Fransız müdahalesi, dokuz aylığına, Batı Afrika Tevhid ve Cihad Hareketi (MUJAO), İslami Mağrip El-Kaide'si (AQMI) ve Ensaruddin (Malili İslamcı hareket) tarafından işgal edilen Mali'nin kuzey bölgelerindeki belirsizliğe son vermek üzere yetkilendirildi.

Bu müdahale, çoğu Malili tarafından sevinçle karşılandı. Halkın belli bir kesimi, müdahalenin insani niteliği ve güvenlikçi karakteri yanında uzun yıllardan beri sahip oldukları sorulara da yanıt vereceğine inanıyor.

Ardışık isyanlar

Ülkenin kuzeyindeki durum, aklı başında çözümler üretebilecek otoritelerden yoksun olduğu için –yaklaşık yirmi yıldan beri birbirini izleyen isyanlar nedeniyle– Malilileri endişeye sevk ediyor. Başkent Bamako'ya yaklaşık 600 km'lik mesafede bulunan Konna, Bozoların (Bozolar genellikle balıkçılıkla uğraşırlar – Nijer nehri kıyısı) yaşadığı sakin bir yerleşim yeri.

Her şeyden önce bu şehir, Mali krizinin sembolü. Düzenli orduya sahip bir devlet tasarlamak isteyen halk tarafından desteklenen 22 Mart 2012 hükümet darbesinden sonra gerçekleşen ilk çatışmanın mekanı.

Bu şehrin çabucak kaybedilmesi Mali ordusunun zaaflarına ve Mali Devleti'nin er geç sonuna ilişkin ilk kanıtları ortaya koymuştu. Bamako'da yaşayanların büyük bir çoğunluğu, Mali'de bir savaş olduğunun ilk defa gerçekten farkına vardı.

Bamako'ya doğru ilerleyiş, endişelerin iyice yoğunlaştığı bir bölgeden geçiyor. Mopti'den geçerek, Dogon, Bobo ve Bambara kasabalarına. Segu'dan geçerek Bambara, Miniaka ve diğer bazı Bobo kasabalarına gidiyor.

Hükümet darbesi Bamako'da kaosu provoke etti

Bu iki bölge, Mali nüfusunun yaklaşık yüzde onunu oluşturan Hıristiyan, Animist ve herhangi bir dine mensup olmayanların büyük bir bölümünü barındırma özelliğine sahip. Bu insanların İslamcılar tarafından katledilme olasılığı çok yüksek.

Hükümet darbesi Bamako'da kaosu provoke etti. Ordunun intizamsızlığı sosyal gerilimlere yol açtı ve Mali uluslararası toplum için temel endişe kaynağına dönüştü. Çünkü bölgede, "Somalileşme" ya da "Afganistanlaşma" riski vardı.

Askeri ve siyasi rekabetler aylarca ülke otoritelerine, İslamcıların takviye edildiği ve BM'ye göre 500.000 mülteci ve evsizden oluşan bir sorununun bulunduğu kuzeye, bir askeri müdahalenin koşullarını müzakere etme konusunda engel teşkil etti.

Genel bir kafa karışıklığı olan güneyde, farklı nitelikte gösteriler düzenleniyordu. Güneyde bir iç savaş ihtimali görmezden gelinemezdi.

Bamako'daki siyasi organizasyonlar, İslamcılar Konna'ya saldırı düzenlerken, Devlet Başkanı'nın ülkeyi terk etmesini talep etmek ve yabancı müdahalesini reddetmek amacıyla gösteri düzenliyordu.

Konna'nın kaybedilmesi başkanın çevresindeki kutsal birliği geri getirmeye yetmeyecekti.  Birçok Malili, Mali'nin sonunun geldiğine inanmıştı. Korku, özgürlüklerini ve onurlarını yitirme bunun gerçekliğinin kanıtıydılar. Otoritelerin doğrudan doğruya Fransa'dan –Birleşmiş Milletlerin Mali'ye müdahaleye imkan tanıyan 2085 sayılı çözümüne dayalı olarak– yardım talebine başvurmaktan başka seçeneği yoktu.

Teröristlerin ilerleyişini engellemek

François Hollande'ın olumlu yanıtından evvelki kararsızlığı uzun sürdü. Çoğu Malili Fransa'nın birkaç hafta içinde ülkelerinde olacağına inanıyordu. Bu müdahale üç aşamayı ortaya çıkarmıştır: Teröristlerin ilerleyişini engellemek, Afrika güçlerini hazırlamak–eğitmek ve sonrasını kendilerine devretmek.

Öncelikle meşru bir başkan seçmek, sonra ülkede huzur ve barış ortamını sağlama çabasını sürdürmek ve son olarak yeni başkanın egemenliğinin güvenceye alınmasını sağlamak gerekir. Fransız müdahalesi, bundan böyle geçmişin hatalarından kaçınarak –ordunun zayıflığının ve devletin teşkilatsızlığının kaynakları olan kötü yönetim ve yozlaşma– demokratik bir devleti yeniden inşa edeceklerine inanan Malililere bir kez daha umut verdi.

Boubacar S. Traoré, Afriglob Conseil Grup, Kurucu-Yönetici

Kaynak: Le Monde
Dünya Bülteni İçin Tercüme Eden: Muhsin Korkut