Kahramanmaraş'ta "Elma"ya "Alma" derdik. İnceldiğimiz dönemlerde "Alma" "Elma" oldu. İnceldiğimiz dönemde, incelme özentisi içine girenlerimiz "Armut"a da "Ermut" demeye özendiler, gülüşmelere yol açtılar.
 Maraş ağzı ayrıdır, Antep ağzı ayrıdır. Antepliler "Ağam, yoorum" diye konuşurken hiç dert edinmezler. Onun için de kolay kolay değişmezler. Biz Maraşlılar, "Gelii, gedii, nootiyn" gibi konuşurken utanırız, onun için de bir an önce dilimizi değiştirmeye çalışırız. "Süllüm" kısa sürede "merdiven" olur, "Püsük" de "kedi"ye dönüşür.

Maraş dilinde "Elleham" gibi Arapça "Allahü a'lem"den bozma kelimeler vardır. Türkiye, Osmanlı dünyasının mirasıdır ve bu cihan devletinin kültür mirasını taşır. Kültürümüz içinde, Osmanlı tebası olan her kavmin katkısı vardır. Yemeklerinde, türkülerinde, sözlerinde...

Her biri ayrı bir lezzet katmıştır - katar bu kültüre... Şayet Osmanlı'nın gönül genişliğini bulabilirsek... Kürtçe'den başka dil bilmeyen bir annenin Diyarbakır'da bir resmi kurumda müthiş kalp daralması hissettiği günler yaşandı memleketimizde... "Git, Türkçe öğren gel" dendiği günler...

Bunlar, iletişimi sıfırladığımız günlerdi. Öyle, gönüllerin yıkıldığı günlerde barıştan söz etmek mümkün olmazdı. Oysa iletişimsiz barış olmaz, dilsiz de iletişim olmaz. Dillerin konuşmadığı ortamlar, silahların konuşmasına yol açıyor. "Cumhurbaşkanı ve Başbakan Diyarbakır Ulu Camii'nde bir bayram namazı kılsalar" diye başlayan hayal yazılarımda "Daha sonra bir mezraya gitseler, kapıdan içeriye Kürtçe selam vererek girseler, içerden onlara Türkçe selamla karşılık verilse..." demiştim.

Bunu yazarken, "Selam"ın Kürtçe'sinin ve Türkçe'sinin birbirinden farklı olmadığını, aslında kültürümüzün derin sularda birbiriyle buluştuğunu anlatmak istemiştim. Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım Altınoluk Dergisi'nin Aralık sayısındaki yazımda da "Allah'a sarılmanın Kürtçe'si, Türkçe'si" başlıklı bir yazı yazdım.

 "Allah'a sarılın - Allah'a koşun" çağrıları bir Kur'an çağrıları idi ve bu çağrılar, Türk'ün kalbine de Kürt'ün kalbine de aynı şekilde ulaşmaktaydı. İnsanlar Kürtçe, Türkçe farklı dillerde konuşurlar, ama hilkatte kardeşliklerine bir şey olmazdı. Hele bir de "İslam" gibi ayrı bir harmanlanma içinde buluşmuşlarsa, dilden öte bir kalbi iletişim imkanına sahip olmuşlar demekti.

Ama, zaman oldu, iletişim kanallarını koparan süreçler yaşandı. Dil farklılığından gönül farklılığı ve yabancılaşma üretilmek istendi. Kabe'nin etrafında dönerken, ya da Arafat'ta eller göğe kaldırıldığında dualar müşterekti. Mescid-i Nebi'nin avlusunda iftar yaparken, ekmekler çok kolay bölüşülmekteydi. Malezya'da Yeni Gine'ye ya da Brezilya'ya kadar...

Herkes gönüllerde seslendirilen kardeşliğin dilini konuşmaktaydı. Karşılıklı sövüşme söz konusu ise, herkes Türkçe konuşsa ne yazar, Arapça konuşsa ne yazar? O durumda bir iletişim mi sağlanmış olurdu? TRT Kürtçe yayına başladı. Oh be! Bakın şimdi Kürtçe ezgiler, tıpkı Türkçe ezgiler gibi ne kadar herkesin yüreğine denk düşecek. Sevda türküleri, ağıtlar ya da yiğitlik ezgileri...

Ortak bir kültürün farklı açılımları halinde akacak yüreklere... Silahların dilini devre dışı bırakırsak kısa zamanda Türkiye'nin bilişmesi planında çok büyük adımlar atılmış olacak. Diyarbakır'da halaya durmuş bir Cumhurbaşkanı, Poşu takmış bir Başbakan, şalvar giymiş bir vali, hamile bir kadını doğum için şehre getiren ambulans helikopteri kullanan bir Paşa...

Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya sevgiyi taşıyan haberler, kültür programları... Bütün bunlar, dilinden, giyim kuşamından, çocuk sayısından, daha ötede varlığından utanma, dışlanma psikolojisini bertaraf edebilirse, en büyük misyonu ifa etmiş olacak. Kürtçe TV yayını büyük bir psikolojik hamledir.

Vesile olanları kutlamak lazım. Burada, bu yayını sürdürecek olan kadrolara büyük bir sorumluluk düştüğünü de hatırlatmak gerekiyor. Hem Kürtçe'yi bilen, hem yayıncılığı, hem TV yayıncılığını bilen yetişmiş kadro sıkıntısı bulunduğu biliniyor.

Teknik bilgiler ötesinde, bir de bütün alanlardaki hassasiyetleri özümsemiş bir bilinç düzeyi hayati önem taşıyor. Pusuya yatmış, vurmak için yanlışlıkları gözetleyenlere fırsat vermemek lazım.

Bugün