İsrail lobisinin, lafını esirgemeyen Charles Freeman'ın ayağını Başkan Barack Obama'nın önerdiği istihbarat görevinden kaydırması karşısında öfkeyle homurdanan Araplar, şimdi de Filistinlilerin sadakat testinden geçirilmesine yönelik ırkçı sözler sarf eden bir İsrail dışişleri bakanıyla uğraşmak zorunda. Yeni Netanyahu kabinesi Ortadoğu'nun en nahoş siyasetçilerinden birini buyur etmiş durumda.

Iraklılar nefret edilesi Saddam'ı üretti, İranlılar çılgın Ahmedinecad'ı yarattı (akıl sağlığı nedeniyle Libya'nın tuhaf hükümdarını bir kenara bırakıyorum) ve şimdi de İsrailliler Şaronlukta Ariel Şaron'u bile sollayan bir adamı, Avigdor Lieberman'ı yüceltti. Bir avuç Filistinli acı acı gülerek, Batı'nın İsrail'in 'gerçek yüzünü' nihayet göreceğinden dem vurdu. Bu lafları Şaron başbakan olduğunda da işitmiştim; Filistinlilerle bir anlaşma için gereken tavizleri ancak 'sertlik yanlısı bir aşırılıkçı'nın verebileceğine dair bildik saçmalık.

AIPAC Lieberman'a siper olacak

Bu tür bir kendi kendini kandırma hali bir Ortadoğu hastalığıdır. Gerçekse şu: Müstakbel İsrail başbakanı iki devletli bir çözüm olmayacağını gayet açık seçik ortaya koydu ve Golan'a, Suriyelilere burayı geri alamayacaklarını göstermek için ağaç dikti. Ve şimdi de kabineye, İsrail Araplarını bile ikinci sınıf vatandaş olarak gören bir adamı aldı.

Lieberman'ın ilk Washington ziyareti tarihi bir manzara oluşturacak. AIPAC (Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi - İsrail lobisi pozu yapan bu kuruluş Likudçular için çalışıyor) Lieberman'a göğsünü siper edecek ve Leydi Hillary onu Dışişleri Bakanlığı'nda sıcak bir biçimde karşılamak zorunda kalacak. Kim bilir belki Lieberman Hillary'ye, Amerikalı azınlıklar için de bir sadakat testi yapmasını tavsiye eder - ki bu, bizzat Barack'tan da bir sadakat yemini talep etmek anlamına gelir. Bu hikâyeyi sonsuza kadar çeşitleyebiliriz.

Lieberman Mısır'da zor zamanlar geçirecek. Hüsnü Mübarek Amerikalılar için yolunacak kaz olabilir, fakat Mısır Devlet Başkanı'nın ya İsrail'i ziyaret etmesi ya da 'cehenneme gitmesi' gerektiğinden yakınan ve ülkesinin İsrail'le barışını sürdürmesi için büyük riskler almış bir adamı derinden gücendiren şahıs Lieberman'ın kendisiydi. Mısırlılar kendi gazetelerinde, Lieberman'ın Filistinlileri Ölü Deniz'de boğmaktan veya Hamas'la görüşen İsrailli Filistinlileri idam etmekten söz ettiğini okuyunca küplere biniyorlar. Geçen akşam Lieberman'ın bir destekçisi El Cezire'de arzı endam ederek Hamas'ı 'anti-Semitik barbar bir örgüt' olarak niteledi - halbuki İsrail ordusu yetkilileri bu sözüm ona 'barbar' grupla Oslo Anlaşması'nın öncesinde ve sonrasında açıkça görüşüyordu.

Fakat İsrail'de böyle aşırılıkçı bir yönetimin ortaya çıkması ve Obama yönetiminin Freeman'ın kariyerini yok eden sözde İsrail destekçileri karşısında sinmesi, Ortadoğu adına ancak kötü birer haber olarak okunabilir.
Cidde'den yayın yapan Arap News, Freeman felaketini 'ABD dış politikası için ölümcül bir yenilgi' diye niteledi. Fakat Arap basını bütün basmakalıp lafları ortaya saçarken, dönüp dolaşıp ABD basın danışmanı Robert Gibbs'in sözlerini yazıyor.

Obama'nın bu olayda niye 'sessiz kaldığı' sorusuna Gibbs'in cevabı şuydu: "İnsanların politikalarımıza yönelik farklı algılamalarını ve kampanya sırasında o veya bu gruba fazla yakın olup olmadığımız konusundaki konuşmalarını ilgiyle izliyorum. Bu yüzden çok da üzerinde durmuyorum." 'Daha açık bir cevap' vermesi istendiğinde de Gibbs, "Elimden gelen en açık cevabı verdim" dedi.

Bu sözler, geçen hafta New York Times'ın Hillary'nin Netanyahu hükümetinin kuruluşu sırasında niye İsraillileri incitmekten korktuğuna dair izah çabası kadar komikti; Hillary incitmemek için 1000 Filistinli evinin yıkılmasını 'yardımcı olmuyor' sözüyle nitelemişti.  

Gazetenin izahına göre, Hillary'nin Ortadoğu'daki temkinliliği, 'bölgenin aldatıcı görünümünün bir yansımasıydı ve yanlış kurulmuş bir cümle, seçmenlerin tüylerini diken diken edebilirdi'. Böyle olacağına iddiaya girebiliriz; Lieberman kasabaya geldiğinde, o tüylerin kime ait olduğunu göreceğiz.

Rus milliyetçisi gibi konuşuyor

Bununla birlikte o tüylerin sahipleri, Lieberman'ın kıştırtıcı dili hakkında lafı döndürüp dolaştırmak için elinden geleni yapacaktır. İddia ettiği üzere İsrailli bir laik gibi değil, bir Rus milliyetçisi gibi konuşuyor.

1990'ların başında Bosna'daki kan banyosunu yerinde takip etmiştim ve Lieberman'ın (idamlar, boğmalar, cehennem ve sadakat yeminleriyle dolu) dilinin Ratko Mladiç, Radovan Karaciç ve Slobodan Miloşeviç'ten hiçbir farkı olmadığını rahatlıkla söylerim. Leydi Hillary ve patronu, kiminle iştigal ettiklerini anlamak istiyorsa, eski Yugoslavya'daki savaşa dair birkaç kitap okumalıdır. 'Yardımcı olmuyor'un doğru tepki olmadığını göreceklerdir. (18 Mart 2009)

Kaynak: Radikal