İnsanın elindeki güç büyüdükçe, "Etik değer ihtiyacı" da o ölçüde büyüyor.
Mesela, nükleer gücün etik değerlere bağlı olmaması halinde insanlığın kıyametini doğurabileceğini herkes biliyor.

Aynı şekilde biyoloji ve kimya gibi pozitif bilimler alanındaki gelişmeler de, etik değer boşluğu durumunda, kitle imha silahı üretiminin yolunu açabiliyor.
Aslında her güç, bir etik değer zorunluluğunu beraberinde getiriyor.
Yaratan, onun için, insana, güç ile birlikte değer de bildirmiş. Parasalg ücünüz varsa, onu nasıl kullanacağınıza dair bir değeriniz de olmalı. Siyasi gücünüz varsa, onu nasıl kullanacağınıza dair bir değer yargınız da olmalı. Askeri gücünüz varsa, bilimsel gücünüz varsa, yani ne tür gücünüz varsa ona eşlik eden bir değer yargınız da olmalı.

Şimdi bu mesele, özellikle gen bilimi ve moleküler biyoloji alanında da hayati önem kazanmış durumda.

İnsanoğlu, gen bilimi ve moleküler biyoloji alanındaki çalışmalarla koyun kopyalamasından sonra maymun kopyalamasına kadar geldi.
En son, The İndependant gazetesine "Klonlamada dev adım" diye manşet olan hadise önemli.

Habere göre Amerikalı bilim adamları, yetişmiş maymun hücresinden embriyo üretmeyi başardılar. 
Deniliyor ki "Bu olay, insan klonlamasının arefesinde olduğumuz anlamına gelir."
Ne demek klonlama?

Bunun en kısa cevabı, bir canlı varlığın milyonlarcasının üretilebilmesi  demek. Hücreden fabrikasyon canlı üretimine geçiş...
Yani milyonlarca bir tür maymun üretilebileceği gibi milyonlarca bir tür insan da üretilebilecek.

Ayrıca gen bilimi ve moleküler biyolojinin gen transferleri ile bitki ve hayvanlar aleminde melez türler üretme yönünde çalışmaları da bulunuyor. Domatese balık geni yüklenebildiği gibi, maymun – insan melezleşmesi üzerinde çalışmalar da bulunuyor.
Bütün bu çalışmalar, bir yönüyle insanlığa hizmet amacı taşıyor. İnsan sağlığı alanında, gıda üretimi alanında, hayvan türlerinin ıslahında önemli katkılar oluyor.

Ama aynı bilimsel çalışmalar, felakete davetiye niteliği ile insanların kaygılanmasına da mani olamıyor.

Nitekim, gen teknolojisi alanında yapılan çalışmalardaki riske dikkat çeken BM İleri Çalışmalar Enstitüsü, "Yarın çok geç olabilir" diyerek, "Kopya insan" tasarımını mercek altına alıyor.

"Yarın aramızda kopya insanlar dolaşabilir mi?"
Artık bu alandaki tartışmalar bu noktaya gelmiş bulunuyor?
"Kopya insan" dendiğinde tabii ki "Hangi insan?" sorusu da hemen gündeme giriyor?

Beyni nasıl olsun, kasları nasıl, gözleri nasıl, boyu, kilosu, kalbi nasıl olsun?
Sipariş usulü insanlar!!!
Gıda alanındaki gen değişimi uygulamaları, daha şimdiden, gıda çeşitliliğini azaltma eleştirilerine uğruyor.

İnsan veya hayvan klonlaması nereye doğru gidecek?
Bilim - kurgu filmlerde, bilimsel ve teknolojik buluşların "kötü adamlar"ın projelerinde nasıl bir yokedici haline dönüşebileceğinin öngörüleri sergileniyor.

Kötü adamlar" demek, etik değer duyarlılığı yok olmuş adamlar demektir. Ve o adamlar, dünyamızda istenmeyecek kadar çoktur.
Düşünmeli ki atom bombasını şehirlerin üzerine dünyanın büyük devletleri attılar ve altta yüz binlerce insan 15 saniye içinde buharlaştı.
İnsan klonlaması bilgisi ve teknolojisi kimlerin eline geçer ve nasıl kullanılır?
Bugün nükleer güç pek çok ülkenin elinde... ve sadece bir "dehşet dengesi"nden söz ediliyor.

Kimyasal ve biyolojik silahların üretimi ise son derece kolay. Terör örgütleri bile bunun üretimini kolayca başarabiliyor.
Etik değer!

Her şey gelip ona dayanıyor.
Ama orada da her şey net değil.
Kuvvetin kendi hukukunu dikte ettiği ve değerleri bile kolayca çiğnediği bir çağda yaşıyoruz. 19'uncu yüzyıldan beri insanoğlu, Allah'ın evinden koptu ve kendi gücünü kutsadı. Kan dökücü ve fesat çıkarıcı bir varlık türedi.... Değerler çıkarlara göre göreceli hale geldi.
Gerçekte etik değer ne?

Kim belirleyecek etik değeri?
İşte orada Yaratıcı – insan ilişkisi devreye giriyor ya da girmesi gerekiyor.
İnsanın tüm iktidar hesaplarını aşan ve her türlü gücü bağlayan bir değer....
Bu, ancak Yaratıcı'nın bildirdiği değer olabilir.
"Etik değer" gibi ifadeler, sekülerleştirilmiş zamanlarda, manevi açıdan boşalmış olan insanoğlu'nun yeniden maneviyat arayışını ifade ediyor.
O kadar koptu ki insan, manevi iklimden, şimdi onu adıyla sanıyla söylemekten kaçınıyor.

Oysa o, manevi değerdir, ahlaki ilkedir, ilahi ölçüdür.
Nerede olursa olsun kendisini gören, duyan bir kudretin varlığına inanç, ve yapılan her şeyin hesabının verileceği bilinci...

Etik değer, bu inanç ve bu bilinç ile bağlantılı olacak. Ki insanı bağlasın.
Sorumsuz insan, her türlü canavarlaşmanın tabii adayıdır.

İnsan belki de, dehşet dengesinin en ucunda, kendisini imha etmenin hemen öncesinde Yaratıcı'nın çağrısını duyacak ve insanlığını hatırlayacaktır.
Gittikçe yoğunlaşan "Etik değer" hassasiyeti belki de bunun işaretidir.
Dileyelim öyle olsun.