Son bir kaç ay içinde toplumsal çatışma tehlikesini çağrıştıran siyasal depremin hiç de doğal bir gelişme olmadığını görmek için aktif “çağdaş yaşam”cı yahut sağcı CHP sözcüsü olmamanız yeterli. Adına “milliyetçi hareket”i yakıştıranların da yedek güç görüntüsüne razı, (ideolojik)kökten işbirlikçi söylemleriyle sahne almaları 'planlı bahar tatbikatı'nın devam etmekte olduğun gösteriyor. Aslına bakılırsa 'planlı bahar tatbikatı'nın hiç de baharda planlanıp uygulamaya konduğu da söylenemez. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklardan, bizi bölmeye çalışan gizli güçlerden, yaprak kıpırdasa arkasında Yahudi parmağı arayan bir kuşkuculuktan bahsedecek değilim. 'Planlı bahar tatbikatı'nın çok açık biçimde geçen son bahardan itibaren planlanmaya başladığına dair tezlerin hiç de yabana atılacak türden bir kuşku olmadığını gösterecek malzeme bol miktarda var. Söz konusu plan sanılanın aksine ne kulis, ne de adı saklı Amerikalı kaynak. Bu tezi ortaya atarken Amerika'nın aslında CHP ile işbirliği yaparak/kışkırtarak Cumhurbaşkanlığı krizi çıkarması sonucu, hükümetin daha önceden ordu ile anlaşarak Kuzey Irak'a yapılması planlanan operasyonu bizzat engellediği tezi gibi önemli(!) bilgilerden söz etmiyorum. Ya da Hudson Institute gibi bir kuruluşta muhtemel senaryoların tartışıldığı toplantılardan yansıyan bilgiler de bu tezin kaynağı değil. Fakat belki de hepsine bir şekilde ilişkilendirilebilecek başka bir think-tank kuruluşunun Türkiye'de yaptırdığı kamuoyu araştırmasına dayanarak planlı bahar tatbikatının hangi aşamalardan geçmiş olabileceği üzerinde kafa yorabiliriz. Takip edenler biliyor, Amerika'daki en sağcı düşünce kuruluşlarından biri olan IRI (International Republican Institute) 2006 yılının Kasım ayında Türkiye'de bir kamuoyu araştırması yapıyor. İlk bakışta yerli ve yabancı araştırma kurumlarınca hemen her gün yapılan kamuoyu araştırmalarından biri gibi duruyor. Kamuoyu araştırmalarının saf bir merak saikiyle yapılmadığını söylemeye gerek yok. Hele bu araştırmayı yapan Amerikan yönetiminin daha doğrusu sisteminin merkezinde en muhafazakar kuruluşlardan ve kurulduğu 1983 yılından beri ABD'nin küresel çıkarları ve uluslar arası operasyonlarına yönelik hizmet sunmak olarak belirten, 65 ülkede aktif faaliyeti olan bir düşünce kuruluşu ise bundan sonraki adımın ne olacağı sorusunu sormak zorundayız. IRI'in geçen yılın Kasım ayında yaptığı kamuoyu araştırmasında elde ettiği cevaplardan çok sorduğu sorular konumuz açısından daha önemli. Çünkü sorulan sorular elde etmek istediğiniz fotoğraf, dolayısıyla araştırmanın amacı hakkında bize ipuçları sunar. Siyasal komplo teorileri bir yana sosyal bilim, özellikle sosyoloji disiplini açısından konuya bu şekilde yaklaşmadan araştırmayı doğru okumanız mümkün değil. Oysa gerçekleştirilmesinden tam 5 ay sonra yayına konun bu araştırma sonuçları ile Türkiye'de yürütülen kitle gösterileriyle başlayıp, Cumhurbaşkanlığı krizi ve terör korkusuyla devam eden ve seçim sath-ı mahiline gelinen ortam için gerekli tüm veriler sağlayacak sorular bu araştırmada sorulmuş bulunuyor. Bir bakıma planlı bahar tatbikatına hazırlık yapanların, muhtemel kriz alanları için veri toplayarak ona göre taktik ve stratejik adımlar atarak hem hükümetin ve halkın bir adım ilerisine geçerek kaos görüntüsünden yeni bir düzen çıkarmaya çalıştıklarını iddia edebiliriz. Toplumsallık rengi verilerek kotarılan bu siyasal zemin kaymasına neden olan gelişmeleri aylar öncesinden öngören kritik sorulara göz atmak bile bu komplo gibi görünen ancak açık bilgiye göz atmanın önemli ipuçları vereceğini düşünüyorum. Türk halkının nabzını tutmak için 52 başlıktan oluşan araştırmada sorulan bazı sorulara ve verilen cevaplara bakarak Türkiye'nin nereden nereye sürüklendiği nasıl bir psikolojik harp tekniğinin uygulandığı daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye'nin en önemli meselesinin ne olduğu sorusuna verilen cevaplar: İşsizlik % 43, ekonomi %13, terör % 6. Gelecek hakkındaki kaygılar da bugünden çok farklı, Önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye'yi bekleyen en ciddi tehlike: Ekonomik kriz % 30, büyük şehirlerde terör “17, G. Doğu sorunu %17. Sizce G. Doğu sorununun nedeni: %36 ekonomik, % 14 yatırım eksikliği, %24 yabancı ülkelerin bölmek istemesi (nerden nereye getirilmişiz değil mi). Toplumsal aidiyet ve kimlik belirten sorular yani İslam, milliyetçilik, sekülerlik gibi Türkiye için olmazsa olmaz beylik sorulardan başka özellikle “yaşam tarzı” sorunsalını çağrıştıran doğrudan sorulara cevaplar aranıyor. Üniversiteli kızların başörtülü olması ya da doktorların başörtülü vazife yapması sizi rahatsız edip etmediği türünden kriz sürecinde gündeme gelen kriz alanları iyice araştırılmış. Gelelim daha operasyonel sorular: Toplumsal eylemlilik potansiyelini keşfetme açısından peş peşe sorulan sorular şunlar: Ne türden toplumsal eylemlere katıldınız? Kendinizi hangi toplumsal faaliyetlerin parçası sayıyorsunuz? Bir adım daha atarak planlı tatbikatı çağrıştıran soru: Şu toplumsal eylemlerden hangisine katılmayı düşünürdünüz: Atatürkçü faaliyetler, İslam'ı yayma çalışmaları, insan hakları, çevre konuları. Siyasal sorular, tahmin edileceği gibi yine AK Parti'ye oy verilip verilmeyeceği, oy atarken etkileyen faktörler gibi tercih belirten sorular. Kritik soru Cumhurbaşkanı'nın halk oyuyla mı yoksa Meclis iradesiyle mi seçilmesi gerektiği hakkındaki merak planlı bahar tatbikatındaki önemli karelerden birinin ta o zamandan doldurulmak istendiği anlaşılıyor. Uluslararası ilişkiler, özellikle AB'ye karşı tavır, Amerikan düşmanlığı gibi başlıklar hakkında toplumsal röntgen çekilmeye çalışılmış. Bu sorularda elde edilen cevapları uzun uzun verecek değilim. Burada önemli olan Türk halkının ne türden eğilimlerinin ortaya çıkarılmak istenmiş olduğudur. Son günlerde sıkça sarfedilen kurmay zeka diye bir şey varsa bu sorular iyi bir örnek olabilir. Unutmamak gerekir, doğru cevabı alabilmek için doğru/uygun soruyu sormasını bilmek gerekir.
Kaynak: Yeni Şafak