Üç günlük Katar seyahati Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün vizyonunu yansıtıyor. Uçağın içi işadamıyla dolu. Gül, daha Çankaya'ya çıktığı ilk gün 'dış gezilere işadamlarıyla birlikte çıkacağını' söylemişti. Bu sözü eyleme dönüşmüş durumda.

6 ay içinde gerçekleştirdiği seyahatlere bakıldığında, ekonomi boyutunun öne çıktığı söylenebilir. Katar gezisinde de ağırlık ekonomiydi. Cumhurbaşkanı, 'Buradaki temasları Katar'la sınırlı görmeyin, bütün Körfez olarak düşünün.' dedi. Son dönemde rekor düzeyde artan petrol ve doğalgaz fiyatları Körfez'de büyük sermaye birikimine yol açtı. Katar bundan en fazla pay alan ülkelerin başında geliyor. Çünkü bu küçük ülke, petrol ve doğalgaz açısından zengin potansiyele sahip... Rezerv bakımından dünyada üçüncü, sıvılaştırılmış gaz satışında ise birinci. Yatırıma çok büyük paralar ayırmış. Başkent Doha sanki yeniden kuruluyor. Eski binalar yıkılarak yerlerine yenileri yapılıyor. Her yer gökdelen inşaatı. Dört bir yandan gösterişli modern binalar yükseliyor.

Burada iş yapan Türk firmaları da var. Ancak yeterli değil, daha fazlasını istiyoruz. Şartlar çok uygun. Her projenin maddi karşılığı büyük rakamlarla ifade ediliyor. Bir Alman firmasında mühendis olarak çalışan Taner Yelkovan'la konuşurken anlıyoruz ki, Doha'da sadece firma bazında değil münferit olarak da iş imkânları söz konusu. Bize, 'Burada yabancı dil bilen mimar ve inşaat mühendislerine büyük ihtiyaç var. Türkiye'den gelenlere Katar'ın kapıları açık.' dedi. Ekonomik işbirliği tek taraflı değil çift yönlü... Katar sermayesinin Türkiye'de yatırım yapması da hedefleniyor. Körfez'in parası sadece içeride harcanmıyor, dışarıda başka mecralar arıyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ile Katar arasındaki ekonomik ilişkilerden söz ederken 1990'ların başına gönderme yaptı. Bu tarihte Türkiye'yi yönetenlerin altın değerindeki fırsatları ıskaladığından söz etti. 'Tutanakları okudum, neler kaybettiğimizi büyük üzüntü içinde gördüm.' dedi. Arka plana ilişkin ayrıntı vermedi. Olanı az çok tahmin etmek mümkün.

90'lar siyasî istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, ülkenin koalisyon hükümetleriyle yönetildiği yıllardı. İlgisizliğin nedeni içerisiyle meşguliyet olabilir. Bölge sermayesine Arap-İslam faktörü nedeniyle, sırf rengi yüzünden ters bakanların ilgisizliğini de yabana atmamak gerekir. Türkiye'nin boşluğunu Japonya ve Kore gibi ülkeler doldurmuş. Doğalgaz projeleri 2010 yılına kadar bağlanmış. Türkiye şimdi bu tarihten sonrasına talip... Şu an yoğun şekilde 90'lı yılların açığını kapatmak için çaba harcıyor. Gerek Başbakan Erdoğan'ın gerekse Cumhurbaşkanı Gül'ün bölgeye yaptığı gezilerin temel amacı bu.

Katar'dan nasıl dönüyoruz? Hangi somut proje ile? Elde ne var? Dönüş yolunda TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'na sordum. 'Biz çok memnun dönüyoruz.' derken gözlerinin içi gülüyordu. Biz dediği, işadamları... Söylediklerinden somut projelere kapının aralandığı sonucu çıkıyor; 'Emir Şeyh Hamad El Tani ve Başbakan Casim El Tani ile görüşmemiz çok verimli geçti. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'e Türk girişimcilerin Katar'daki yatırımdan daha fazla iş alması için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Bize söz verdiler. Emir, iki-üç ay içinde Türkiye'ye geleceğini ifade etti. Bu seyahatin neticesi olarak bundan sonra Türk işadamlarının Katar'da daha fazla iş yapacağına inanıyorum.' dedi.

Türkiye ile Katar arasındaki ilişkiler ekonomiden ibaret değil. Dikkat ettim, Cumhurbaşkanı iki ülke münasebetlerini anlatırken birkaç defa 'güvenlik konusuna' özellikle vurgu yaptı. Ancak fazla ayrıntı vermedi. Belli ki Türkiye başta Katar olmak üzere Körfez ülkeleriyle güvenlik alanında da projeler yürütüyor. Uçağın içine baktığımda heyetin Katar'dan memnun döndüğünü, temasların sonucunda işadamlarına yeni ufuklar açıldığını söyleyebilirim.

 
Kaynak: Zaman