Irak yerel seçimleri, Saddam sonrası çaylak düzeninin altındaki zeminin ne denli hareketli olduğunu ortaya koyuyor. Altı yılı aşkın süredir federalizm yanlısı Kürt partileri ve Irak İslam Yüksek Konseyi'nce kullanılan iktidar, merkezi devleti güçlendirme yanlısı bir koalisyon tarafından zayıflatılıyor. Liderleri, 2006'da İslam Yüksek Konseyi'nin ve rakibi Sadr yanlılarının kendilerini hükümetin başı olarak dayatamamalarıyla uzlaşma sonucu göreve gelen ve yerel seçimde elde ettiği başarıyla federalizm karşıtlarına yeni bir motivasyon sağlayan Başbakan Nuri el Maliki.
Maliki seçimi kısmen milliyetçi söylem ve Kürtleri öfkelendirdiği kadar Iraklı Arapları memnun eden askeri eylemlerin karışımı sayesinde kazandı. Ufukta bir yıl içinde yapılması öngörülen genel seçimler belirirken, Maliki'nin federalizm yanlılarına kafa tutma reçetesi, nadir bir barış döneminin ve Bağdat'ta nüfuz sahibi olmanın keyfini sürmüş olan Kürtlerle daha fazla gerilime yol açacaktır.
Maliki de gözünü petrole dikti
Geçen yıl Maliki, Kürtlerin yetkilerini, anayasal, kurumsal ve topraksal anlamda aşağı çekmek üzere bir seferberlik başlattı. Ağustosta hükümet güçlerini Kürtlerin anayasa uyarınca hak iddia ettiği ve petrol ya da doğalgaz yatakları bulunan ihtilaflı topraklardan Diyala eyaletindeki bölgelere gönderdi. Birlikler, Kürt güvenlik kurumlarını üç alt bölgeden attı ve sonra Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Hanekin üzerinde anlaşmaya vardılar. Irak ordusu ya da Kürt bölgesel güçleri değil, yerel polis burada yetki sahibi kılındı, bununla birlikte iki taraf da yerel polisin çoğunlukla Kürtlerden oluştuğunu biliyor. Hanekin operasyonunun, muazzam petrol ve doğalgaz zenginliğine sahip nihai ödül olan Kerkük'te benzer manevralar için bir başlangıç olabileceğinden endişe eden Kürt liderlerin tansiyonu daha da yükseldi.
Çok geçmeden Maliki, kuzeydeki ordu birliklerinde yer alarak Kürtlerin ihtilaflı bölgeleri Kürdistan'a katma çabalarına yardım eden Kürt askeri yetkilileri, kuzeyin dışındaki bölgelere yerleştirmeye başladı. İsyan dürtüsüyle dolu olan Kürtler karşılık vermedi, ancak öfkeleri birikmeye devam ediyor. Daha sonra Maliki ve Kürdistan bölgesinin başkanı Mesud Barzani arasında federalizm ve anayasa değişiklikleriyle ilgili bir atışmanın yaşanmasıyla, iltihap patladı. Giderek kızışan bu ağız dalaşında Maliki Barzani'yi Irak'ı parçalamaya çalışmakla suçladı ve Barzani de onun yeni Saddam olabileceği yanıtını verdi. Gelecek yıl Arap-Kürt gerilimi daha da tırmanabilir. Şimdiden ordu devriyeleri ve diğer devlet ajanları, petrol ve doğalgaz alanlarının yakınındakiler dahil ihtilaflı topraklarda keşif görevleri yürütüyorlar. Kerkük'ün ve diğer ihtilaflı toprakların statüsüyle ilgili sorunları çözme çabalarının soluğu, anayasanın 2007 sonunda referandum yapılmasını öngören 140. maddesinin uygulanmamasıyla kesildi. Yeni sahalardan petrol ve doğalgaz üretimi ve ihracatı için kritik önem taşıyan federal hidrokarbon yasa tasarısı, Bağdat ve Erbil arasındaki derin anlaşmazlıklar arasında kaynadı. Kerkük ve kentin devasa petrol sahasıyla önemli doğalgaz rezervleri sorunun kalbinde yatıyor.
Ekim 2008'de Uluslararası Kriz Grubu madeni zenginliği kullanılma hakkı için toprak kontrolü takasını içeren bir anlaşma önerdi. Bu 'büyük takas' uyarınca, Kürtler, Kerkük'ün tek başına bir federal bölge (yani Kürdistan bölgesi dışında) olarak özel statüsüne en azından bir geçiş dönemi boyunca saygı gösterecek, karşılığında Kürdistan bölgesinin petrol ve doğalgaz kaynaklarını geliştirme hakkını kazanacaklardı. Anayasa o sırada gerçekleştirilecek olan gözden geçirme süreci uyarınca yeniden incelenecekti.
Öneri karışık bir tepkiyle karşılandı: Arap ve Kürt milliyetçileri derhal reddederken, iki taraftaki pragmatistler bunu düşünmek istediklerini söylediler. Aslında birkaç üst düzey Kürt lider de bana Kerkük'ün ayrı statüsünü kabul edeceklerini söylediler. Artık sorun, her geçen gün büyüyerek güçlenen Arap tarafına doğru epey kayan siyasi zeminin bir takasa yanaşıp yanaşmayacağı.
Yanıt, Kerkük halkının kendisinden gelebilir. Kente yaptığım düzenli ziyaretler (en sonuncusu daha bu ay içindeydi) ve tüm partilerin ve toplumların temsilcileriyle olan kapsamlı tartışmalar sırasında, Kerküklülerin kendilerinin müzakere edilmiş, barışçıl ve iki taraflı anlaşma temelinde bir çözümü vahim derecede istediklerine ve bununla birlikte etkili yönetim ve yeniden inşayla yaşam koşullarında çarpıcı düzelmeler olmasını arzu ettiklerine ikna oldum.
Milliyetçilerin çözmesi imkânsız
Şu an Kerküklü siyasileri bu önemli hedefler peşinde daha da yakınlaştırıp birleştiren bir dizi diplomatik çaba yürürlükte. Kerkük'ün geleceğine dair tartışmada güçlü bir yerel isim, Bağdat ve Erbil'deki liderleri birbirlerine kafa tutmak yerine kafa kafaya vermenin peşine düşmeye ikna edebilir.
Müzakere edilmiş bir sonuç Kürtlerin Kerkük'ü topraklarına katma arzusunu tatmin etmeyebilir. Ama mesele her iki taraftaki milliyetçi dürtülere bırakılırsa, asla çözülemez. Çok daha iyisi tüm tarafların yarar sağlayacağı ortak noktada buluşturan bir takasın bulunması. Dahası, böyle bir anlaşma, tahrik edici, istikrarı bozucu söyleme ve Bağdat'taki tehlikeli siyasi çıkmaza son verir. (Abu Dabi'de İngilizce yayımlanan gazete, Uluslararası Kriz Grubu'nun Ortadoğu Programı Yardımcı Direktörü, 26 Şubat 2009)
Kaynak: Radikal