Obama, güzel sözlerden fazlasını yaymak konusunda hem arka plana hem de kapasiteye sahip olan nadir ABD başkanlarından biri. ABD'de ve Ortadoğu'da yaşayan Müslümanlar, sekiz yıllık aşağılanmanın ardından Obama'dan eşitlik, adalet ve tutarlılık içeren somut adımlar bekliyor.

ABD'yle Müslümanlar arasındaki ilişki sekiz yıllık Bush yönetiminde o kadar zarar gördü ki, tüm dünya Barack Obama'nın Müslümanlara ne diyeceğini merak ediyor. Güven ve saygıyı tekrar tesis etmek için ne söylemeli? İlk olarak, sadece Müslüman çoğunluklu ülkelerde değil, Afrika, Asya ve Batı Müslümanları arasında da hissedilen derin güvensizliğin ana nedenlerini analiz etmek gerekiyor.

On yıllardır, özellikle de 11 Eylül'den beri dünyanın dört yanındaki Müslümanlar ABD'den rahatsız edici mesajlar alıyor. George W. Bush, Müslüman çoğunluklu ülkelerle ilgili meselelerle başa çıkmak zorunda kaldığında saldırgan, dar kafalı ve hatta sağır olarak görülüyordu. Saygı sözlerinin ötesinde, Müslümanlar onun 'haçlı seferi' ve 'şer mihveri' gibi spontan dini referanslarını hiç unutmadı.

Tevazu vurgusu gerekiyor
'Terörle savaş', Afganistan'ın bombalanması, Irak işgali, kitle imha silahlarına dair yalanlar, gizli tutuklamalar ve işkence kanıtları, Müslümanların hayatlarının ve onurunun neredeyse hiç değeri olmadığına delalet eden bir birikim etkisi yaptı. Bush yönetimi Müslümanlara ne saygıyla ne de adalet duygusuyla yaklaştı ve İsrail'e verdiği tek taraflı destek bu manzarayı daha da vahim hale getirdi.

Obama işte bu mirası tersine çevirmek zorunda. Müslümanlara hitap ederken, ABD'ye ve Batı'ya da hitap etmiş olacak, zira güvensizlik yaraları derinde. Obama başkanlığının ilk aylarında verdiği siyasi mesajlarda zeki ve temkinliydi. İslam'a ve Müslümanlara saygısını tekrar tekrar dile getirdi, Guantanamo'nun kapatılacağını ve işkencenin durdurulacağını açıkladı, hatta yerleşimler konusunda İsrail'e karşı giderek sert tutum sergiledi. Bunlar inkâr edilmemesi gereken olumlu adımlar.

Ancak sembolik eylemler ve konuşmalar yeterli değil. Yeni başkandan beklediğimiz şey, yaklaşım değişikliğinin yanında etkin eylem. Tevazu kilit bir faktör. ABD hâlâ en güçlü olabilir, fakat neyin iyi ve kötü olduğunu belirlemek onun tekelinde değil. Açık olmak, bütün medeniyetlere açık olmakla ve her dinin ve kültürün potansiyel olumlu katkısını kabul etmekle başlar. İslam büyük bir medeniyet ve Obama hepimizin birbirimizden öğrenmesi gerekenler olduğunu, kendisini bizzat ABD'de kültürel ve dini çeşitlilik bilincini yaymaya adayacağını söyleyerek gerçek ve derin bir saygı mesajı vermeli. Tevazu hepimizin birbirimizden öğrenmesi ve ABD'nin Hindular veya Budistlerin yanı sıra İslam ve Müslümanlardan da öğrenmeye hazır olması gerektiği anlamına gelir.

Hiçbir medeniyet evrensel değerlerin kendi tekelinde olduğunu iddia edemez ve kimse kendi değerlerine her daim sadık olduğunu öne süremez. Obama ABD'nin savunduğu ideal değerleri ve insan haklarını vurgulamalı, fakat bunların uygulanması konusundaki yanlışları, başarısızlıkları ve çelişkileri kabul etmeli. İnsan haklarına saygı ve demokrasi çağrısı yaparken ve Müslümanlarla ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını ilan ederken başkanın sesini duyurmasının en iyi yolu, işe yapıcı biçimde özeleştirel olmakla ve ABD'nin savunduğu değerlere saygı konusunda daha iyisini yapacağını ilan etmekle başlamasıdır. Bunu, Müslüman dünyaya ve yoksul ülkelere yönelik adil politikalar uygulayarak yapmalı.

Olmazsa olmaz nitelikteki tutarlılığa dayanan böyle mütevazı bir yaklaşım bir acz konumu değil, tam tersidir: Obama sıradan Müslümanların yanı sıra liderlere de kendi tutarsızlıklarını ve görevlerini bu şekilde hatırlatabilir. Ancak tutarlı ve kendisini eleştiren bir ABD başkanı Müslümanlara yolsuzluğa, aşırılıkçılığa, diktatörlere, eğitim politikalarının eksikliğine, kadınlara karşı ayrımcılığa ve yoksulluğa karşı harekete geçmeleri gerektiğini vaaz edebilir.

Müslümanlar eylem bekliyor ve siyasetçilerin, iş konuşmaya geldiğinde iyi olduğunu biliyorlar. Obama bilhassa Müslüman dünyada özel bir statüye sahip. Güzel sözlerden fazlasını yaymak konusunda hem arka plana hem de kapasiteye sahip nadir ABD başkanlarından biri. Bu tarihi fırsatı kaçırırsa yazık olur ve bu fırsatı heba etmeyecek vizyona ve stratejiye sahip olduğu umulur. 

Ten rengi ve dinin ötesine geçsin
Ayrımcılık, güvenlik, göç ve eşit fırsatlar gibi ülke içi meselelerde Obama, eşit haklar ve adaleti teşvik ederek bize Afrika-Amerikalı olduğunu unutturmalıdır. Uluslararası düzeydeyse, utangaç veya özürcü olmayı reddedip Filistin, Irak, Afganistan ve başka yerlerdeki insanların haklarına saygı göstererek bize babasının bir Müslüman olduğunu unutturmalıdır. Müslümanlara vereceği mesaj, tevazu, tutarlılık ve saygıyla kendisini belli bir renge ve dine ait olmanın ötesine konumlandıran bir ABD başkanından gelmelidir. (Oxford Üniversitesi'nde ilahiyat profesörü, 3 Haziran 2009)


Kaynak: Radikal