Körfez ülkelerinin, Çin veya Hindistan büyüdükçe tırmanan petrol fiyatları nedeniyle gayret sarf etmeden kazandığı nakdi savurganca harcaması kriz döneminde tüm dünyanın çıkarına. Ancak, Körfez hükümetleri hem fazla eli sıkı davranıyor, hem de reform konusunda aşırı yavaş ilerliyor

Ülkelerin çoğu gayret ve beceriyle ilerler. Körfez ülkeleriyse hayatlarını değerli jeolojik tesadüflere borçlu. Çin daha sıkı çalıştıkça, Hindistan daha hızlı büyüdükçe, petrol fiyatları da o kadar tırmanıyor. Beş yıl önce petrolün varil fiyatı sadece 26 dolardı. Körfez yönetimlerinin çoğu borca batmış ve güvensiz haldeydi. Suudi Arabistan bir Kaide isyanıyla yüz yüzeydi. Yabancılar, evlerinin dışındaki tankları düşünmemeye çalışıyordu. Bugün aynı petrolün varili 100 doların aştı ve güven geri döndü. Suudi Arabistan'daki isyan ezildi. Körfez bir kez daha kaygıdan ziyade kıskançlık kaynağı.
Bu kadar fazla nakitten olsa olsa hayır gelir denebilir mi? Pek denemez. 1970'lerde Körfez'in parası Latin Amerika için felaketti, zira Batı bankalarına yatırılması, 10 yıl süren bir borç krizine yol açtı. Bizzat Körfez de Batı'da yol açtığı durgunluktan olumsuz etkilendi, bu da petrol fiyatlarında 20 yıl boyu kesintisiz bir düşüşe neden oldu. Riyad'daki Kral Halid havaalanı gibi 'beyaz fil'ler inşa ettiler, ki terminallerinden biri havaalanının açıldığı 1983'ten beri sinek avlıyor. Çoğunu silah tacirlerinin oluşturduğu bir avuç oburun, muazzam kârları cebe indirmesine izin verdiler. Çeşitlendirme adına ekonomilerini bozdular, sözgelimi çölde buğday yetiştirmeye kalktılar.


Bu kez ABD etkileniyor
Peki Körfez ülkeleri çuval çuval akan paralarını bu kez daha iyi kullanıyor mu? Bu akıl almaz miktardaki nakti idare etmek zor. Küçük ekonomilerin harcayamayacağı kadar çok para var ve bu da küresel tasarrufların şişmesine katkıda bulundu. Son yılların mali aşırılıklarının bir nedeni de bu. Bazı iktisatçılar bugünle 1970'ler arasında benzerlik görüyor.
Körfez petro-dolarlarının birikmesi, bu kez Latin Amerika'daki müsrif hükümetleri değil, kredi krizi içindeki ABD'deki müsrif konut müşterilerini etkiliyor.
Körfez ganimetini harcamak için elinden geleni yapıyor. Kıyı boyunca mantar gibi muhteşem güzellikte kubbeler bitiyor. Suudi Arabistan yedi yeni ekonomik kent inşa ettiğini açıklıyor. 1970'lerin savurganlığını hatırlatan kaygı verici işaretler gani. Fakat bu kez harcamalar daha ziyade, gözleri devlette değil müşteri talebinde olan özel şirketlerce yapılıyor.
Sermaye içinde yüzen Körfez ülkelerinin işgücüne ihtiyacı var. Misafir işçilere yönelik liberal tutum sayesinde, sözgelimi Birleşik Arap Emirlikleri'nin özel iş gücünün yüzde 90'ınını yabancılar oluşturuyor.
Hindistan, Bangladeş, Çin ve Filipinler'den gelen bu işçilerin yaptığı bir kısım birikimin fazla geri dönüşü olmayacak, fakat en azından zenginliğin yayılmasına yardım ediyor. Ve ABD'nin harcamalarının azaldığı şu dönemde savurganlık memnuniyet verici. Adam Smith'in dediği gibi, "İnsanlığın yarattığı sanayinin daimi hareketini sağlayan şey, lüzumsuz mallara ve ıvır zıvıra harcanan paradır."
Ancak hükümetlerin eli bu kadar sıkı olmasa Körfez daha fazla savurganlık yapabilirdi. Deneysel reformlara rağmen devletin elinde hâlâ çok fazla para kalıyor. Suudiler ticarete karşı daha dostça yaklaşıyor, finans sistemini, havayollarını ve telekomünikasyonu liberalleştirme adımları atıyorlar. Fakat hükümet devasa projelerine hâlâ fazla meftun ve işleri düzgün yürütmek konusunda yavaş. Saraylarında ihale bağlamak bir asır sürüyor.
Yerel kurun güçlendirilmesine izin verilmesi de hayırlı olur. Para kurunda reform sadece enflasyonu dizginlemenin bir yolu değil, harcamaların yeniden dağılımının da aracı. Şu an petro-dolarlar sabit orandan yerel paraya çevriliyor ve hükümetler uygun gördükçe azar azar dağıtılıyor. Daha güçlü yerel kurlar sayesinde devlet her bir petro-dolar için daha az dirhem, dinar veya riyal alacaktır. Fakat Körfez sakinleri de paralarıyla daha fazla satın alabilir ve misafir işçiler ailelerine daha fazla para gönderebilir hale gelecektir.
Ekonomik inisiyatifi hükümetlerden halka nakletmenin başka bir yolu da var. Şu an Körfez ülkeleri toplumsal barışı, ucuz konut ve sağlık hizmeti vermek, memur maaşlarını yükseltmek ve şirketleri Ummanlaştırma veya Suudileştirme adı altında yerel iş gücünü kullanmaya mecbur kılmak gibi cömert faydalar ve destekler dağıtarak satın alıyor. Çok sayıda vatandaş anlamsız bir iş için devletten maaş çeki alıyor veya özel firmalardaki işlerini uyulması mecburi bir istihdam kotasına borçlular. Çalışır gibi yapıyorlar ve iş kurmak veya yeteneklerini artırmak için ne zamana ne imkâna sahipler.
Bunun daha iyi bir yolu olabilir mi? Geçen kış 604 bin Alaskalı, kendileri adına Alaska'nın petrol gelirlerine yatırım yapan devlet fonundan 1654'er doları cebe indirdi. Fon her yıl kârının bir kısmını yerel ahaliye dağıtıyor. Alaskalıların bunun için çalışması gerekmiyor ve aldıkları parayı da istedikleri gibi harcamakta özgürler. Bu kavram Körfez'e çöldeki bir buzul kadar yabancı. Fakat halkı saçmalık derecesinde ihtişamlı projelerle etkilemeyi seven bir bölgede her bir Körfez vatandaşına basit bir maaş çeki vermek, en yüksek kuleyi inşa etmekten daha gözüpek bir macera olacaktır.


Hükümet kontrolüne isyan yolda
Eğitime yapılan etkileyici harcama göz önüne alınırsa, orta sınıfların ülkelerinin zenginliği (daha doğrusu hükümetlerinin) üzerinde bu denli az kontrolle uzun süre yetineceğini tahayyül etmek zor.
Değişim işaretleri var, ama küçük çaplı. Dış tehdit de eksik değil. Saddam tanklarını Kuveyt'e soktuğunda, kendi ülkeleri hiç jeolojik bir piyango kazanmamış ve petrolle beslenen 'şişman kedilere' diş bileyen birçok Arap, ona alkış tutmuştu.
Bugünün tehlikeleriyse farklı. Körfez ülkeleri Irak'taki kaotik politikaların ve ABD'yle İran arasındaki hasmane rekabetin tehdidi altında. Gezegenin kendilerine ait olan bu hassas bölgesinde şeyhler kusursuz güvenliği satın alamaz. Fakat ganimetin bir kısmını, sadece göz kamaştırıcı saraylara değil, Irak'ın ve genel anlamda Ortadoğu'nun istikrara kavuşturulmasına da yatırmayı göz önünde bulundurabilirler.

Kaynak: Radikal