İsrail, dünyanın geri kalanına yumruk üstüne yumruk atıyor. Çin, Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın Tel Aviv büyükelçiliğindeki resepsiyona gitmemesinden dolayı -Çin'in Goldstone Raporu'na desteğine ciddi bir ceza- henüz kendine gelememişken, Fransa, Benyamin Netanyahu'nun Fransız dışişleri bakanının Gazze'yi ziyaretini "veto etmesinin" yaralarını sarıyor.
İsrail, bir başka yumruğu planladı bile: Washington büyükelçisi Michael Oren, yeni İsrail lobi grubu J Sokağı'nın önümüzdeki haftaki konferansını boykot edecek.
Çin, Fransa ve J Sokağı bu boykotlara rağmen yollarına devam edecekler. Türkiye de büyük tatilciler isyanını atlatacak ve hatta İsveçlilerle Norveçlilerin de İsrail'in kendilerini yüksek sesle azarlamasını atlatmasını bekleyebiliriz. Ama kendi tutumlarını aynen kabullenmeyen herkese saldırıp onları boykot eden bir ülke tecrit olacak, yüzüstü bırakılacak ve nefret uyandıracaktır: Bugünün Kuzey Kore'si veya dünün Arnavutluk'u. Kendisi boykotların kurbanı olmak üzereyken İsrail'in bu silahı kullanması bir hayli tuhaf. İsrail arka arkaya vuruyor. Düşmanlarına vuruyor ve şimdi, resmî politikalarının çizgisini tam olarak takip etmeme cüretini gösteren dostlarına vuruyor. Özellike J Sokağı vakası, çok ciddi bir örnek. Bu Yahudi örgütü, Amerika'da, Barack Obama'yla birlikte yükseldi. Üyeleri adil ve barış peşindeki bir İsrail istiyor. Günahları bu; cezaları da boykot edilmek. Oren sadık bir temsilci; o da boykot ediyor. The New Republic'te, Netanyahu'nun BM'deki konuşmasını eleştirme cüretini gösteren İsrailli köşe yazarlarını -okumakta olduğunuz da dahil olmak üzere- eleştirmesinin ardından, büyükelçi-propagandacı, boykot silahını, milliyetçi ve sert Amerikan Yahudi müessesesiyle mücadele etmeye çalışan yeni bir Yahudi ve Siyonist örgüte karşı kullanıyor.
Oren bunu kimin adına yapıyor? Güya büyükelçisi olduğu İsrail toplumu adına değil. Eskiden olsa Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği büyükelçileri de aynı şekilde davranırdı. Böylesi bir saldırganlık kötüye işaret. Son kalan hakiki dostlarımızı uzaklaştıracak ve tecridimizi daha da derinleştirecektir. "Yalnız bir ulus" hedefimiz haline geldi; tecrit edilmeye can atıyoruz. Herkese saldırıp herkesi boykot ettiğimizde geriye kimimiz kalacak? İftira ve İnkar'la Mücadele Birliği'nden Abe Foxman mı? Propagandacı avukatımız Alan Dershowitz mi?
Dünyayı mutlak iyilerle mutlak kötüler arasında ikiye bölmek (bizim tarafımızdakiler ve düşmanlarımız, ortası yok) umutsuzluğun ve yönünü tamamen yitirmiş olmanın işaretidir. Bu sırf, demokrasi ve çoğulculuk hakkında hiçbir fikri olmayan, sadece efendilerini memnun etmeye çalışan Washington'daki büyükelçimiz meselesi değil. Bu şekilde davranmak, yani deliler gibi, her yöne tekmeler savurup ciyak ciyak bağırmak İsrail'i mahvediyor.
İsrail, bizlere fikirlerimizi dile getirme fırsatını vermeyerek, uluslararası toplumdan dışlanmaya doğru gidiyor.
Peki teşekkürü kime borçluyuz? Örneğin Dökme Kurşun Operasyonu'na. Tüm hatalarımıza rağmen bizi destekleyen tek otomatik ve kör müttefikimiz ABD kaldı. Statüsünün bu kadar kötüleşmekte olduğunu gören bir başka demokrasi, öncelikle kendisine nerede hata yaptığını sorardı. İsrail'de bizim yaklaşımımız tam tersi: Suçlu olan, dünyanın geri kalanı. İskandinavlar bize hasmane davranıyor, Türkler düşman, Fransızlar ve Britanyalılar İsrail'den nefret ediyorlar, Çinliler alt tarafı Çinli, Hintliler de bize ders veremez.
Yahudi Siyonist Richard Goldstone da dahil olmak üzere her meşru eleştiri Yahudi düşmanı olarak yaftalanıveriyor. Herkesi sert şekilde bir köşeye itip fikirlerini değiştirmelerini ve aniden Gazze çocuklarının öldürülmesine anlayış göstermeye başlamalarını bekliyoruz. Artık Amerika da, hatta Yahudileri bile, büyüklük çılgınlığına kapılmış bu saldırgan İsrail'i dokunulmaz görmüyor.
Zarar, Pekin'den başlayarak New York'a kadar büyüyerek geliyor. J Sokağı boykotunun ardından Amerikalı Yahudiler bile İsrail'in kendilerine söylendiği gibi hoşgörülü, açık fikirli ve liberal bir ülke olmadığına inanmaya başlayacak. Artık "Ortadoğu'nun tek demokrasisinin" pek de öyle olmadığını ve bunu tekrarlamayan ya da propaganda içerikli mesajlarını tekrar etmeyenlerin düşman sayıldığını ve sertçe cezalandırılabileceğini bilecekler. İsrail Dışişleri Bakanı'nın ölümcül yumruğunu iyileştirmeye çalışan milyarlarca Çinliye sorsunlar. Haaretz, 22 Ekim 2009
Kaynak: Zaman