İnsani özlü ve modern görünümlü toplumlar ancak güçlü bir toplumsal yapı ve uyumlu tuğlalardan kurulmuş onurlu bir birliktelik üzerinde gerçekleşir. Mükemmel bir cemaat ortaya çıkar ve mükemmel bir ümmete yükselir. Daha sonra gelişir yayılır ve bütün dünyaya yayılarak umumi bir hal alır. Bu bakıştan hareketle Libya'nın bu temel üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kabileli bir yapı arz etmektedir. Kabileciliğin avantajlı ve dezavantajlı yanları vardır. Tuzakları olduğu gibi...
Kişi, insan topluluklarının yapısına ve katmanlarına yakından, dikkatli bir şekilde baktığında onların bir dereceye kadar bir arada yaşayan homojen inanç grupları tarzında ağlar biçiminde kompleks bir örgü ve işlemeden ibaret olduğunu görür. Bazı küçük azınlıklar dışında Libya halkı baştan beri toprak birliğinden daha çok antropolojik bütünlükle bir birlerine bağlıdırlar. Arap olmayan diğer küçük azınlıklarla daha güçlü bir bağ olan İslam inancıyla bir birlerine bağlıdırlar.
Libya, bütün vatandaşlarının Maliki mezhebine bağlı olduğu Müslüman bir ülkedir. %5 oranında Berberi, %3 Afrikalı ve %1 Tuarekler vardır. Yahudi azınlık ise 1967'de Libya'dan ayrıldı. İtalyanlar da 1970 yılında Libya'dan çıkarıldı.
Kabile sisteminin, on dört asırdır Libya'da Müslümanlığın ve Arapça dilinin korunmasında büyük etkisi olmuştur. Bunun kaynağı, asırlar boyunca bütün yıkım ve parçalama çabalarına karşı kitleleri yapısında birleştiren kabilenin kimliğinin korunması üzerine gösterilen büyük arzudur.
Yani kurumlar üzerine inşa edilmiş Libya devletinin oluşmasında kabileciliğin büyük bir rolü olmuştur. Aynı zamanda İslam'ın korunması ve İslam düşmanlarının püskürtülmesi anlamında da net bir rolü olmuştur. Düşmana karşı koyma, can ve malını feda etme konusundaki yetenek ve hazırlıklı oluşlarını da unutmamalıyız.
Libya toplumu bütünüyle kabilecilik temeli üzerine oturmaktadır. Her bir kabilenin fertlerini kabilenin kurucusuna kadar uzanan bir dizi nesep bağı bir birine bağlamaktadır. Arap dünyasının diğer yerlerinde de olduğu gibi.
Libyalıların zihinlerinde nesep bağı önemli, hatta abartılı bir yere sahiptir. Öyle ki iki kabile arasında nesep ilişkisinden başka bir ilişki tasavvur edemiyorlar. Hatta kabileler arasında ekonomik çıkarlardan dolayı oluşmuş komşuluk ilişkilerini bile nesep ilişkisi olarak açıklıyorlar. Hatta kendilerini birleştiren ortak bir nesep olduğuna dair deliller ortaya koyma derecesine kadar gidiyorlar.
Her bir kabilenin kendilerini ilk kuran atalarıyla ilgili hikayeleri vardır. Ancak bu 'şecereler' çağdaş bilimsel bir gözle incelendiğinde kimi zaman ortada net bir açıklaması olmayan bir çelişkinin olduğu belirginleşiyor. Ancak Libyalılar kabileler arasında kan, çıkar ve komşuluk bağlantısı kurmak için sürekli olarak nesep bağına sığınıyorlar.
Nesep, Libya'da kabile sisteminin ana direği, bir arada yaşamanın emniyet supabı ve aralarında kimlik kartıdır. Bundan dolayı Libyalılar nesep ilişkisine sahip çıkıyor ve onu nesilden, nesile ulaştırıyorlar. Nesebin geçmiş nesillerde büyük bir önemi vardı. Bir kişi bu yada şu kabileye bağlı olmadıkça toplumda kabile meclisine üyelik ve korunma gibi hukuka sahip olması mümkün değildi.
Bu bir seçim değildi kaçınılmaz bir toplumsal zorunluluktu. Köleler, azledilenler ve zayıf kişiler hayatlarını daha kolay yaşamak ve ayrıcalıklardan yararlanmak için kabilevi yapı içerisine girerek bu haktan faydalanmışlardır. Zayıflara örnek, Libya topraklarında ortaya çıkışlarının başlangıcındaki ve bağımsız bir yapı oluşturmadan önceki dönemdeki Murabıtları'dır.
Libya toplumunun yelpazesine derinlemesine bakan orada Libya toplumunu oluşturan birkaç sınıf olduğunu görür. Bunların en önemlisi Arap kökenlilerdir. Yani Beni Süleym ve Hilal oğulları, Fezare ve diğer halefleri. Fatımi halifesi Muntasır Billah tarafından, kendisine karşı ayaklanan İbn-i Badis devletine ve onunla birlikte Tunus ve Trablus'ta bulunan direnişçilerden kurtulmak için batı tarafından Mısır'dan kullanarak baskı yapmak üzere bu kabilelere1050yılında bağımsızlık tanımıştı.
Beni Süleymin çoğunluğu Libya'nın doğusundaki Burga'da yerleşti. Benu Hilal ise batıdaki Trablus ve Fas'a yerleşti. Seadi kabileleri –söylencenin dediğine göre- anneleri Sa'de'ye dayanmakta ve üç kola ayrılmaktadır: 1- Harabi 2- Cebarine 3- Beragis. Harabi kabilesi ise: Ubeydat, Hasse, Derse, Evlad Fayet ve Evlad Hamd olmak üzere beş kola ayrılıyor.
Cebarine kailesi; Cevazi, Avakir, Megaribe, Mecabire, Ureybat ve Celalat kollarına ayrılıyor. Beragis kabilesi ise Ubeyd ve Arefe olmak üzere iki kola ayrılmaktadır.
Diğer bir grup ise Araplar, ancak Murabıtlar olarak tanınıyorlar. Neseplerini oğlu Hasan –bazen de Hüseyin- yoluyla Hz. Ali'ye dayandırıyorlar.
Çoğunluğu şu anda Cebaliye olarak isimlendirilen Cebel Garbi ve Cebel Nefuse'de yaşayan Berberiler ise ibadi mezhebine bağlıdırlar. Kabile yapıları yapısı ve sınıfları anlamında Arap kabile yapısı gibidir. Bu yüzden bazıları Araplarla aralarındaki büyük benzerlikten dolayı kökenlerinin Arap olduğunu söylüyorlar. Berberilerin liderliği geçmiş iki asırda, bazılarının kökenlerini Umman'daki Beldetü el-Düreyz'e (Cebel Nefuse'ye İbadi olarak geldiler ve Berberileşerek onlarla birlikte yaşadılar deniyor)dayandırarak Arap olduklarını söylediği Al Baruni'nin elindeydi. İlim geleneği olan bir ailede doğan İstanbul'daki Osmanlı sultanının fermanıyla Trablus'a vali olarak atanan mücahit edip Süleyman El- Baruni (Cebel Nefuse'de Beldetü Cadu'da doğdu) onlardandır.
Aynı zamanda kökenleri Osmanlının Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Arnavut, Yunan ve Bulgar kökenli mücahid askerlerine ve kendilerine bu bölgeden katılan -özellikle de Berberiler-unsurlara uzanan Keragule yada Kulukaliye kabilesi. 1551 yılında Osmanlı ordusu Kanuni'nin komutanlarından Murat paşa komutasında St. Jhon şovalyelerini yenerek Trablus'u ele geçirdi Daha sonra Murat paşa Kanunin emriyle buranın valisi olarak atandı. Bu askerler Trabluslu (Arap, Berberi yada diğer kökenlerden) bayanlarla evlendiler. Bunlardan meydana gelen nesil Arap Müslüman bir nesil oldu.
Onların siyasi haritada ilk görünüşleri Kirmanlılar Devleti iledir (1711-1835). Bu, daha sonra bağımsız Libya devletinin ilk nüvesi olacaktır. Milli anlamda bir vatandaşlık duygusunun Libyalılarda yer etmesinde onların büyük bir etkisi vardır. Toplumda, siyasi ve ticari alanda etkileri genişledi. Çoğunluğu şu anda Zaviye, Trablus, Zeltan, Mısrata, Bingazi ve Derne'de yaşamaktadır.
Keragule sayı ve etki olarak geliştiğinde kabile ortamı baskın geldi ve onlar da bir kabile yapısı içerisinde toplandılar. Onların kendilerine has alışılmış bir kabile yapıları var. Hala Keragul ile Murabıtlar arasında güçlü bağlar vardır. Kirmanlılar Murabıtlara özel bir muamele uyguluyorlardı. Cihad çağırısı yapıldığında onların diğer Libyalı kabileler arasında önceliği vardı. Bazen onları vergiden muaf tutuyorlardı. Kimi zaman Murabıtlar devletle ayaklanan kabileler arasında arabulucu oluyordu. Evlad Bu Seyf kabilesinin 1842 yılında Kirmanlı hükümetiyle Evlad Süleyman kabilesi (Arap, Benu Süleym kökenli) arasına girdiği gibi.
Evlad kabilesi hacim olarak Kuzey Afrika'daki en büyük kabile olarak kabul ediliyor. Nüfusu 3 ila 5 milyon arasında hesaplanıyor. Libya kökenli (1670) Arap-Mısır kabilelerinin en büyüğü ve en yaygın olanı olarak kabul ediliyor. Batı'da, Libya'nın doğusundaki Tobruk civarındaki El-Batnani'den doğuda Mırsın kalbi Nil'e, kadar uzanıyorlar.
Kolayca anlaşılıyor ki Merkezi idarenin bu geniş mıntıkada varlığını hissettirmesi çok zor. Bundan dolayı herkesin adaletine baş vurduğu geleneksel bir yapı oluşturdular. Üstad Hayrullah Atyuve'nin aktardığına göre El-Batnani'deki Evlad Ali kabilesinin şeyhleri ve ileri gelenleri 1653 yılında altı ay boyunca toplandılar ve 'Evlad Ali (Ali Oğulları) yolu' olarak yada daha doğrusu 'Çöl kanunları' olarak isimlendirilen bir sistem ortaya koydular. İsim ve kısmi olarak İslam şeriatına dayanan bu 'yol' -yada gelenek- bir ceza kanunu mesabesinde oldu. Kabile içi ve kabileler arası ilişkileri belirleyen 67 maddeden oluşuyordu.
Evlad Ali eksenindeki bütün kabileler bu kanunlara uydu. Bu 'yol' kabile üyeleri arasında, aralarındaki şahsi ve toplumsal sorunlara çözüm getiren bir emniyet supabı haline geldi.
Bu sistemin ana unsurları şunlardır:
1- Devletin etkisinden uzak bir şekilde isim olarak ve kısmen İslam şeriatına dayanmaktadır.
2- Ölüm ve diyet içeren konularda ağırlıklı olarak İslam şeriatına başvuruluyor. Kırkla ve ağır yaralanmalarla sonuçlanan dövmelerde ve aynı şekilde nikâh, boşanma ve diğer konularda da ağırlıklı olarak şeriata başvuruluyordu.
3- Cinayet işleyenlerin ve yakınlarının –Hatta kimi zaman bütün kabile- sürgün edilmesi anlamına gelen 'Nezale' yukarıda da zikrettiğimiz gibi günümüzde hala Libya'nın bir çok bölgesinde geçerlidir. Bingazi gibi büyük şehirlerde dahil olmak üzere.
4- 'El-Miad' yada 'El-Mesar' geleneksel bir meclistir. Sorunların tartışılması için geniş katılımlı bir kabilevi toplantıdır. Diğer kabilelerin tanıklığıyla suçlu ile mağdur arasındaki çekişmenin bitirilmesin ve kabileler arasındaki anlaşmadan sonra hüküm açıklanır. Ve bu karar bağlayıcı olur.
5- 'Elberave': Kabileyi –İleride bazı fertleri ya da aileleri tarafından işlenebilecek- güvenliği ve insanların huzurunu bozacak suçlardan ve kötü fiillerden tezkiye etmek. Aynı şekilde kabileden ayrılmak isteyen kişiler için de, kabilenin bunların yaptığından sorumlu olmadığını gösteren bir 'berave' yayınlanır. Suçlunun kabilesi değil kendisi yaptıklarından sorumlu hale gelmiş oluyor. Ve sonuca kendisi katlanıyor. Ve kabilesi onun intikamını almak için harekete geçmiyor.
Bu durum genellikle kabile şeyhleri ve ileri gelenlerinin düzenlediği ve kabile üyelerinin çağrıldığı açık bir oturumda serkeş kişi ve ailesinin şahitler huzurunda resmi bir biçimde yaptığı/yapacağı işlerin sonuçları üzerine uyarılmasından sonra gerçekleşir. Burada kabile bu kişinin fiilleriyle ilişkisi olmadığı yönünde kararını açıklar.
Dünya Bülteni için orjinalinden çeviren: Metin Ünlü