İsrail herkesin pek güzel öngördüğü üzere Barack Obama'nın Beyaz Saray'a yerleşmesine ramak kala tek taraflı ateşkes ilan etti. Obama, Abraham Lincoln'in 1861'de katettiği yolu izleyerek Philadelphia'dan Washington'a uzanan tarihi tren yolculuğuna başlarken, açıklama cumartesi akşamı İsrail Başbakanı Ehud Olmert'ten geldi. İsrail işgali sona erdirme ve ablukayı kaldırma gibi koşulları yerine getirmeden ortalığın tamamen yatışması zor görünürken, teslim etmek lazım ki Olmert'in manevrası da zekice. Hamas ve diğer Filistinli örgütler bundan sonraki süreçte ateşi kesmezse Olmert, Obama'ya dönüp, 'Bak gördünüz mü, biz elimizden geleni yaptık' diyerek, savaşı kaldığı yerden sürdürme ihtimaline destek almayı da hesapladı elbette. Bu hesabın nerelere varacağını göreceğiz...
Yine de ateşkesle birlikte İsrail basınındaki derin analizleri okumak çok eğlenceliydi. Efendim, Olmert, Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ve Savunma Bakanı Ehud Barak'tan oluşan troyka, baştan beri 'kararlı bir strateji' izlemiş. Hoş geçen hafta Livni ile Barak'ta panik alametleri görülmüş, Genelkurmay Başkanı Aşkenazi ise zaten savaşa gönülsüzmüş. Lakin Şin Bet şefi Diskin ile Mossad şefi Dagan bastırmış, 'çıkış değil, başarı stratejisinden' dem vurmuşlar. Diskin, önleyici saldırılar için beş ay istemiş, hatta güney kuvvetleri komutanı Galant, Gazze'nin fethi için "Bana bir yıl verin" demiş. Zaten İsrail'in bugüne kadar Araplarla savaşlarında kimin yenildiği zikredilmezmiş de, 'ateşkes' kelimesini ilk anan yenik sayılırmış. Bu yüzden Hamaslı Başbakan İsmail Haniye'nin çarşamba akşamı 'ateşkesi' anması, Hamas'ın yenilgiyi kabulünün işaretiymiş. Falan da filan da... İsrail ordusu üç hafta boyunca havadan, karadan ve denizden süren ve 1300'e yakın Filistinlinin canına mal olan saldırılarına son verirken, Olmert çıkıp 'hedeflerinin çoğuna ulaştıklarını' söyledi ya, bu kadarı kafi.
Ne demişlerdi 27 Aralık'ta savaşı başlatırken? 'Hedef Hamas'ı yok etmek', 'Dökme Kurşun operasyonu Hamas roketleri susuncaya dek devam edecek'. Olmert ateşkesi açıklarken, askeri gücü ve altyapısına büyük zarar verilmesi 'başarı' diye sunulan Hamas, 20 roket daha atıyordu. Bunca yıkımdan sonra bir nebze nefes alacak Gazze'den yarın öbürgün üç beş roket atılmaması bir şey değiştirmez. İsrail ordusu, Hamas'ın istediği gibi yedi gün yerine daha uzun sürede çekilse de, ABD ile silah kaçakçılığını önleme mutabakatı Avrupalıların yardımıyla uygulanmaya çalışılsa da... Ulusal kurtuluş mücadelelerinde silahlar hep girecek bir yol bulur. Hatta Hamas'ın ateşkes anlaşması koşulu olan ablukanın tam kaldırılmaması bile fark etmez. Hamas onca Filistinlinin kanının dökülmesinin üstüne, olur da, 2006'da kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit'i -Gazze'de vurulan hapishanede o da yaralanmış- verirse elde edeceği moral üstünlüğü bir düşünün! Hoş İsrail liderleri bunu da 'zafer' sayabilir. Gel gör ki, hakikati değiştiremezler.
İsrail, stratejik hedeflerini gerçekleştiremedi. Hamas, askeri olarak bitmedi, ahlaki zaferiyle eskisinden güçlü, zira dünyada geniş kitleler gözünde işgal altındaki bir halkın direnişinin sembolü oldu. Hem kim ne derse desin Kahire odaklı müzakerelerde adres Hamas'tı. Öneriler İsrail'den alınıp Hamas'a, Hamas'tan alınıp İsrail'e iletildi. Özerk yönetim başkanı olarak görev süresi de dolan Fetih lideri Mahmud Abbas ise, beyinlere 'korkak' olarak kazındı bir kere. Üstelik bu savaş, internette dolaşan kanlı çocuk ölüleri, 'Militan var' diye bombalanmış sivillerin evleri, hastane, okul, ambulans ve cami enkazları eşliğinde İsrail için halkla ilişkiler rezaleti olarak tarihe geçti. Batılı liderlerin İsrail'e utanç verici destekleriyle... Gazze'deki BM merkezi vurulunca güya öfkeli beyanında, diplomaside bu tür durumlarda elzem olan 'condemn' (kınama) ifadesini dahi kullanmayıp akşam sofrasında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'le sırıtarak poz veren BM Genel Sekreteri Ban ki-mun'un tavrıyla... Saldırıların ancak 20. gününde bölgeye gidip ancak üçte biri çocuk 1000'den fazla ölüyü 'katlanılamaz nokta' saymış Ban için kendisini Pakistan'da elçiyken tanımış emekli diplomatımız İnal Batu boşuna 'vasat bir diplomattı' demedi!
Olmert'in tuzu kuru tabii. O?en fazla yolsuzlukları sayesinde edindiği söylenen Kudüs'teki Eski Kent manzaralı evine çekilecek. O geçen hafta ifşa ettiği üzere, "Bana Bush'u bağlayın" diyerek ABD Başkanı'na bir telefonla BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes çağrısında çekimser oy kullandırtmaya muktedirmiş. 10 Şubat'daki seçimleri de düşünmesi gereken Livni ile Barak ise, Bush değil, Obama ile muhatap olacak. Hoş Obama'nın Ortadoğu ekibiyle Filistinlilerin kaderi meçhul ya, Olmert kadar rahat olamayacakları açık. Obama'nın kafasındakileri bilmiyoruz. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı David Petraeus'un 'ABD'nin İran'la ortak çıkarları paylaştığı (Afganistan'ı kast ediyor) ve Tahran'ın bölgesel stratejinin parçası olabileceği' görüşünü paylaşıyorsa, İsrail'in işi kolay değil. Hem Britanya'nın yıldızı parlak Dışişleri Bakanı David Miliband'ın 'terörle savaş bir hataydı'
saptamasıyla şekillenecek bir döneme girilecekse, İsrailli liderler için durum sandıklarından zorlu olabilir.
Mike Whitney'in 12 Ocak tarihli 'İsrail'in Ahlaki ve Siyasi Çılgınlığı' başlıklı yazısında aktardığı iki vaka var ki, insanın kanını donduracak cinsten. Başhaham Mordehay Eliyahu, Olmert'e açık mektubunda, 'Hamas Kassam roketleri attığı için Filistinli sivilleri öldürmemek gibi bir yükümlülük olmadığını' söylemiş. Amerikalı bir barış eylemcisinin konuştuğu bir İsrailli yerleşimci lideri ise alaycı bir dille "Eski ve yeni Ahit'teki olayların geçtiği vakitlerde soykırıma kalkışmak haktı da, şimdi niye olmasın. Tanrı fikir mi değiştirdi?" demiş. Siz siz olun İsrail liderleri, hahamları yahut yerleşimcileri dinlemeyin. İsrail'de 22 günde savaşı protesto ettikleri için gözaltına alınan ve 230'u hâlâ demir parmaklıklar ardında tutulan 700'e yakın İsrailli barış yanlısını düşünün.
Radikal