ABD Başkanı Barack Obama'nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki tarihî konuşmasında ipuçlarını verdiği dünya düzenini nasıl tanımlayabiliriz? Acaba bizler geçen otuz yıl boyunca uluslararası sistemin üzerinden geçen tarihî anlardan birinin mi karşısındayız?

Yoksa bu geçici bir dönem mi ve ABD tekrar tek kutup olarak dönecek mi?

Birçok soru ABD'nin ve ardından dünyanın Obama'nın dokuz ay önce iktidara gelmesinden bu yana yaşadığı halihazırdaki anın hassasiyetini öngörüyor. Görünen o ki Obama sanki yeni muhafazakârların geçen sekiz yıl boyunca derinleştirmeye çalıştığı ancak başarısız oldukları tek kutuplu düzeni kendi eliyle boğazladı. Belki de Obama'nın çok kutuplu dünya düzeni hakkında yaptığı konuşma ile Rus imparatorluğunun batışını haber veren Berlin Duvarı'nın yıkılmasının üzerinden 20 yıl geçmesi arasındaki tek tesadüf bu. BM konuşmasında Obama, Berlin Duvarı'nın yıkılışının göstergelerinden farklı bir dünya düzeninin ilk ipuçlarına yoğunlaştı. Bu üç temel ipucu şunlar: İlki Rusya, Çin ve Avrupa gibi ABD'ye rakip güçlerle siyasi ve ekonomik dosyaları soğutarak uluslararası ilişkilerin çatışmacı yapısını sonlandırmak. İkinci ipucu ABD'nin nükleer silahlardan arınma ve iklim değişikliği gibi uluslararası yapıya sahip uluslararası sorunların çözümünde birilerini temsil eder gibi görünmemesi açısından yoğun uluslararası işbirliği düşüncesinin derinleştirilmesi. Üçüncü ipucu ise uluslararası sistemin idaresine yükselişteki uluslararası güçlerin katılımı.

Geçen 20 yıl boyunca ABD tek kutup olduğunu sağlamlaştırmak için dünya düzeninden iki kutupluluk sıfatını çekmeye çalıştı. Bu durum 11 Eylül saldırısı akabinde artış gösterdi. Baba George Bush'tan oğul George Bush'a kadar peşi sıra gelen Amerikan yönetimleri dünya düzenini uluslararası diğer güçleri göz ardı ederek Amerikan çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden oluşturmaya çalıştı. Fakat Irak ve Afganistan'daki Amerikan trajedisi, küresel mali krizin olumsuz sonuçları Amerikan siyasetine gerçekçi bakışa yol açtı.

Şu an ortada Amerikan araştırma çevrelerinde dünya düzeni ömrünün gelecek sürecinin adının konulması etrafında güçlü bir tartışma var. Dünya düzenine afaki bakış şu iki durumu teyit ediyor: İlki faallik ve etki bakımından ABD'nin uluslararası işlerin idaresindeki etkisi geriledi. İkincisi Çin, Hindistan, Brezilya, Almanya ve Japonya gibi dünya sahnesinde varlığını derinleştirmeye çalışan yeni uluslararası güçlerin yükselmesiyle dünya düzeninde yeniden güç dağılımı yaşanıyor.

Her iki değişikliğin sonucu ve uluslararası ilişkilere müdahalenin yapısı, gelecek 20 yıldaki dünya düzenine sağlam bir temel belirleyecektir. Yeni yükselen güçlere gelince; uluslararası sahne şu an küçük ölçekli ancak uluslararası ve bölgesel alanda etkisi güçlü uluslararası ve bölgesel kutupları kabul etmeye hazır. Bu güçler mali ekonomik ve stratejik yükü ABD'den almak istemiyorlar sadece, aynı zamanda esasında ABD'nin kendilerine olan ihtiyacının meyvesini almak arzusundalar.

Obama bu iki değişimle kıvrak bir zekâyla ilişki kurdu. Bu yüzden kendisini dünya düzenini yönetmekte taviz vermesiyle eleştiren Amerikan sağından ve yeni muhafazakârlardan sert saldırılara maruz kalıyor. Onlar Obama'nın 21'inci yüzyılı Amerikan çağına dönüştürmeyi hedefleyen ancak hayal kırıklığı yaratan selefi Bush'un politikalarını sürdürmesini istiyorlardı. Umman gazetesi El Vatan 6 Ekim 2009
 
Kaynak: Zaman