New York'taki BM toplantısının ardına eklenen G-20 toplantısı, aslında bu iki kuruluşun dolayısıyla küresel siyaset ile ekonomiyi belirleme, düzenleme kaygısı taşıyan tüm kuruluşların ve platformların yeniden düzenlenmesi ihtiyacının dile getirilmesine olanak sağladı. Zira dünya artık 2. Dünya Savaşı sonrası koşullarında değil, sistemin ağırlığı sadece eski "güç"lerde değil, yeni yükselen ülkeler, güçlenen devletler var ve sistemin işleyişinde bunlar en az eskiler kadar etkili.
BM Güvenli Konseyi'nin daimi üyelerinin hangileri olacağına, IMF yönetiminde ağırlığın hangi kıtaya verileceğine, hangi tür rejimlerin nerelerde temsil edilebileceğine ve hangi ekonomik göstergelere sahip ülkelerin ne tür bir kaptanlık görevi gösterebileceklerine ilişkin kararlar, bugün karşılaşılan sorunlara çare üretecek nitelikte değil. Dünya ekonomisinde ilk 20 arasına giren Almanya, Japonya, Brezilya, Hindistan ve Türkiye, hem küresel hem de bölgesel düzeylerde ekonomik ve sosyal etkiler yaratmalarına rağmen, örneğin BM Güvenlik Konseyi gibi küresel siyasetin en üst karar organında temsil edilmemeye devam etmekteler. Bu durum, yaşanmakta olan mali krizler, ekonomik sorunlar ve siyasal çatışmalar bakımından çok taraflı çözüm üretilmesinin önünde sorun oluşturuyor. Çok taraflı ve fiilen sistemde etki yaratan oyuncuların siyasal ağırlık koyacakları yapıların olmaması, hem krizlerin sürmesine yol açıyor hem de kendisini hala sistemin sahibi sananların maliyetlerini artırıyor.
G-20, bundan sonra başta BM ve IMF'de olmak üzere uluslararası örgütlerde yapısal değişim yaşanacağının göstergesi olan bir toplantı gerçekleştirdi. Doğrusu bu çevrede ABD Başkanı Obama'nın resmi ve gayrı resmi "görüşmeleri"nin ne denli önemli mesajlar iletme kaygısına dayandığı hatırlatılmalı.
BM Genel Sekreteri'nin BM toplantısı kapsamında verdiği yemekte, BM Genel Sekreteri, ABD, Rusya, Çin, Güney Kore'nin yanı sıra kalbinin kazanılması istenen Arjantin, Avrupa'ya verilen önemi (?) göstermeye yetecek biçimde Polonya ve Finlandiya aynı masada bulunuyordu. Bu masada yer alan Başbakan Erdoğan'ın varlığı ise, söz konusu kompozisyonun yeni küresel sistem tasarımının ortasında Türkiye'nin olduğunu göstermeye hizmet edecek bir önemdeydi. Hani anlamayanlar olursa diye, Obama G-20 toplantısı sonrasındaki yemekte de Türkiye ile herkesin dışında, ama göstere göstere ayrıca görüşme ihtiyacı duydu. Gayet tabi bütün dünya meselelerin on beş dakikalık baş başa görüşmede hallolabileceğini kimse düşünemez, önemli olan bundan sonra atılacak siyasal adımlarda Türkiye'nin ağırlığını diğer 18 ülkeye göstermek.
Türkiye'nin "yeni durumu", içeride gerçekleştirebildikleriyle doğru orantılı olacak ve muhtemelen başarılı olursa kendisini "karar alıcıların" arasına taşıyacak. Bunu göremeyenleri Avrupa'da aramak ve nedenlerini irdelemek mümkün. Ancak bunu Türkiye'de göremeyenleri anlamak, Kevin Costner'ın bile içişlerimize karıştığını ileri sürerek "büyük oyunda yem olan Türkiye" diyenleri cevaplamak mümkün değil. Oyun da, oyuncular da, masa kompozisyonları da değişti ve bu zirveler bunu gösterdi.
Kaynak: Star