Herkesin farklı düşünebileceğini hem biliyoruz hem de hemen herkes bu durumu doğal karşılıyor ve hatta hak olarak görüyor. O zaman neden kızıyoruz, sinirleniyoruz, tansiyonumuzla birlikte yumruğumuzu da yükseltiyoruz? Böyle durumlarda 'kelimelerle' tartışmamaya çalışırım! Ulusçuluk, ırkçılık gibi kavramları tartışmak da günümüzde bu hırçınlık raddesine geldiğinden belki olaya kelimelerden uzak durarak bakmanın zamanı gelmiştir diyebiliriz. Çünkü aslında kelimelerin kendileri hiçbir anlam içermez. Biz onlara hangi anlamı verirsek onlar da o anlamı taşır. Farklı insanlar onlara farklı anlamlar verirse onlar da farklı insanlara farklı farklı mesajlar verir. Örneğin milliyetçiliği güzel amaçlar ve yaklaşımlarla özdeşleştirenler olduğu gibi dünyamızda çirkin olayları aynı kelimeye yükleyenler de var. Tabii bu durumda 'milliyetçilik nedir' kavgası kaçınılmaz oluyor. Ya da 'aslında milliyetçilikle neyi anlamalıyız' tartışması başlıyor. Oysa basit bir soruyla yola koyulamıyoruz: Bu kelimeye hangi anlamlar yüklenmiştir zaman içinde ve günümüzde? Soruna böyle yaklaşırsak kelimelerin güya bir öz olarak içlerinde barındırdıkları bir gerçekliği tartışmak yerine, mesafeli kalıp, insanların kelimelere yükledikleri anlamları ve hele insan davranışlarını ve algılamalarını tartışmaya başlarız. Buna 'bilimsel yaklaşım' diyenler olduğu gibi felsefede bu sorunsala 'nominalist' sorun diyenler de var. Irk sevgisi her zaman kötü değildir... Günümüzde gözlenen ittifak, ırkçılığın kötü bir şey olduğu yönünde. Ama korkarım bu uzlaşmanın arkasında bazı davranışları ve anlayışları koruma hesabı yatıyor. Kötülükleri önce günah keçisine dönüştürülmüş soyut bir 'ırkçılığa' (bir kelimeye) yükleyip sonra da ırkçılığı aforoz ederek hepimiz aklanıyoruz! Bütün yakışıksız davranışlar bizden, hiç beğenmediğimizi ilan etmiş olduğumuz ırkçılığa devredilmiş oluyor. Oysa a) Irk söylemi her zaman kötü bir şey olmamıştır ve b) Irkçılığın kötü yanları olarak ilan edilenler her zaman bu isim altında uygulanmamıştır. 'Irkçılığa karşıyız' söylemiyle yetinilirse, kimilerine anti-ırkçı bir kamuflaj sağlanmış olabilir. Irkçı söylemin, ilk dile getirildiğinde, kötü bir yanı yoktu. Örneğin G. Herder (1744-1803), ulus kavramının gelişmeye başladığı 18'inci yüzyılda, ırk kavramını ulusun temel özelliği olarak görmüştü. Her ırkın özgür ve egemen olmasını savunurken de 'ırkçılık' ileri ve olumlu bir siyasal anlayıştı. Sonra ulusun temel özelliği dil, daha sonra kültür ve bilinç sayıldı ve ırk söylemi geriledi. Bu yüzden Mehmet Akif, 'nazlı hilal, kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal' derken ırkçılık yapmıyor. Burada 'ırk', 'millet/ulus' anlamı taşır. Aynı kelimeye A. Gobineau (1816-1882) ve başkaları daha sonraları farklı anlamlar yüklediler. Artık bazı ırklar (bizim ırk) daha üstün ve başkaları (öteki ırklar) daha aşağı görülmeye başlandı. Bu da, yanlış olsa ve hoş olmasa da, o denli kötü bir şey değil: Alt tarafı ulusal devletler içinde bu 'biz üstünüz, siz kötüsünüz' söylemi zaten çok yaygındır. Hitler'in 'ırk' söylemiyle insanın tüylerini diken diken eden eylemlerine girişmesi çok sonra oldu. Irkçı söyleme bu sırayla yaklaştığımızda görülen o ki kendi başına ırkçı söylem kötü bir şey olmayabilir. Kötü olan bazı uygulamalardır - ister 'ırk' adına olsun ister başka bir 'şeyin' adına. Hitler türü acımasız vahşet tarih içinde yalnız 'ırkçı' söylemle uygulanmamıştır. Hiç 'ırk' lafı etmeden ve başka bahanelerle ama aynı amaç ve hedeflerle benzer kötü uygulamalara gidilmiştir. Bu durumda 'ırkçılık var/yok' tartışmasının pratik bir işlevi kalmıyor. Kelimeleri kullanmadan tartışmak dediğimde de bunu demek istiyorum. Sürekli ırktan söz eden biri kimseye zararı dokunmazken aynı şeyi söyleyen (hatta hiç söylemeyen) başka biri etrafa ölümü ve acıyı yayabilir. Aslında ırkçılığın 'kendisi' (kelimesi) kötü değildir, ırkçılıkla ilişkili görülen anlam ve pratiktir onu kötü kılan. Ama nedir yüklenen kötü anlam? Sanırım bir aidiyeti (kimliği) 'ırk' kavramına yüklemenin zararlı bir yanı yoktur. 'Bizim birliğimizi sağlayan ırk birliğimizdir' diyen birileri varsa, zamanımızda bir ırk birliğinin olacağına inanmamamla birlikte, başkalarının böyle hayalî bir birliğe inanmalarına güçlü bir itirazım olamaz. Zaten günümüzde ulusun temelinde 'hayalî' varsayımların yattığı öylesine çok söyleniyor ki, ırkın da bunlardan biri olması değildir sorun. Yeni moda yabancı düşmanlığı... Sorun bütün bunların arkasında yatan başka bir anlayıştır. Irkçı söylemin bugünkü kötü yanı -ve bunu yalnız 'ırkçıyım' diyen yapmıyor- insana ve toplumlara yükledikleri özelliklerdir: Halklar ve uluslar a) Bir bütün oluştururlar (yani ulus içinde farklılıklar görülmez olur) ve b) Ulusun üyeleri doğuştan öyledirler. Dolayısıyla 'ulus üyelerinin hepsi hep aynı kalırlar' anlayışıdır sorun olan. Hitler Yahudileri kötü olduklarına inandığı için öldürmedi, aynı zamanda onların ıslah edilemeyeceğine inandığı için, değişemeyeceklerine inandığı için onları yok etmek istedi. Bebekler ondan dolayı yok edildi. Hitler ve arkadaşları önce (siyasal bir değerlendirme ile) Yahudilerin kendi ulusuna zarar verdiğine hükmetti. Paranoik olduğundan ya da başka bir nedenden bir tehdit algıladı. Sonra başka bir çıkış yolu göremediği için, bütün Yahudileri aynı kefeye koyduğu için yaptı yapacağını. Öteki'ni ülkelerinden yok edenler onlardan umudu kestikleri için, hiçbir zaman değişmeyeceklerine inandıkları için yaparlar bunu. Çağdaş ırkçılığın kötü ve zararlı yanı ulusların 'değişmezliğine' inanmasıdır. 'Domuzdan post olmaz' anlayışı tipiktir: Özellikler irsidir (kalıtımsaldır), kuşaktan kuşağa geçer demektedir bu ata sözü. Tabii bu lafı sabah akşam ırkçı olmadığını söyleyen bir kimse de dile getirebilir ve bu tür lafları her gün duyuyoruz. Ben şahsen 'bunlar hep böyledirler' diyen nice sosyologlar, nice tarihçiler gördüm. Önyargılıdırlar ve insanın etnik kimliğini belirleyip onun hakkında bir hüküm verirler. Tabii bu yaklaşım yalnız kendine 'ırkçıyım' diyene özgü değil. Ve hele ırkçılık var demek için önce Dachau fırınlarını görmek de gerekmiyor. Vahşet son aşamasıdır böyle bir anlayışın. 'Ötekinin değişmezliği' konusunda geliştirilen söylem bu ruh halinin ilk ve temel adımıdır - ve dünyamızda çok yaygındır. (Yunanistan'da yıllarca 'tarih içinde hep aynıydılar' söylemiyle Türkleri kötüleyen bir 'düşünür' son yıllarda Türklerin 'değişmeyecek' özelliklerinin Türk toplumunun 'tarihsel yapısından' kaynaklandığını söylemeye başladı. Şimdi bu söyleme ırkçı demeyecek ve 'yapısalcı' mı diyeceğiz?) Bundan dolayı insanları tabelalara, yani kullandıkları kelimelere göre değil siyasal programlarına, pratik önerilerine ve davranışlara göre değerlendirmeyi isterim. En nihayet günümüzde artık 'ırkçılık' yerine 'yabancı düşmanlığı' (zenofobi) teriminin kullanıldığını da hatırlatayım. Bazı okumuşlarımız bunu bilmezlikten gelip hâlâ 'ırkçılığı' kötülüyorlar. Sanıyorum bir bostan korkuluğunu taşlayarak, yabancı düşmanlıklarını (isterseniz, bir 'ırkçılığı') gizlemeye çalışıyorlar.