Hindistan terörle mücadele güçleri, kanlı Mumbai saldırılarını gerçekleştirenlerin kale olarak kullandığı otelleri ve binaları basmış ve rehineleri kurtarmıştı, ancak bu saldırılar gelişebilir ve önümüzdeki aylar veya yıllarda Hindistan yarımadasının istikrarını tehdit edebilir.
Saldırıların planını yapan tarafın hacmini ve deneyiminin derinliğini gözler önüne seren ürkütücü askerî kapasitesine, planları hayata geçirme ve istihbarat gücüne sahip olduğu kesin. Zira hedeflerin seçilmesi mümkün olduğundan fazla medya ilgisini çekmek için siyasi ve medyatik haritaları anlama gücünü yansıtıyor. Zaten yaşanan da buydu.
Bir başka ifade ile bölgesel ve uluslararası uzantılara sahip büyük bir örgütün bu saldırıların arkasında durduğu söylenebilir. Bu yüzden bazı istihbarat ve medya organlarının suçlayıcı parmakları, daha örgüt saldırıların sorumluluğunu açıklamadan ve tutuklananlar hakkında soruşturmalar başlamadan direkt veya dolaylı olarak El Kaide örgütüne yöneldi. Ortada Mumbai saldırıları ile New York'taki 11 Eylül olayları arasında bir benzerlik olduğu doğru. Özellikle de iki kentteki ekonomik ve mali damarların hedef alınması açısından bir benzerlik söz konusu. Fakat karşılaştırmanın yerinde olmadığı da bir gerçek. Gerek ülkenin vatandaşlarından gerekse de yabancı turistlerden masum insanları hedef alan bu kanlı saldırıların, bir kısmı Britanya doğumlu Müslüman gençlerce gerçekleştirilmesi üzüntü verici. Bu durum İslam'a ve Müslümanlara terör suçlaması yapıştırmaya götürecek ve Müslümanlara yönelik düşmanlık halini artıracaktır. Belki de bütün bunlardan daha tehlikelisi, saldırıları gerçekleştirenlerden bazılarının Pakistan topraklarından gelmesinden veya aşırılıkçı İslami gruplar eliyle orada şiddet eylemleri için eğitilmiş olmalarından dolayı Hindistan ile Pakistan arasında artan gerginliktir. Hindistan Dışişleri Bakanı Pranab Muherji, Pakistanlı meslektaşı Şah Muhammed Karaşi'ye önceki gün iki ülke arasındaki ilişkilerde karakteristik sıçramanın gerçekleşmesinin, Mumbai'de yaşanan terör eylemleri durmadıkça imkânsız olduğunu bildirdi ve Pakistan'dan bu tür saldırıların planını yapan ve hayata geçiren gruplarla mücadelede hızlı önlemler alınmasını istedi.
Hindistan, köklü demokratik bir devlet. Dinler, ırklar ve kültürler arasında birlikte yaşama noktasında bir örnek sundu. Kendisini büyüyen süper devletler hanesine koyan büyüme rakamları gerçekleştirdi ve ABD'ye rakip bir aday. Bu durum bazı aşırı Hindu cemaatlerin Müslümanlara ve mescitlerine yönelik saldırılarda bulunmaları gibi olumsuzlukların olmadığı anlamına gelmez. Bütün korku Mumbai saldırılarının mezhepçi/dinî terörü tırmandırması, Hindu ve Müslüman masum vatandaşlara daha fazla felaketin gelmesidir. Hindistan hükümeti saldırganların bastığı ve bazılarını rehin aldıkları Yahudi binasını basmak için İsrail istihbarat organlarından yardım almayı reddederek ulusal bir büyüklük gösterdi. Hem İsrail istihbarat organları Hindistanlı meslektaşlarından niçin daha yeterli ve deneyimli olsun ki ve niçin vatandaşları rehineler ve kurbanlar arasında bulunan Britanyalılar, İtalyanlar, Almanlar ve Avustralyalılardan değil de İsraillilerden yardım istensin ki?! Mumbai saldırıları terör ve şiddet halkasının dünyada genişleyerek arttığını, Amerikan yönetiminin açtığı ve birçok ülkenin de katıldığı teröre karşı savaşın tamamen ters sonuçlar getirdiğini ve dünyayı öncekinden daha tehlikeli kıldığını teyit ediyor. Londra'da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 30 Kasım 2008
Kaynak: Zaman