Meşhur atasözüdür. Bilirsiniz.Yuvarlanan taş yosun tutmaz. Bu atasözünü geçen haftalarda tesettürlü kızlar üzerine görüş beyan etmiş olan Ayşe Kulin ve Ümit Boyner, vesilesiyle hatırladım. Her ikisi de demokratik haklar açısından tesettürlü kızların okullarına gidemeyişini kabullenemediklerini söylüyordu.

Witgeistein, "anlamak önünü görmektir" der.

Önünü görmek ise hareket etmek ile mümkün. Bu haraket bazen beden hiç kımıldamadığı halde bir halden bir hale geçmek bir basamak yükselmek ile mümkündür. Bazen de durduğun yeri bir başka şeye vasıl olmak için terk ettiğinde. Ayşe Kulin bir edebiyatçı. Kurgusunu inşa etmek için bedeni olduğu yerde dururken, kahramanları aracılığı ile bir halden bir hale geçişi sürekli yaşamak zorunda.

Ümit Boyner iş kadını.Yuvarlanan taş yosun tutmaz sözünün üzerine tam uyduğu bir hayat tarzına sahip.Kendi sınıfından kadınların pek çoğunda rastlanan sosyete haberleri –ne yedi,ne giydi,en son nerede görüldü- ile değil ürettikleri üzerinden,içinde taşıdığı çalışma azmi ile haber oluyor.Yani iş kadınlığını bunalıma düşmesin diye eline verilmiş bir oyuncak olarak algılamıyor.Dünyadaki eğimleri takip ediyor,bir taraftan arz –talep arasındaki dengeler üzerinden iş tutmak bir taraftan da yeni arzlar oluşturmak için yeni talep kitleleri yaratmak gerektiğini biliyor.

Ümit Boyner ve Ayşe Kulin örneğinin üzerinde özellikle durma sebebim şu: Kadınlar ürettiği sürece korkmuyor. Ürettiği sürece demokratik haklar üzerinden risk almayı göze alıyor.Yani onlar da en az benim kadar hür olursa bana yer kalmaz endişesini taşımıyor.Çünkü dünyada kendi tuttuğu yere dair bir endişesi yok.Oya antitürbanist kadınların dünyada tuttukları yere dair bir endişesi var.Antitürbanist duruşları olmasa kim onların hangi konuda ne düşündüğünü merak edip de ekrana çıkartmaya tenezzül edecek.Antitürbanist duruşları olmasa her sabah yataktan kalkacak enerjiyi nasıl bulacaklar.Dünyayı onlar ve biz diye ayırmasalar kendi bedenlerini nasıl idrak edecekler!

Dünyanın gidişatından korkmalıyız hepimiz.

Tükenen kaynaklardan. Küresel ısınmadan.

Biyolojik silahlardan, her yıl yenisi çıkan bulaşıcı hastalıklardan korkmalıyız.

Tıbbın ve teknolojinin insanın emrinde değil de insanın tıbbın ve teknolojinin emrinde olmasından korkmalıyız EVET.

Ama birbirimizden asla korkmamalıyız. Saçlı kadınlar korkularını yeniden gözden geçirmeli. Dünyada savaşacak o kadar çok tehlike var iken "başörtülü kadın korkusu" icad etmekten vazgeçmeli.

Haşim Kılıç'ın eşi üzerinden "korkularını" yenilemek yerine yenmeyi denemeliler.

En son "korkusuzlar kervanı"na Emine Çaykara katıldı Radikal'de yazmış olduğu yazı ile. Çaykara kadınların neden kendilerini ikincil bir konuma düşüren baş örtmede ısrarlı olduklarını anlayamadığını söylese de, tarih ile barışmamız ve üzerinde yaşadığımız coğrafyanın hakkını vermemiz konusunda kalbi olan herkesin katılacağı güzel şeyler söylüyor.

Şekilciliğe yapılan aşırı vurgudan bu satırların yazarı da muzdarip. Farkımız şu ki, muhtevanın oluşması engellendiği zamanlarda kabuğun kalınlaştığını söylüyorum. Şu an yaşamakta olduğumuz "şekilci sıkıntılar" her iki tarafın da şehirli kimlik üzerinden muhteva sıkıntısı çekmesinden, kimliğini muhkem kılamamasından kaynaklanıyor.

Ayşe Kulin, Emine Çaykara, Nuray Mert,Perihan Maden,Leyla İpekçi,Müge iplikçi,Gülayşe Kocak,Sibel K.Türker,Nuriye Akman,Elif Şafak şimdi bir solukta isimlerini hatırlayamadığım pek çok başı açık kadın var. "Saçlı"ların kuma gömdükleri başlarını çıkarmaya uğraşan. Yani, edebiyatın kadın kalemi, biraz geç kalmış olmakla birlikte nihayet başörtülülerin sıkıntılarını "korkusuzca" dile getirebiliyor artık. Bu hiç de azımsanacak bir şey değil. Bir siyasi partinin başörtüsü taraftarı olmasından çok daha önemli.

Yani kalbi olan kadınlar haksızlığa karşı. Kendi sınıfının ya da kendi konumunun peşinde değil. Kalbi olan bütün kadınlar olarak nefeslerimizi biriktirmemiz gerekiyor. Bize hiç benzemeyene saygı göstermeyi, her ne olursa olsun insan yanımızın, anne yanımızın yekdil olmaya yeteceğini görmek ve göstermek zorundayız.

Korkusuz!

Lakin merhametli, şefkatli.

Yalnız kendi çocuğuna değil dünyadaki bütün çocuklara analık yapacak kadar yüreği engin kadınlara ihtiyacımız var.

Sınıfımızı,konumumuzu korumak adına her türlü ahlaksızlığa razı olmak için "korku" biriktirmek neden!!!

Hadi hesaplaşalım aynadaki çehremizle.

Türbanistlere de antitürbanistlere de karşı durmanın tam zamanı.

 

Kaynak: Yeni Şafak