Meclis'te Ahmet Türk'ün Kürtçe kışkırtması...
Kürtçe yasakları bitti mi? Hayır!

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Kürtçe konuştu partisinin Meclis Grubunda.
Ne oldu, kıyamet mi koptu?
Hayır.
Ama 1991 yılı sonunda Leyla Zana, Meclis kürsüsünde Kürtçe yemin etmeye kalkışınca kızılca kıyamet kopmuş, siyaset meydanı birbirine girmişti.
Aradan 18 yıl geçti.
Olumlu değişiklikler yaşandı.
Belki birçok şeye de alıştık.
Artık 24 saat Kürtçe yayın yapan TRT 6 var. Başbakan Erdoğan kanalı açarken Kürtçe bile konuştu.
İyi güzel.
Ama Kürtçe yasakları bitti mi?
Hayır bitmedi.
Nitekim, Ahmet Türk geçen gün Meclis çatısı altında, partisinin Grup toplantısındaki 'Kürtçe kışkırtması'nı bu nedenle yaptı.

21 Şubat Dünya Ana Dilleri Günü dolayısıyla bu ülkede Kürtçe'ye yönelik baskılara dikkat çekmek istediklerini belirtirken şöyle dedi:
"Resmi dilin Türkçe olmasına herhangi bir itirazımız olamaz. Ancak yerel yönetim gibi, eğitim alanı gibi, basın yayın alanı gibi ya da yerel meclisler gibi alanlarda Kürtçe üzerindeki bütün yasakların kalkması ve anayasal güvenceye bağlanması talebimizin de son derece gerçekçi bir insani talep olduğunun anlaşılmasını istiyoruz."
Türk'ün bu sözleri çok açık.
Evet, olumlu gelişmeler var.
Yadsınamaz bunlar.
Ama yeterli değil.

Kürtçe'ye ilişkin yasak ve baskılar ne yazık ki devam ediyor.
İşte bazı düşündürücü örnekler:(*)

Davet edildikleri ABD'de sekiz dilde şarkı söyleyen Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Çocuk Korosu'ndan üç çocuğa, 1940'da yazılmış "Ey Raqip" adlı Kürtçe bir marş da okudukları için "terör örgütünün propagandasını yapmak"tan beş yıl istemiyle dava açıldı.

Hazırladığı bir iddianamede "Sözde Kürt halkı" diyen savcı hakkında Kürtçe bir şikayet dilekçesi veren yayıncı Mehdi Tanrıkulu, dilekçesinde w, q, gibi harfler bulunduğu için 1928 tarihli "Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkında Kanun"a muhalefetten mahkemeye verildi.

Duruşmada tercüman yardımıyla Kürtçe ifade ve ayrıca Kürtçe yazılı savunma veren Tanrıkulu 'Koridorlarda Türkçe ama duruşmada Kürtçe konuşmuştur, maksadı üzüm yemek değil bağcı dövmektir' gerekçesiyle ve 'suç işleme konusunda ısrarlı pervasız tutumu, kastının yoğunluğu, geçmiş mahkûmiyet durumu dikkate alınarak' beş ay hapse çarptırıldı.

Savcılık, Kürtçe yazılı savunma için yine 1928 tarihli yasaya muhalefetten Tanrıkulu hakkında  ikinci bir dava daha açtı.

DTP'nin Nevruz için bastırdığı, üzerinde 'Kum saati içinde bir çift göz ve kaş'ın yer aldığı afiş, "muhtemelen Abdullah Öcalan'a ait olduğu" ve ayrıca "Edi Bese" (Artık Yeter) cümlesinin Zazaca, İngilizce ve İspanyolca versiyonlarını içerdiği için Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce toplatıldı, karar Van'da da uygulandı.

Son bir yıl içinde Kürtçe konusunda açılan bazı başka soruşturma ve  dava örnekleri şöyle:
Hapiste annesiyle konuşmak (Radikal, 15.05.08). Cep telefonuyla sokakta konuşmak (Radikal, 06.06.08). Parka çiçek adı vermek (Antenna, no. 25, 15.08.08). Kola markası yapmak (Radikal, 30.08.08). Seçim konuşması yapmak (BİA, 12.09.08). Pankart asarak bayram kutlamak (Radikal, 02.10.08). Mahkemede savunma yapmak (Taraf, 11.10.08). TBMM'ye davetiye yollamak (Taraf, 03.11.08). Bayram tebriki yollamak (Radikal, 23.11.08). Mezar taşı yazdırmak (Radikal, 23.11.08). Hatır sormak (Taraf, 07.12.08). Q, W, X harflerini kullanmak, hatta isminde varsa yurtdışından giriş yapmak (Radikal, 27.12.08). Su istemek (Sırrı Sakık) ve "Merhaba" demek (Nuri Yaman, İbrahim Binici) (Radikal, 13.01.09).

TBMM'de Ahmet Türk'ün yaptığı 'Kürtçe kışkırtması'nı suç mu, değil mi diye tartışanların biraz da bu örneklerin altında yatan gerçeği düşünmelerinde yarar var.
————————————-
* Baskın Oran'ın 25 Mayıs 08 ve 15 Şubat 09 tarihli Radikal İKİ'deki yazılarından özetlendi. Dil uygulamaları açısından Fransa örneğini öğrenmek isteyenler, yine Baskın Oran'ın 'Ulus-devlet Fransa' başlığını taşıyan, 28 Eylül 08 tarihli Radikal İKİ'deki yazısını okuyabilirler.

Kaynak: Milliyet