Başkan Obama, 18 Mayıs'ta İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Washington'a yapacağı ziyarete dair öncelikleri açıkça ortaya koydu. Geçtiğimiz hafta, Başkan Yardımcısı Joseph Biden, "Bunu söylemem hoşunuza gitmeyecek" diyerek, hükümetin listesini Amerikalı Yahudi aktivistlerin önüne getirdi.

Biden, "Eğer Filistinlilerle ciddi bir barış çabası olacaksa, İsrail iki devletli bir çözüm için çalışmalı." dedi. İsrail'in, Batı Şeria'da yeni yerleşim yerlerinin yapımını dondurması ve Filistin şehirleri arasındaki, güvenlik açısından gerekli olmayan barikatları kaldırmasının yanı sıra, köktencilerle savaşmaları ve İsrail'i kışkırtacak hareketleri azaltmaları halinde, Filistinlilere güvenlik alanında daha fazla sorumluluk vermesinin gerekli olduğunu de ekledi. Netanyahu bunları ilk defa duymuyor olsa gerek. Obama ve yardımcıları niyetlerini haftalardır belli ediyor. Ancak İsrail liderinin cevapları tatmin edici ve yeterli olmaktan uzaktı. Beyaz Saray'daki görüşmesi mayıs sonuna, Obama'nın Arap liderleri ağırlamasından sonraya kalınca, gerilimin yükseldiği apaçıktı.

Netanyahu, aynı aktivist gruba, Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi'ne yönelik olarak yaptığı görüntülü konuşmada, Filistinlilerle barış istediğini söyledi. Hatta "gecikme ve önşart olmaksızın" görüşmelere başlama taahhüdünde bulundu. Ama bunlar boş söz gibi duruyor. Bölgesel barışı sağlama alabilecek olan uzun vadeli bir çözümün tek makul temelini sağlayacak olan iki devletli çözüme direndi –dışişleri bakanı ve birlik hükümetindeki ortağı Avigdor Lieberman ise açık açık dalga geçti-. Pazartesi günü, 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu, iki devletli çözümü destekleyen bir bildiriyi oybirliğiyle onayladı.

Önümüzdeki haftaki görüşmeyi tehdit eden başka ayrılıklar da var. Bunlardan biri, Obama'nın, İsrail'i rahatsız eden, İran'la temas kurma kararı. Netanyahu, -belki de, Filistinlilerle barış görüşmelerinin ilerlememesini garanti etmek için- barış çabalarının, Obama'nın, Tahran'ın nükleer programını sonlandırmaktaki başarısına bağlı olabileceğini ima etti. İran'ın nükleer programını durdurmak elzem. Obama'nın yaklaşımı, yani, görüşmelerin başarısızlığa uğraması durumunda daha sert yaptırımların takip edeceği ciddi diplomatik açılım riskli ama denemeye değer. Evet, Tahran nükleere yaklaştıkça saatli bomba geriye sayıyor. Ama Netanyahu, Obama'nın girişimini suni bir şekilde engellememeli. Ve Obama, Netanyahu'yu, İsrail'i lüzumsuz bir askerî eyleme sokacak ya da Birleşik Devletler'i böylesi bir eyleme itekleyecek herhangi bir hareketten vazgeçirmeli.

Eski başkan George W. Bush'un İsrail'le Filistin arasında ciddi barış çabalarına girişmeyi geciktirmesinin, El Kaide ve diğer köktenci gruplara, onları birleştirici bir unsur sağlayarak Afganistan, Pakistan, Irak ve İran'da ABD'nin çıkarlarına nasıl zarar verdiğini gördük. Filistinlilerin, iktidardaki Fetih ve militan Hamas hizipleri arasındaki ayrılıklar da dahil olmak üzere, barış önünde çok ciddi engeller var. Neyse ki yeni ve faydalı olabilecek bir dinamik var: Suudi Arabistan ve Mısır gibi Arap devletleri, İran'dan, İsrail'in olduğu kadar endişeliler. Bu, eski düşmanlıkları ortak bir dava için bir araya getirebilecek bir endişe: İsrail-Filistin barışında ilerleme sağlamak ve İran'ı engellemek.

İyi bir ilişkiye başlamak, iki ülkenin yeni liderleri olarak, Obama ve Netanyahu'nun çıkarına. Ancak, iyi bir hatip olan Netanyahu'nun, muğlak vaatlerin ötesine geçmesi gerekecek. Yerleşim yerlerinin inşasının durdurulduğunu ve nihaî statüye dair görüşmelere beklenenden erken bir şekilde geri dönüldüğünü açıkladığında neler olacağını bir düşünün. Obama, İsrail'le diplomatik ilişkiler ve ticaret bağları kurmaları için 2002 yılında bir barış girişimini destekleyen Arap liderlerinin karşısına çıkabilir. Ortadoğu'da norm karamsarlıktır, ama bu tür adımlar, oyunu değiştiren türden olabilir.
 
Kaynak: Zaman