Pazar günü anayasal reform lehinde çıkan referandum sonucu, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan için çifte zaferdi. İlk nedeni şu: Referandum 1980 darbesinden miras kalan anayasanın reformdan geçirilmesine yönelik olduğu kadar, partisi için de bir nevi güvenoyu haline gelmişti. İkinci nedense şu: Erdoğan’ın önerdiği 26 değişikliğe verilen destek, beklenenden yüksekti.

Reformlar memnuniyet verici ve büyük çoğunluğu itiraz kabul etmez nitelikte. Yetimler ve engellilere daha iyi koruma sağlanacak, vatandaşlar ihtilafları bir ombudsmana götürebilecek ve özel hayatın gizliliğini gözeten yasalar güçlendirilecek. Ayrıca ordunun etkisi daha da kırılıyor. Askeri mahkemeler artık sivilleri yargılamayacak, devlet güvenliğini tehlikeye atan askeri personel sivil mahkemelerde yargılanacak ve haksız yere görevinden atılan askerler temyize başvurabilecek.

Ancak iki değişiklik var ki, bir an durup düşünmeye sevk ediyor. Reformlar parlamento ve cumhurbaşkanına Anayasa Mahkemesi’ne yapılan atamalarda daha fazla söz hakkı ve yargıyı denetleyen kurumun üyelerini seçmek konusunda daha fazla yetki tanıyor.

Erdoğan bu adımların AB üyeliği sürecine güç katacağını savunuyor. Muhaliflerse bunların ılımlı İslamcı AKP’nin, Kemalist devlet laikliği geleneğinin altını oyma çabası olduğunu iddia ediyor. Fakat zinayı suç sayma yönündeki talihsiz (ve başarısız) girişim ve üniversitede başörtüsü yasağını kaldırma çabaları teokrasi anlamına gelmez.

Asıl endişe değişikliklerin zaten güçlü olan yürütme kurumunu, diğer organların hilafına güçlendireceği. Türkiye’nin geçmişinde ordu aşırıya giden hükümet gücünü dengeleyen bir ağırlığa sahipti. Fakat şimdi ordu olması gerektiği gibi zayıflamışken, daha güçlü demokratik kuvvetler ayrılığına ihtiyaç duyuluyor.

Basın özgürlüğü iç açıcı değil
Bu rolün olağan talipleri özgür medya ve bağımsız bir yargıdır. Fakat AKP’nin basın özgürlüğünü teşvik sicili pek iç açıcı değil; Doğan Medya Grubu’na siyasi saiklerle dayatılan 2.5 milyar dolarlık para cezası bunun göstergesi. Eğer Erdoğan’ın partisi, yargıya kendi adamlarını doldurarak bu yolda devam ederse, Türk demokrasisi açısından hiç hayra alamet olmaz.

Değişen anayasanın ne kadar daha yürürlükte kalacağı belirsiz. Erdoğan anayasayı külliyen tekrar yazma vaadini yineledi. Bu, Kürt hakları gibi meselelerle iştigal etmek için bir fırsat. O zamana kadar reformlar en azından bir miktar alkışı hak ediyor. (Başyazı, 13 Eylül 2010)

Kaynak: Radikal