Başkan Obama, İran konusunda kendini köşeye sıkıştırdı ve felaketlere gebe bir savaştan umutsuzca kaçınmaya çalışıyor. Yine de İsrail’in endişelerini göz ardı edip, ABD’yi de içine çekebilecek bir çatışma başlatabileceğini biliyor. Sonuç olarak Obama’nın İran politikası, İsrail’in bir savaş başlatmasını önlemek üzerine kurulu. İran’ın nükleer silah üretmesini engelleyebilmek için, düşük riskli bir strateji olarak, yaptırımları artırıyor ve bunların çığırtkanlığını yapıyor.

İran müzakerelere açık olduğu yönünde işaretler verip İsrailliler’e kendilerine daha fazla zaman tanıma çağrısında bulunduğunda, Obama yönetimindeki yetkililer yaptırımların işe yaradığını söylüyorlar. Ancak söz konusu İran olduğunda; İsrail sabır, müzakere ve tavizlere şüpheyle yaklaşıyor. Obama stratejisi ise bunu etkin biçimde veto etti. İran görüşmeye hazır olabilir elbette, fakat nükleer programından vazgeçmek niyetinde değil. İsrail, Washington ve diğer Batı başkentlerindeki savaş yanlısı destekçilerinin etkin biçimde talep ettiği de bu.

Tahran kısa süre önce, Rusya’nın her iki tarafın da sırayla adım atmalarını öneren teklifini desteklediğinin işaretlerini verdi. Bu nükleer programın barışçıl niyetleri olduğuna dair güvenin tesis edilmesi ve şeffaflığın artırılması için, yaptırımların ve İran tedbirlerinin hafifletilmesini sağlayacaktı.

***

Eski bir İranlı diplomat olan, şimdi ise Princeton’da ders veren Hüseyin Musavyan, geçen hafta akla yatkın bir diplomatik çözümün Batılı güçlerin İran’a, uranyum zenginleştirme dahil, nükleer teknolojiye sahip olma hakkı tanıması ve yaptırımların kaldırılması olacağını belirtti. İran ise buna karşılık Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın (NPT) gerektirdiği azami şeffaflığa izin vermeli ve tüm nükleer faaliyetlerinin izinsiz denetlenmesi de dahil olmak üzere, bütün şartları kabul etmeli.

Tahran aynı zamanda uranyum zenginleştirme düzeylerine (tıbbi amaçlı izotop üretimi için % 20) ve düşük derecede zenginleştirilmiş uranyumun stoklanabileceği miktara de riayet etmeli. Zira her ne kadar kendi başına zararsız olsa da, yeniden işlenerek nükleer silahlarda kullanılabilmesi mümkün. Bütün bunlara ek olarak İran’ın, güven tesis etme sürecinde nükleer faaliyetleri üzerindeki diğer bazı kısıtlamalara da uyması gerekiyor.

Musavyan’ın görüşlerinin İran yönetiminden destek alıp almadığı bilinmiyor fakat şayet Tahran bu önerilere uymaya kalksaydı, bu sadece Obama yönetiminin başını ağrıtırdı. Çünkü, nükleer malzemenin silaha dönüştürülmeyeceği konusundaki teminatları güçlendirmekle beraber, tıpkı Brezilya ve Japonya örneklerinde olduğu gibi İran’ı nükleer silah üretebilecek konumda bırakan ve taviz içeren bir çözümü, Başkan’ın seçim yılında kabul ettirmesi oldukça zor.

***

Türkiye’de düzenlenmesi beklenen görüşmelerden önceki  kilit soru aslında şu: Tahran önceki nükleer çalışmaları üzerindeki endişeleri gidermek için işbirliği yapmayı, silahlanmaya karşı daha fazla denetlenmeyi ve diğer önlemleri kabul ederse, ABD ve müttefikleri İran’ın nükleer kapasitesinin hangi aşamaya ulaşmasına izin vermeye hazırlar?

Şu ana kadar İsrail ve Fransa, NPT’nin onayladığı barışçıl düzeyde de olsa İran’a uranyum zenginleştirme yetkisi verilemeyeceği konusunda ısrar ettiler; çünkü bu iki şekilde kullanılabilirdi. Bush Yönetimi ve başta Obama yönetimi bunu kabul etmişti. Fakat kısa süre önce “İran’ın da NPT’de belirtilen yükümlülükler çerçevesinde nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanmasına saygı duyulması gerektiğinden” bahsettiler.

Ancak İran’ın hem NPT yükümlülüklerine riayet etmesi, hem de isterse nükleer silah üretebilme kapasitesine imkan verecek teknolojiyi elinde bulundurmaya devam etmesi çok mümkün. ABD istihbarat yetkililerine göre İran bu kapasiteye zaten sahip, ancak henüz bunu bomba üretmek için kullanmış değil. Bu yetkililere göre, İran bütün denetçileri sınır dışı edip NPT’yi ihlal etmeye kalksa bile, füzelere takılacak nükleer savaş başlıklarını geliştirmesi iki-üç yıla daha alacak.

Yönetim yalnız İsrail’in tek taraflı askeri operasyon düzenleme tehditlerinden dolayı siyasi baskı altında değil. ABD’nin “kırmızı hattını”, bırakın İran’ın nükleer silah yapmasını, bomba yapabilecek kapasiteye dahi sahip olmaması sınırında çizmesini gerektirecek bir önerge geçirmek için mevcut çift taraflı çabalar da söz konusu.

İran’ın silah bırakması veya askeri operasyon dışında, Obama’nın bu nükleer sorunu çözmesinin tek yolu diplomasi. Fakat diplomasi zaman alan ve nahoş tavizler içeren bir süreç. Ortadoğu’da yeni bir felaket yaşanmadan Kasım’ı atlatmak için, Başkan tüm politik ve diplomatik sağduyuyu göstermek durumunda kalabilir. Ve şimdilik her iki tarafın söylemlerinde böyle bir şey hissedilmese de, İsraillliler’in ve İranlılar’ın biraz sorumlu davranması gerekiyor.

Kaynak: Star