliği bunu temsil eder. Amerikan istisnaiciliğine göre Amerikalılar tüm ulusların üstündedir; Amerikan çıkarları ve değerleri dünyada hâkim olmalıdır.

Obama, West Point'te 28 Mayıs'ta yaptığı konuşmada “Amerikan istisnailiğine her hücremle inanıyorum” dedi. Obama “Amerika dünya sahnesinde her daim liderlik etmelidir” ve “bu liderliğin omurgası her daim ordu olacaktır” diye vurguladı. Amerikan istisnaciliği diplomasiye değil üstünlüğe, yumuşak güce değil zora dayalıdır; insan hayatını bitirebilecek bir kibir ve küstahlıktır. Washington'ın Brzezinski ve Wolfowitz doktrinlerinde ortaya koyulduğu üzereRusya ve Çin'in yükselişini önleme azmi, nükleer savaşın reçetesidir.

ABD, Rusya ve Çin başkanının bir forum düzenleyerek nükleer silahların varlığının kullanma ihtimalini de doğurduğunu, bu silahların kullanılmasının insanlığı yok edebileceğini açıkça beyan etmesine müthiş bir ihtiyaç var. Nükleer savaşın kazananı olmayacağı için bu silahlar yasaklanmalı ve o bizi yok etmeden önce yok edilmelidir.

Yazar hakkında: Missouri Üniversitesi Öğretim üyesi
Dünya Bülteni için çeviren: Turgut Fidan