İspanya'nın ekonomik badiresi sürerken ikinci bir İspanyol krizi siyaset ufkunda yükselmeye başladı. Sonbaharda, Katalan hükümetinin lideri Artur Mas, İspanya'dan yürürlükteki bağımsızlık arayışında "kendi kaderini tayin" referandumuna gideceğine dair niyetini duyurdu. Fakat İspanya hükümeti, potansiyel olarak sert bir tavırla onu durdurmakla tehdit etti.
Eğer her iki tarafta bu fikir ayrılığı devam ederse, özellikle şu anda Katalanların yarısından fazlasının bağımsızlık taraftarı olduğunu gösteren kamuoyu yoklamaları göz önüne alındığında durum daha da kötüye gidebilir. Peki, giderek büyüyen bu gerilimlerin uzun yıllara varan kökenleri acaba nelerden oluşuyor?
Katalanlar ile İspanya'nın geri kalanı arasındaki farkların anahtar referansları dil, siyaset ve ekonomiye dayanıyor. Katalanlar diğer İspanyolların çoğuna nispetle farklı bir dil kullanır. Katalanca ve İspanyolca dillerinin her ikisi de Latin orijinli diller olmalarına karşın, farklı lehçelerden türemişlerdir. İspanyolca (modern Kastilyacanın etkisiyle) Roma'nın kuzey-batı kesiminde konuşulan bir Latin lehçesinden, Katalanca ise, Ortaçağ'da güney doğu Fransız dili (Eski Oksitanca) olan ve söz konusu bölgede konuşulan Latin lehçesinden türemiştir.
Tampon devlet
Siyasi açıdan Katalonya kendi ayırt edici kimliğine sahiptir. Milattan sonra sekizinci yüzyılın sonlarında, Mağripliler İspanya'nın büyük bir bölümünü ele geçirmişler fakat güney Fransa'dan çıkmaya zorlanmışlardı. Frenk (Fransızların ataları) kralları, Mağriplilerin geri gelmesini önlemek için, sınır bölgelerinde bir dizi yarı bağımsız tampon devletler kurmuşlardı. Onuncu yılın sonlarında, bu tampon bölgenin doğu kesimi Frenklerden kopmuş ve Katalonya olmuştur.
Katalonya on dördüncü yüzyılda, kuzey İspanya'daki Aragon Krallığı ile birleşmesine karşın, epeyce yetkin bir meclise ve buna bağlı olarak siyasi bir kimliğe sahip olmasına imkan tanınmıştı.
Ekonomik açıdan da (uzun vadeli ve önemli ideolojik sonuçları bakımından) Katalonya, İspanya'nın geri kalan bölgelerinin çoğundan farklı bir biçimde gelişti. Böyle olmasının üç temel nedeni var. Birincisi, Akdeniz'e komşu olmasına karşın diğer Avrupa pazarlarına da yakın bir bölgede bulunan Katalonya'nın coğrafi konumudur. Bu konum, Katalonya'ya, İber Yarımadası'nın geri kalanı üzerinde büyük bir ticari avantaj sağlamıştır.
İkincisi, on sekizinci yüzyılda birkaç nesil süresince Mağripliler tarafından zapt edilmiş [occupied] olduğu için, Katalonya'nın büyük bir bölümü Reconquista'nın en büyük evresine kadar (11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar süren dönem), yani Hıristiyan İspanyalıların güney ve orta İspanya'yı yeniden ele geçirmesine [reconquest] kadar geri alınamamıştı. Reconquista, feodal temelli İspanyol soyluları ile kiliseye tahsis edilmiş olan geniş arazilerde yaygın mülkiyet değişikliklerini içeriyordu. Toprak mülkiyeti yeniden ele geçirilen söz konusu topraklarda, küçük bir grup insanın elinde toplanmaya başladı.
Bu nedenle, Katalonya'nın büyük bir kısmı bu klasik feodalleştirme sürecine maruz kalmadı, toprak kazanımı yoluyla yüksek bir statü elde etmenin peşinde olmak yerine, Katalanlar kaderlerini ticari, siyasi ve ekonomik genişlemede görme eğilimine girdiler.
Katalonya Orta Çağ boyunca (hem doğrudan hem de Aragon-Katalan Krallığı'nda birleştirdikleri nüfuzları yoluyla), ticari kapasiteye sahip siyasi bir varlık olarak, Balear Adaları, Sardunya, Sicilya ve güney Yunanistan'ın bölümü ile güney Fransa Montpellier liman bölgesini içine alan bir Akdeniz imparatorluğu kurdular.
Altın ve gümüş
Katalonya ve İspanya'nın geri kalanı arasındaki ekonomik bölünmüşlüğü güçlendiren üçüncü bir faktör ise başka bir İspanyol zaptı [conquest] olan Yeni Dünya'nın keşfiydi. Katalonya büyük ölçüde bu sürecin ve İspanya'nın geri kalanına getireceği varsayılan kazançların dışında bırakılmıştı. Bunun yerine, Yeni Dünya'nın zenginliği (altın ve gümüşün tamamı) Kastilya'ya gitmişti.
İspanya'nın geri kalanının çoğunda, Yeni Dünya'nın keşfinden faydalanan Kastilyalılar, yeni bulunmuş servetlerini daha fazla toprak edinerek prestijlerini güçlendirmek için kullandılar. Orta ve güney Amerika'nın keşfi, böylece yalnızca ağırlıklı olarak Kastilyalı elitin toprağa bağlı doğasına daha fazla tahkimat yapmak üzere ve büyük ölçüde İspanyol ekonomisi için kullanıldı.
Katalonya'da durum çok farklıydı. Katalanların geleneksel olarak ticarete yatkınlığı, eğitim fırsatı ve siyasi katılım talep eden güçlü bir dışa dönük orta sınıf meydana gelmesine katkı sağladı. On beşinci yüzyılın ortalarına kadar, İspanya'nın geri kalanında yalnız dört üniversite bulunurken, Aragon ve Kastilya birliği altı üniversiteye sahipti. Kastilyalılar, Aragonlar ve Katalanlar 1479'da bir hanedan birliğine maruz kaldıktan [underwent] hemen sonra, eğitimin Katalan yaşamında oynadığı merkezi rol, parlamentolarının merkezi hükümetin yüksek vergi taleplerine direnmesine yardım etti. Bu, daha zayıf olan Kastilya parlamentosunun başaramadığı bir şeydi.
Dile, siyasete ve ticarete dayalı bu faktörler Katalanlar için bir tarih tecrübesine ve İspanya'nın geri kalanından oldukça farklı bir kimlik oluşumuna zemin hazırladı. Bununla birlikte, modern milliyetçi Katalan hareketi, bu tezat oluşturan tarihe bağlı olmasına karşın, üç yüz yılı aşkın bir süre zarfında daha özgül olaylardan doğdu.
En son gelişmeler, siyasi merkeziyetçilik, kültürel romantizm, sanayileşme ve ideolojik kutuplaşma gibi bir dizi daha kapsamlı Avrupacılık fenomenini yansıtıyor.
On sekizinci yüzyılın başlarında Katalonya, İspanya hükümetinin bir parçası olmakla birlikte, mali ve siyasi özerkliğin rahatlığını yaşadı. Ancak söz konusu bölge, İspanya Veraset Savaşı'nda (Avrupa'nın büyük güçlerinin çoğunun İspanya ve Fransa'nın olası birliği üzerinde 1701-1714 yılları arasında) kaybeden tarafı desteklemiş ve ağır bedel ödemişti. Yeni İspanyol rejimi, merkezi iktidarının gücünü artırma arzusuyla, Katalonya'nın mali avantajlarını ıskartaya çıkarmış ve meclisini lağvetmişti. Katalanlar, öteden beri söz konusu parlamentoyu yeniden tesis etmek ve temel milliyetçi taleplerinden biri olarak süregelen mali özerklik (üç yüz yıldan beri henüz tesis edemedikleri) uğrunda mücadele ediyorlar.
Sonra, yani on dokuzuncu yüzyılda, romantik Avrupacılık hareketi, önceleri Wolkstum (genel anlamıyla 'folkdom' veya etnik kimlik) olarak bilinen siyasal ve kültürel kavram, etnik kökene ve dile dayalı milliyetçilik anlayışını ortaya çıkardı.
Modern öncesi Avrupa'da, ülkeler çok kültürlüydü ve asıl olarak mensubu oldukları hanedana göre tanımlanırlardı. İnsanlar her şeyden önce, 'ülke'lerinin veya uluslarının bir vatandaşı olmaktan ziyade, hükümdarlarına tabiydiler. Romantizm akımı, etnik ve kültürel kimlik kavramına yaptığı vurgu nedeniyle bunların tümünü değiştirdi. Kısa süre içinde, bölgenin kendine özgü dilsel, tarihsel ve ekonomik mirasına dayalı olarak, Katalan kültürünün geniş çapta yeniden doğuşunda (the renaixenca) kendisini belli etti.
Bu yeniden doğuş, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda Katalan sanayisinin hızlı gelişimi tarafından harekete geçirilen milli bir gurur dalgası ve özgüvenle takviye edildi. Bölge, İspanya'nın diğer pek çok yerinden çok daha büyük bir oranda sanayileşmişti. İlk olarak, modern zamanlarda, Katalonya yün üretimi ve yün kumaş imalatında önemli bir merkez haline gelmişti. On dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar, bölgenin kıyafet üreticileri büyük bir pazar başarısı sağlayarak pamuk kumaşı üretimini çeşitlendirdiler.
Tekstil endüstrisi, fabrikaların kurulmasını ve geniş çapta bir işçi sınıfının oluşumun gerektirdi. Avrupa'nın diğer sanayileşmiş alanlarında olduğu gibi, bu durum sırasıyla sendikaların ve radikal sol yaklaşımlı politikaların gelişimine zemin hazırladı.
20.yüzyılda sanayileşmiş Katalonya'da sendikaların, sol düşüncenin ve demokratik politikaların gelişimi, özellikle Kastilya ve Navarre'de, aşırı sağ ideolojilerin yükselişiyle tezat oluşturmaya başladı.
Franco'dan kaçış
1936'dan 1939'a kadar İspanya iç savaşa boğuldu. Ülke silaha sarılınca, Katalanları çoğu, Francisco Franco'nun sağcılarına karşı, Cumhuriyetçi hükümeti (kendilerine otonomi sözü vermiş olan) destekledi. Savaş (Franco'nun ezici zaferiyle sonuçlanan) bittiğinde, Katalanların yüzde altmış kadarı idama mahkum olmaktan ya da hapisten kurtulmak için İspanya'dan kaçtılar. Kaçmayı başaramayan daha birçokları hapsedildiler.
Sonraki yıllar, Franco'nun, Katalan dilini, edebiyatını, sinemasını ve hatta dansını yasaklayarak Katalan kültürünün temellerine saldırısına tanıklık etti. Franco'nun ölümünün üstünden neredeyse kırk yıl geçti; ancak 1930'un sonlarından 1970'lere kadar süren iktidarında milliyetçi rejiminin Katalanlara yaptığının acılığı, Katalan taleplerinin güç kazanmasına katkı sağlayan güçlü bir faktör olarak ortaya çıktı.
Fakat Katalanların tamamen bağımsızlık için taleplerini tetikleyen şey, 2008'den itibaren İspanya'nın başına bela olan ekonomik krizdir. İspanya'nın geri kalanıyla kıyaslandığında Katalan ekonomisi güçlüdür. Katalan ekonomisi, nüfusu ülke nüfusunun yalnızca yüzde on altısından ibaret olmasına ve yüzde altı oranında bir toprak parçasına sahip olmasına karşın, İspanya'nın gayri safi hasılasının yüzde yirmisine tekabül ediyor. Katalan ekonomistler, Katalonya'ya, bölgenin merkezi hükümetten geri aldığı sübvansiyon ve yardımlardan yüzde sekiz daha fazla vergi düştüğünü ileri sürüyorlar.
Gerçi çoğu Katalan, İspanya'nın geri kalanını kendilerinin sübvanse ettiğine inanıyor. Müzakereleri, İspanya Veraset Savaşı'ndan sonra kaybettikleri mali özerkliklerini yeniden kazanmakta başarısız oldukları 2005 yılına, geri götürmek onları bilhassa rahatsız ediyor.
Bu esnada, İspanya hükümeti, bağımsızlık referandumuna gitmek için Katalan bölgesel hükümeti tarafından uygulamaya konacak herhangi bir girişimin, kendisini "İspanya ulusunun bölünmez bütünlüğü, tüm İspanyalıların müşterek ve bölünemez vatanı" ifadesine dayandıran İspanya anayasasını ihlal edebileceğini hissediyor.
Durumu daha da alevlendirmek için, son aylarda, merkezin sağındaki unsurlar, bir bağımsızlık referandumu kararlaştırılmaya çalışıldığı takdirde, İspanya hükümetini Katalonya'ya karşı askeri önlemler almaya çağırdı.
Sahne, Madrid ve Barselona arasında, birbirine zıt niyet ve kimlikler üreten oldukça farklı tarihlerinin gayrete getirdiği çirkin bir yüzleşme için hazırlanıyor.
* Köşeli parantezler çevirene aittir.
Kaynak: BBC History Magazine - Aralık 2012
Çeviri: Muhsin Korkut