Sizce de gelecek ayın 14’ünde yapılacak İran seçimleri ve İspanyol Flamenko dansları arasında bir benzerlik var mı? İran’daki seçimlerle ilgili konular ortaya döküldüğünde veya adayların seçim sloganları kulaklarda çınladığında veya İran’daki siyasi hava biraz koklandığında ortada bir dans olduğu kesin. Yalnız bu ülkede oynanan Flamenko’da ne bir uyum ne de bir ritim var!

Seçimler, siyasi partiler için demokrasi ilkelerinin uygulanmasındaki temel dayanaklarından ve ana kriterlerinden biri olarak kabul edilir. Tüm partiler, adaylarının seçiminden, programlarını yürütmeye ve bu programların başarıyla sonuçlanması için gerekli olan desteğe dayanır. Bundan da önemlisi, İran halkı bu siyasi partilerin deneyimlerini, köklerini, gücünü, avantajlarını ve dezavantajlarını çok iyi biliyor.

Seçimler ve siyasi partilerin programları arasında demokratik bir uyumun olması gerekmektedir. Bu demokratik uyum aynı şekilde demokratik adaylara ihtiyaç duymaktadır. Lübnan kültür eski bakanı Gassan Selame “ Demokratikler olmadan demokrasi” adlı kitabında demokrasi olgusuyla ilgili olarak dikkat çeken ifadeler kullanıyor ve İslam dünyasındaki siyasi yenileşme hareketlerini ele alarak demokratikler olmadan demokrasinin nasıl olacağına dair teorilerde bulunuyor.  

Şimdi Flamenko dansına geri dönelim ve bu dansın düzgün sergilenmesi için gerekli olan 4 unsura bakalım: Müziğin ritmi, ayakların yere hafifçe vuruşu, şarkı ve dans. Bu dansı az çok bilenler dört unsurun da hepsinin birbiriyle bir ahenk içerisinde olması gerektiğini bilir. Bunun yanı sıra ayakların ritme uyum içerisinde yere hafifçe vuruşu dansın olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla müziğin ritmini kontrol eden ve ona yön veren şey aslında, Flamenko dansında kırmızı ayakkabılardan çıkan vuruşlardır. Peki, şarkı ve raks olmadan sadece karanlık bir odada ayakların rasgele yere vuruşunu duyan birisi, o odada Flamenko yapıldığını ispatlar mı? Sorunun cevabını hepimiz biliyorsak İran seçimlerinin tam da bu örneğe benzediğini anlayabiliriz.  İran’da seçimler tam bir bulmacaya dönüştü ve hiç kimse bulmacayı çözecek yeteneğe sahip değil. Tıpkı şarkıyı bilmeyen birinin Flamenko yapamaması gibi İran’da da seçim yoluna girenler oyunun nasıl oynanacağını bilmiyor.

Haşimi Rafsancani, İran’ın en önemli siyaset adamlarından biri. Bunun nedeni çok zengin ve derin bir siyasi tecrübeye sahip olmasından kaynaklanıyor. On yıl boyunca meclis başkanlığı, sekiz yıl da cumhurbaşkanlığı yapan Rafsancani, aktif politikada önemli işlere imza atmış bir isim. Yine de gizemli bir şey Rafsancani’nin adaylığı etrafında dönüp duruyor. Peki, Rafsancani’nin adaylığı karşısında Ayetullah Hamaney’in duruşu nasıl olacak? Veya bu adaylığı Devrim Muhafızları kabul edecek mi? Bir başka açıdan bu adaylığa Anayasa Muhafızları Konseyi nasıl bakacak? Rafsancani’nin eşi İffet Merhaşi bu hususta net bir şekilde şu ifadeleri kullanıyor: “Onlara nasıl güvenebiliriz? Onlar oylar üzerinde sahtecilik yapıp seçim sonuçlarıyla oynayacaklar”

Diğer taraftan, Ahmedinecad ve hükümetinin de özel bir isimi var, Rahim Meşşai. Belli ki,  Ahmedinecad, Rusya’da Putin ve Medyedev’in oynadığı senaryonun aynısını kendi ülkesine de uyarlamak istiyor. Ancak, Ahmedincad, Rahim Meşşai’yi dört yıl önce kendisine sözcü olarak tayin ettiğinde, Ayetullah Hamaney, kendisine Meşşai’nin görevinden alınmasına dair bir mektup göndermişti. Bu da geçmişe dönülüp bakıldığında altı çizilmesi gereken bir durum.

Meşşai’nin egzotik ve farklı bir karakteri var. Son konuşmasında sarf ettiği “artık yeni bir aşamaya geçiyoruz. İslami ideolojinin dönemi bitmiştir!” ifadeleriyle dikkatleri üzerine toplamayı başarmıştı. Öte yandan kendisine meclis konseyinin adaylığının iptal etmesi gibi bir ihtimal sorulduğunda da “Benim adaylığım İmam Mehdi elinden geliyor” ifadelerini kullanarak ilginç söylemlerde bulunmuştu.

İran’da bir diğer aday da içişleri bakanlığına gidip kendisinin İmam Mehdi’nin kendisini aday olarak gösterdiğini iddia etmişti!   

Bir diğer aday da Ali Ekber Velayeti. O da karate elbiseleri içinde iki adamı yakalarken çektirdiği fotoğrafta halka Putin kadar güçlü olduğunu göstermeye çalışıyordu!

İran’da önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde yüzden fazla isim başkanlık adaylığına oynayacak. Bazısı işlerinden istifa edip, cumhurbaşkanlığının gayet güzel bir görev olduğunu söylerken, Hüccetü’l İslam Harrazi- aynı zamanda Ayetullah Harrazi’nin oğlu- gibi bir aday,  başkanlığı döneminde İran sınırlarının Çin’den Afrika’ya kadar uzanacağını iddia ediyor.

Bunların dışında, İran'ın genel seçim ve demokrasi ilişkisine bakıldığında demokrasinin sınırlı kelimelrin içinde kaldığı görülüyor. Neden? Çünkü hala eski başbakan Mir Hüseyin Musavi ve meclis eski başkanı Ayetullah Kerubi, ev hapsinde tutuluyorlar. Bunun yanı sıra başkanlık seçimleri için önem arz eden İslami katılım cephesi, İran İslam devrimi Mücahidleri partisi gibi bazı partilerin katılımı reddedildi. Ayrıca her iki partinin ileri gelenleri ya hapisteler ya da gözetim altında. Bu da İran’daki seçimlerin taraflar olmadan demokrasi oyununu oynadığını gösteriyor. Ya da Gassan Selame’nin deyişiyle demokratikler olmadan demokrasi yapıyor! Bu nedenle İran seçimleri müzik ritmi olmayan bir Flamenko dansına benziyor. Biz de sadece hiçbir raks ve uyum olmayan ayakkabı vuruşlarını dinliyoruz.

Tüm bunlara rağmen seçimlerde tek taraflı olarak gerçek bir rol oynayan bir tarafa sahip olduğumuzu söyleyebiliriz: Devrim Muhafızları. Partiler, hükümetin demokrasiye kulaklarını tıkaması yüzünden seçimlerde ikincil rol oynarken Hüccetü’l İslam Ahmed Hatemi, Cuma günü Tahran’da verdiği Cuma hutbesinde gelecek olan liderin Velayeti Fakih’e tabi olması gerektiğine ve görevini Velayeti Fakih’in mutlak himayesi altında yapması gerektiğini vurguladı. Bu mesaj İran’da başkanlık adaylığında bulunan herkes için geçerli. Burada adaylara ne yaparlarsa yapsınlar, en büyük mürşidin kanatları altında olacaklarını bilmeleri gerektiği hatırlatılıyor. Bu sonuç da İran’da Flamenko dansının hiçbir zaman kurallarına göre oynanamayacağına işaret ediyor!

Kaynak: Ataullah Muhacirani / Şarku’l Evsat

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız