İran'da gösteriler, protestolar ve sert önlemler durmak bilmiyor. Ahmedinejad'la ifade bulan iktidarın, iç dengelerin, otoriter siyasetin giderek artan biçimde İranlıların bir kısmı tarafından reddedildiğine tanık olunuyor. Reform yanlılarının tepkilerinin bir devrim sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği ise iktidarın aldığı önlemlerin şiddet derecesine bağlı gözüküyor. Kısacası İran'da reformculara ne kadar sert davranılırsa protestoların genel bir direniş hareketine dönüşmesi o kadar mümkün olacak gibi.
Sonuçlarını şimdiden öngörmek mümkün olmasa da, İran'da yaşananların bundan sonra bu ülkenin eskisi gibi olamayacağına işaret ettiği söylenebilir. Bir yandan sokaklarda eylemler sürerken öte yandan geniş kapsamlı askeri tatbikat yapılan İran'da, yönetim sadece kendi vatandaşlarına değil dünyanın geri kalanına da kafa tutmaya devam ediyor. Bununla birlikte, bu kafa tutmanın meşruiyeti giderek yitiriliyor.
Ahmedinejad'ın Bush dönemindeki anti-Amerikancı tutumu dünyanın birçok yerinde sempatiyle karşılanıyordu, Bush sayesinde İran'ın tepkisel milliyetçiliği makbul bir direniş gibi görülebiliyordu. Bush karşıtı siyaset üretmek zaten o kadar zor değildi, zira hataları yapan Bush, bu hataları bir savunma gerekçesi olarak kullanan ise İran olmuştu. Oysa şimdi durum değişti, İran'ı savaş, silah, nükleer ya da baskıcı otorite üzerinden siyaset üretmesini anlamsız kılacak bir ABD başkanı iktidara geldi.
Obama, İran'a el uzattığı gibi Irak'taki varlığını da kademeli olarak geri çekeceğini açıklayarak bu ülke üzerinde artık onu tahrik edecek bir baskı üretilmesinden vazgeçildiğini beyan etti. Bu gelişme Ahmedinejad'ın kızgın politikasını sürdürme gerekçesini giderek ortadan kaldırdı. Kısacası Obama gerçeği, Ahmedinejad yönetiminin varolma gerekçesini yitirmesine neden oldu. İçerideki otoritesini, etrafının düşmanlarla yani ABD ve İsrail ile sarılı olduğu ve askeri önlemlerin ne kadar gerekli olduğu üzerine inşa eden Ahmedinejad, koşullar değişmeye başlayınca otoritesini yitirdi. Bu otorite kaybı, karşıtlarının açığa çıkmasına yol açtı.
Ahmedinejad'ın otorite ve itibar kaybının etkileri, Ortadoğu'nun genel dengeleri üzerinde de etki yaratacak gibi. Suriye'yi kendi ekseninde tutma ihtimali azalan İran'ın, Lübnan ve diğer birçok yerdeki 'Şii' eksenli etki siyasetinin zayıflayacağı söylenebilir. Bu etki zayıflamasının en hızlı ve keskin izleri ise, Irak'ta ortaya çıkabilir. İran'ın bölgesel gücünü azaltan bu gelişmeler, Suriye ve Lübnan'da 'batı' yanlısı siyaseti güçlendirirken Irak'taki Şiilerin Bağdat yönetimine yaklaşmalarına yol açabilir.
Bununla birlikte, güç kaybına uğradığını fark eden İran'ın etki alanı olarak gördüğü yerlerde gücünü korumak için sert önlemler almaya kalkışması da mümkün. Bu durumda başka ülkelerde de, İran kadar olmasa bile çeşitli toplumsal çalkantılar görülebilir. Ayrıca, İsrail'in tutumuna bağlı olarak İran askeri risklere bile girecek işlere kalkışabilir ve bu kez belki politikasının temasını anti-Avrupacılıktan alır. Avrupa'dan gelen eleştirilere Ahmedinejad'ın verdiği yanıtlara bakılırsa, artık bu yönetimin Avrupa'dan aldığı desteği de yitirdiğini gösteriyor. Anlaşılan o ki, Rusya bile artık bu ülkeyi bugüne kadarki yöntemlerle yamacında tutmayı başaramayacak.
Ne türden gelişmeler olursa olsun, İran eskisi gibi olmayacak ve etkili olduğu yerlerde de güç dengelerini değişmesine yol açacak. Konu Ortadoğu olunca, bu değişim dalgalarının yeni çatışma alanları doğuracağından şüphelenmemek mümkün gözükmüyor.
Kaynak: Star