Günümüz Avrupa'sının iki renkli lideri yaptıkları nedeniyle suçlanabilirler mi.
Silvio Berlusconi ile Nicolas Sarkozy'nin bugün Avrupa siyasetine taşıdıkları 'sıradanlıkları' sadece bu iki karakterin sorunu olarak görebilir miyiz...
Hayır...
Berlusconi'yi İtalyanlar, Sarkozy'i Fransızlar taşıdılar iktidara.
Dünyanın 'kültürel gelenekler' açısından en güçlü ulusları!.. Hele Fransızlar'ın bunca 'derin siyasi birikimden' sonra, seçim nutuklarında, aşırı sağcı Le Pen'in Ulusal Cephesi'ni bile sağda bırakacak bir portreyi başkanlığa taşımış olması...
Bakın iş nerelere varıyor...
Müslüman'dan nefret
Fransa, toprakları üzerinde 'hatırı sayılır' Müslüman nüfus taşıyan bir Avrupa ülkesi. Nedeni, 'sömürgecilik' geçmişi. Sen, Müslüman nüfusun yoğun olduğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde sömürge idaresi kurarsan, bir gün onlar da gelir, seninle yan yana yaşamayı tercih edebilirler...
Günümüz 'beyaz' Fransız'ı bu durumdan 'nefret' ediyor!.. Dedelerinin bir dönem topraklarından bütün zenginliğini çalıp getirdiği o, üçüncü dünyanın insanlarının kendi evine yakın bir mahallede oturmasını istemiyor.
Özellikle Müslüman nüfusun ülkenin güneyinden başlayarak dört bir yanına yayılmasından hiç hoşlanmıyor. Bu nedenle, oylarını 'mültecilere daha yumuşak bakan' sol partilerden geri çekip Sarkozy gibi sağcılara veriyor.
Geçtiğimiz yüzyıllarda özgürlüklerin, bu arada 'mültecilerin cenneti' olarak anılan Fransa giderek 'islamofobi'nin (Müslüman düşmanlığı) kök saldığı bir ülkeye dönüşüyor.
Çarşaf işin bahanesi
Devletin insanların özel yaşamlarına düzen verme gayretinin ne tür bir ayrımcılığa yol açabileceğinin en önemli örneklerinden biri Sarkozy sayesinde Fransa'da yaşanıyor.
Fransa'da Müslüman kadınlar arasında 'burka' (ağırlıklı olarak Afganistan'da kadınların giydiği çarşaf) ve 'hicap' (Arap kadınların sadece gözlerini açık bırakacak şekilde giydikleri peçeli kıyafet) giyen çok ama çok az.
Buna rağmen, Fransız parlamentosu, Sarkozy'nin de tetikleyip desteklediği bir karar tasarısıyla, 'burka' ile 'hicap'ı yaşamın bütün alanlarında yasaklamayı planlıyor. Yani, bir Müslüman kadın bırakın devlet dairesini, üniversiteyi falan, kendi tercih ettiği bir giyim tarzıyla sokakta bile yürüyemeyecek!..
'Özgürlükler ülkesi', topraklarında yaşayan çok küçük bir Müslüman kadın grubunu, 'sadece tercih ettikleri giyim' nedeniyle, 'ulusal güvenliğine tehdit' olarak algıladığını açıkça ilan ediyor.
'Çarşaf'ı bahane eden siyasiler, bir yandan Islamofobi'nin tırmanışı destekliyor, diğer yandan 'dini gerginlik üzerinden siyasi gücü artırmanın' manevralarını gerçekleştiriyorlar. Avrupa'nın asıl yeni kimlik sorunu bu.
Macaristan'da milisleşme
Sarkozy gibi politikacıların dini-etnik hoşgörüsüzlükten beslenmelerinin sonuçları bakın, nerelere kadar uzanıyor. Macaristan. Bir Avrupa Birliği üyesi. Aşırı sağcı Jobbik Partisi, iki yıldır 'Macar Bekçileri' isimli bir milis teşkilatı ile dikkat çekiyor. Bu faşist silahlı milis teşkilatının ana görevi çingeneleri ve Müslüman mültecileri 'etkisiz hale getirmek'!.. (Yahudi düşmanlığını bilmem söylememe gerek var mı...) Parti son seçimlerde büyük başarı kazanıyor, iktidardaki Macaristan Sosyalist Partisi ağır darbe alıyor. Sonra ne oluyor? Macaristan Sosyalist Partisi de 'köy korucuları' teşkilatı kuruyor. Görevleri 'Macar Bekçileri'ne karşı dengeyi sağlamak. Yapılan açıklamalar sosyalist milisin de kentlere kadar uzanacağını gösteriyor. Bütün bunlar, Avrupa'nın ortasında bir AB üyesi ülkede yaşanıyor!..
Kaynak: Star