Libya’da bir ara elçilik yapmış olan emekli Büyükelçilerden Uluç Özülker, Kanal 24’te Kaddafi’nin üzerinde ikinci eşi Safiye’nin etkin ve nafiz olduğunu anlattı. Her sert erkeğin demek ki yumuşak bir tarafı var. Ya da kadınlar erkekleri yumuşatabiliyorlar. Benzeri bir durum Tunus için de söz konusu idi ve Leyla Tarablusi, eşi Zeynelabidin Bin Ali üzerinde otoriter görünüyordu. Hatta son andaki kararsızlığını Bin Ali’nin onun sayesinde yendiğine ve aşabildiğine inanılıyor. Nedense bazı Arap liderler iktidara geldikten sonra ilk iş olarak eşlerini yeniliyorlar. Bin Ali bunlardandı. Cihan Sedat, Mısır eski liderlerinden Enver Sedat’ın ikinci eşi idi ve Cihan Hanım, Sedat üzerinde tam bir otorite kurmuştu. Esasında Cihan Sedat, Enver Sedat’ın komleksli tarafını törpülüyor ve onu tatmin ediyordu. Lakin Enver Sedat, Cihan Sedat’la evliliğini subaylık döneminde gerçekleştirmiş olmalı. Dolayısıyla eş yenilemeyi başkanlık döneminde değil öncesinde gerçekleştirmiş olmalıdır. Hüsnü Mübarek’in eşi Suzan Mübarek ile Cihan Sedat birbirlerine çok benziyorlar. Her ikisi de kırma, melez ve İngiliz kanı taşıyor. Kocaları teşkilatçılıkta İttihatçı artığı iken eşleri ise ‘asil İngiliz’ kanı taşıyor. Lakin Suzan Mübarek, Mübarek’in ikinci değil birinci eşi. Cihan Sedat gibi otoriter. Kurumsal bir yapı kurmayan ve kimseye danışmayan liderler galiba en çok eşlerine danışıyor. Ülkelerini eşleriyle birlikte çiftlik gibi yönetiyorlar. Sonunda da eşleri tarafından yönlendiriliyor ve eş odaklı bir sistem kuruyorlar.
Yumuşak huylu liderlerin geride bıraktığı otorite boşluğunu çevresi ve yakınları doldurur. Sert tipli erkeklerde de sonunda sığınacak liman yine eşler oluyor. Simone de Beauvoir ile Sartre arasındaki ilişki türü tipik bir biçimde erkek üzerinde kadın otoritesini gösteren bir örnektir. Kur’an’da ifade edildiği gibi erkeğin sükun, istikrar bulduğu yer kadındır. Bundan dolayıdır ki aykırı liderlerin de sığınakları genelde kadınlar olmaktadır. Sarkozy çifti buna başka bir örnektir. Çavuşeşku ailesi de öyledir.
*
Mısır’da siyasi tevarüs yani iktidarın babadan oğla geçmesini sağlayan sistemin arkasında Suzan Mübarek vardı. Elbette devrildiklerinde bu plan suya düşmüştür. Mısır onun skandal davranışlarıyla çalkalanmaktadır. Kocasından sonra oğlunu da iktidar edebilmek için her türlü entrikaya başvurmuştur. Entrika yöntemlerinden birisi de oğlunun iktidarı önünde engel ve rakip gördüklerini hapse attırmasıdır. İnanılacak gibi değil ama Müslüman Kardeşler’in önemli simalarından ve işadamlarından sayılan Hayret Şatır böyle bir kuruntuya kurban gitmiştir. 25 Ocak (11 Şubat) devriminden sonra salıverilenlerden olmuştur. Hayret Şatır, Suzan Mübarek’in kendisini Cemal Mübarek’in muhtemel rakipleri arasında gördüğü için entrika yolu ile içeri attırdığını ifade etmiştir. Yani kadın dürtüsüyle oğlunun önünde engel olarak gördüğü bütün güç merkezlerini ve muhtemel rakipleri bertaraf etmiş ve ortadan kaldırmıştır. Hayret Şatir gibi isimler siyasi rehine olarak alıkonulmuştur. Eymen Nur’u baba Mübarek, Hayret Şatır’a da ana Mübarek içeri attırmıştır.
*
Suzan Mübarek kadın güdüsüyle sadece birilerini dışlamıyor veya karalamıyor aynı zamanda birilerini de kolluyor ve himayesi altına alıyordu. Bu yönüyle adeta Rus Katerina’sına benzemektedir. Bu bağlamda, uzun yıllar Mısır’da Yusuf Vali’den sonra en fazla tepki çeken ve nefret toplayan bakanlardan olan Faruk Hüsnü’yü de himayesine almıştır. Hüsnü olduğundan mı nedir onu da himayesi altına almıştır. Hatta Suzan’ın kontenjanından atanan Faruk Hüsnü gibi bakanlar başbakanla Mübarek arasında pazarlık konusu da olmuştur. Anlatılanlara göre Ahmet Nazif ile yeni kabine teşkilini görüşürken Mübarek açıkça Başbakan Nazif’e şöyle der:” Diğer bakanları aramızda görüşelim. Ama Faruk Hüsnü’ye ilişme zira bizim hanım onun yerinde kalmasında ısrar ediyor….” Demek ki, Mısır rejimi Suzan Mübarek’ten soruluyordu.