Değişen Avrupa'da ayakta kalmak için kendini yeniden tanımlamaya çalışan NATO, varlık nedenini sorgulamazsa daha da yüzeyselleşecek

NATO önümüzdeki yıl 60. yaşına girecek; bu, pek çok bireyin gönüllü emekliliği düşündüğü bir yaş. Fakat ittifak, çalışmalarına devam etme konusunda herşeyi göze alıyor. Geleceği güvenle karşılamak için kendisini yenilemek istiyor ama bunu nasıl yapacağını da bilemiyor. Çarşamba günü Bükreş'te başlayacak NATO zirvesi için toplanacak liderlerin karşısındaki meydan okuma bu.
20 yıl önce, bu toplantının Romanya'da -bağımsız görünüşlü komünist bir devlet olsa da bir Varşova Paktı üyesinde- düzenlenmesi gülünç görünürdü. Avrupa öylesine değişti ki, ev sahibi artık sadece NATO'nun değil, AB'nin de parçası. Bu durum, NATO'nun Soğuk Savaş'ta başardıklarına bir övgü. Sorunsa, bizzat o ihtilaf için yaratılmış bir kurumun, yepyeni bir uluslararası düzene uyum sağlayıp sağlayamayacağıyla ilgili.

Sarkozy NATO kahramanı oldu...

Bir noktada, bu toplantıya damgasını vuracak anlaşmazlık Afganistan olacakmış gibi görünüyordu. Afganistan, NATO'nun bugünkü ana askeri ve siyasi sorumluluğu; fakat, pek çok üyenin sembolik düzeyden daha fazla katılım yapmaya isteksiz olduğu bir sorumluluk. Yükün adil olmayan bir biçimde paylaşıldığı hissiyatı, Kanada'nın, diğer üyeler asker gönderip onları savaşa adamazsa, katılımını önemli ölçüde azaltacağı tehdidi savurmasına yol açtı. NATO saflarında potansiyel bir kritik ayrılmadan ancak, Sarkozy Fransa'nın Kabil'e istikrar getirme ve Taliban'ı bozguna uğratma arayışına katılımını yoğunlaştırma istekliliğini dile getirdiği için kaçınıldı (veya daha gerçekçi olursak, ertelendi). Bu nedenle, Fransa cumhurbaşkanına zirvenin kahramanı gibi davranılacak. Ve bunu hak ediyor da.

Sarkozy'nin müdahalesi hoş karşılansa da bir engel söz konusu. Müdahale, NATO'nun şu an varlığını ne yapmak için koruduğuna dair temel sorunun bir kez daha dikkate alınmayacağı anlamına geliyor. Fakat bu durum, zirveden drama eksik olacak demek de değil. Zira, başka bir soru üzerine tartışma yaşanacak: "NATO'nun doğal sınırları nerede yatıyor?" Toplantıda, Hırvatistan, Arnavutluk ve Yunanistan'ın adına muhalefetine bağlı olarak, Makedonya'nın üyelik başvurularının kabul edilmesi bekleniyor. Bu genişleme göreceli olarak tartışmalı değil.

Ukrayna ve Gürcistan'ın konumuysa tamamen farklı bir mesele. İkisi de Üyelik Eylem Planı'nda yer almak istiyor ki. Bush yönetimi onların tarafını tuttu fakat pek çok kilit müttefik, özellikle de Almanya, bu adım atılırsa iki ülkenin nihai üyeliğini reddetmenin zor olacağından korkuyor.
Bu, Moskova tarafından tahrik edici addediliyor. Almanya Başbakanı Merkel, Rusya'nın yeni Devlet Başkanı Medvedev'i bu şekilde karşılamanın bilgeliğinden şüphe duyuyor. Karmaşık bir uzlaşma da sağlanabilir: NATO'nun kapısı Kiev ve Tiflis'e açılabilir ancak içeriye geri dönülmez bir biçimde girmelerine izin vermeyecek kadar. Böyle bir uzlaşma kötü bir adım da teşkil etmez.

NATO rolü ve komşularıyla ilişkileri hakkında daha ayrıntılı düşünmezse, daha da yüzeysel bir misyona sahip, daha da büyük bir kulübe dönüşme riskiyle karşılaşacak. NATO zirvelerinde, görünürde dostluk gösterileri, arka plandaysa ağız dalaşları yapılabiliyor. Bu şablon devam ederse, rahat bir 60. yaşgünü yaşanmayacak.

Kaynak: Radikal