Tarık Ramazan

Bugün Gazze'deki kriz, Filistinlilerin yüzyüze geldiği dehşetin ve açmazın altını bir kez daha çizmektedir. Her iki tarafa da lanet ederek işin içinden sıyrılamayız; dışarının doğrudan ve kuvvetli bir dahli ve müdahalesi olmaksızın müzakere edilmiş bir uzlaşma ümidi taşıyamayız; bâtıl bir tarafsızlık duruşu sergilemek, güçsüz izleyici taklidi yapmak, olayların seyrini kendi haline terk etmek demektir; her katliam sonrasında, her kriz sonrasında "barış sürecinin" hiçbir yere ulaştırmadığı, durumun her geçen gün daha da vahim bir hal aldığı sonucuna varmaktır. Dünyadaki bilhassa da batıda bulunan kayda değer sayıdaki örgütler, Filistin davasını desteklemektedir. Fakat bu örgütler görünüşe göre müşterek bir vizyon ve stratejide mutabık olamıyorlar.

Konuyu ele alırken, direnişin ilkeleriyle veya en etkin destek ve çözüm arama yöntemleriyle sebeplerin analizini birbirine karıştırıyorlar. Böylesi şartlar altında, meselelere hitap edebileceğimiz, çok boyutlu eyleme girebileceğimiz ve sağlam bir birleşik cephe inşa edebileceğimiz berrak ve tutarlı bir platform oluşturmak zorlaşıyor. Çatışmanın, uluslararası hukukun en temel ve üzerinde mutabık kalınan ilkeleri uyarınca çözüme kavuşturulması için, hepimizin üzerinde mutabık olabileceği asgari bir ilkeler programıyla işe başlamalıyız.

1-İsrail-Filistin çatışması öncelikle siyasi bir meseledir (dini boyutu da vardır ve dini veya lâdini kanaatleri her ne olursa olsun herkesin - tüm Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların - din özgürlüğüne, herkesin vicdan özgürlüğüne saygı mükellefiyetini ima eder.)

2-Zalim (İsrail devleti) ve mazlum bir nüfus (Filistin halkı) vardır.

3-Filistin direnişi fiilen / de facto meşrudur.

4-Filistinlilerin kendi devletlerini kurma ve bu devlet içerisinde tam özgürlük hakları vardır.

5-Filistinlilerin eşit haysiyete sahip olmaları, önerilen çözüm her ne olursa olsun, hak ve muamele bakımından da tam olarak eşitliği gerektirir.

6-Topraklarından kovulan Filistinlilerin geri dönme hakkı vardır.


7-Bağlılığımız, ister Yahudi karşıtlığı ister Arap yahut Müslüman karşıtlığı olsun, her türlü ırkçılığı kayıtsız şartsız ve eşit derecede reddetmeye dayalıdır.


Bu yedi ilkeye dayalı olarak, yerel, bölgesel ve ulusal topluluklar ve platformlar kurabiliriz. Bunlar, yerel-küresel direniş hareketinin öncelik ve gâyelerini artık tayin edebileceklerdir. Özellikle de görünüşte yerel duran İsrail-Filistin çatışmasının bugünün siyasi ve iktisâdi gerçekleri üzerindeki küresel etkilerini gözönüne alınınca, İngiltere ve Fransa''da ve bazı bölgelerdeki (ABD ve Avrupa) "topluluk" veya "eşgüdüm komiteleri" örnekleri, her kıtaya yayılmalıdır. Bu yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası eşgüdüm komiteleri şu hedeflerin peşinden gitmelidir:


1-Ortadoğu'yla ilgili olan ve sürekli güncellenen bilgileri, web siteleri, e-posta haberleri, dersler, açık oturum, video, kitap vb şekillerde dağıt; kriz zamanlarının ve medya haberlerinin üzerinde ve ötesinde, bu mesele hakkında vatandaş farkındalığı geliştir ve bu farkındalığı besle.


2-Bazı örgütler tarafından zaten geliştirilmiş olan fakat vahim kriz halleri dışında yeterli eşgüdüm ve işbirliği yokluğuyla mâlül, münasip şiddet dışı, kanuni ve küresel direniş stratejileri geliştir (boykotlar ve somut eylemin eşgüdümü: Gösteriler, siyasi liderlere müraacatlar vb).

3-Kalkınma ve yeniden inşa projeleri (altyapı, okullar vb) için iktisâdi dayanışma hareketini destekle ve seferber et.


Gazze'deki son olaylar, Doğu'daki ve Batı'daki hükümetlerin tutumlarının, yaygın pasifliklerinin ve ikiyüzlülüklerinin, çatışmanın herhangi bir çözümünü hükümsüz kılacağını belli etmiştir. ABD ve çeşitli Avrupa hükümetleri desteğindeki İsrail devleti, Uluslar arası bir entelektüel terör yaratmış gibi duruyor: Kimse tek bir kelam etmiyor, hakkı dile getirmiyor veya kabul edilemez olanı kınamıyor. Aynı zamanda, dünya halkları eskisi kadar oyuna gelmiyor; giderek daha çok sayıda vatandaş, medyanın beyin yıkamasını, aciz seyirci olmayı reddediyor. Bunlar, seferber edilmesi gereken kişilerdir. Bugünkü vazifemiz, ilkelerimizi açıkça ifade etmek, en etkin direniş yöntemini tâyin etmek ve eylemlerimizi eşgüdümlemektir. Son ulusal tecrübeler göstermiştir ki bu süreç genelleştirilebilir. Yılların tecrübesine sahip örgütlere, yeni örgütlere ve bireylere bu küresel hareketin kurulmasının elzem olduğunu görmeye, geniş tabanlı, daha etkin yerel kısımlar, bölgesel ve ulusal eşgüdüm komiteleri oluşturarak onu inşa etmeye davet ediyoruz. Hem bölünmeleri hem de politik manipülasyonları reddetmeliyiz: Bunun yerine, ortak ilkelerden oluşan bir platform tesis etmeliyiz ki ortak bağlılığımıza ışık tutsun; küresel direnişimizin azmini ifade eden eylemler icra etmeliyiz. Madem ki Filistinliler aşağılanırken, hakları ayaklar altında çiğnenirken, katliamlara kurban edilirken boşboş durmamalıyız, Şiddet Dışı Küresel Direniş Hareketini başlatıyoruz. Kamusal şahsiyetleri (entelektüeller, sanatçılar vb) bu Harekete katılmaya davet ediyoruz; dünyadaki eylemcilere, sıradan vatandaşlara, insan hakları ve haysiyetini savunmaya adanmış örgütlere başvuruda bulunuyoruz; Filistin'de siviller katledilirken yahut İsrail'in kolonizasyon ve ırk ayrımcısı politikalarının işgal altındaki topraklarda yarattığı yeni bantustanlara sürgün edilirlerken Doğu'daki ve Batı'daki hükümetlerin dilsiz suç ortaklığına müsamaha göstermeyi redden herkese çağrı yapıyoruz.

Başarı için tek ümidimiz, geniş tabanlı bir uluslararası seferberliktir.
Bu dilekçeyi imzalayın, herkesçe bilinir kılın, haberdâr olun ve çevrenizdeki insanları haberdâr edin ve farkında olmalarını sağlayın. Mevcut örgütlere, topluluklara, platformalara katılın veya her neredeyseniz yenisini kurmaya yardımcı olun. Bilgi faaliyetlerini, yeryüzü çapında sivil ve siyasi direnişi çoğaltın.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı