Beynelmilel Harp Hukuku’nun ya da Anayasal doktrinlerin mimarı zannettiğiniz kişinin, Aslında peribacalarının kovuğuna kakasını yapan bir meczup ya da Pamukkalede’ki travertenlere işeyen bir turistin nasıl cezalandırılacağı konusunda uzman olduğunu duyarsanız ne düşünürsünüz?
Anayasal bir boşluktan istifade ederek millet iradesini hile ile hükümsüz bırakan; uzaktan gördüğümde canlı bir varlıktan çok heykele benzettiğim bu adamın soğuk ve kabih müdahaleleri beni her defasında traverten düşmanlığına tahrik ediyor.
Kültür ve tabiat varlıkları düşmanı olmak gerekmiyor illâki. Bu konuda bir kanun yazılmış ve cezai müeyyideleri belirlenmişse, mutlak surette ona işlerlik kazandırmanın şartları hazırlanır. İshalli meczuplara ve prostatlı turistlere yönelik özel turlarla kanunu icra edecek alanlar açılır.
Her ne kadar medeni ilişkilerini tanzim edemeyecek kadar muasırlaşmamış bir hukukun mer’iyeti vaki ise de, Hukuk Fakültelerinde okutulan Uzay Hukukunun fal bilimcisi ya da fincan çingenesi yetiştirmek amacı gütmediğini söyleyebiliriz.
Fahri trafik müfettişleri gibi garajdaki plakalara ceza kesen bu zatın bende yarattığı kaşıntıya bir antiseptik uydurmak mümkün değil. Herkesin uyuz olduğunu biliyorum ama herkesin bunu, onursallık payesine ters düşer çekincesiyle ifade etmediğini düşünüyorum.
Oysa ne güzel bir anlamı var adının.
Sabih…
Letafet, hoşluk, güzellik anlamlarına geliyor.
Peki, ama bu zat nedendir gidip gelip de istikrarın ortasına sümkürüp milletin yakasına siliyor burnunu?
En yüksek yargı organını aymazlık içinde olmakla suçlayıp onursallığını fesatlıkla haleldar eden bu zatın bulduğu boncuk, müdafaa ettiği düzeni milletin nazarından koruyabilecek mi?
Onursallığının parti kapatmalardaki becerisinden geldiğini düşünmemek elde değil.
Anayasal laik düzeni koruma refleksiyle parti kapatma davalarındaki iddialarında sergilediği onur, onu her konuda yetkin bir milli şef pozisyonuna getirdi.
Bana sorarsanız;
Adı Sabih ama niyeti kadar söylemleri de kabih.
66 beden battal ceketiyle kendine uygun bir emeklilik vestiyeri bulamayan onursal başkanın hukuk ilmi ikrah ile kıl ediyor adamı.
Devletin bir sürü hukuk mekanizması var. Ama harici danışmanlık işi onursallığın bir payesi olarak mı verildi sayın Kanadoğlu’na.
Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bir sürü mahkeme, hukuk fakülteleri, Süheyl Batum ve benzeri Laikgiller familyasından bir sürü takım elbise ve cam-çerçeve varken, kimsenin aklı basmıyor da, uzmanlığı gereği travertenlerde ya da peribacalarında belediyenin tahsis edeceği bir kulübede fahri bekçilik yaparak mütekait bir hayat sürmesi gereken Sayın Kanadoğlu konuşuyor ve müesses nizam yeni baştan hizaya sokuluyor.
Umumiyetle Anayasa hukukçusu olarak bilinir. Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde FP ve benzeri partilerin, tabiatı gereği kapatılmaya elverişli durumundan vazife çıkararak gösterdiği cevvalliği çok da uzmanı olduğu anayasal doktrinlerle ilgili değilmiş. Aha ben de söylemiş olayım.
Hukuk hayatında bir kitap yazmış.
O da: “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku”
Ama anayasal düzeni koruma refleksi, zaten anayasada muhkem maddelerle izah edildiği için onlar üzerinden geliştirilmiş meccani bir müktesebattır.
Hukuk insan kutsallarının garantisidir.
Ne zamanki kabih yorumlara açıldı yeryüzünün düzeni bozuldu.
Müdde-i Umumluktan hususi müdafaakarlığa geçiş bu onursallığın sorumluluğu olsa gerek.
367’nin gerekliliği yorumu, köşke çıkışın dokunulmazlığı kaldıracağı ve şahsi suçlardan ötürü yargılanma yolunun açılması yorumu, Kapattırdığı FP’nin devamı olduğu düşüncesiyle olduğu yerde sayan Kanadoğlu’nun AKP düşmanlığından başka bir şey değil ve kabih bir niyet içinde homurdandığı çok açık.
İsmiyle Sabih olanın niyetiyle kabih olması ne kötü…
Bu coğrafya’da yeraltı su kaynakları kurudu. Travertenler turist çişinden sararıp soldu. Tarihi mekanlar restoran-otopark oldu. Külliyeler de gözlemeci teyzeler yufka tezgâhları kurdu. Minberler bile kuyu kebabına tandır oldu.
Eee nerede kaldı Kültür ve Tabiat varlıklarını koruma hukuku?
Bunları koruma hukukuyla biraz ilgilenilse onursal bir sorumluluk yerini bulur.