Beyaz Saray geçen hafta, iade-i ziyaret için ABD’de bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi ağırlıyordu. ABD Başkanı Barack Obama ve Sarkozy bu kritik görüşmede sanki ikiz ruhlar gibi, her konuda ve özellikle de İran’a dayatacakları olası yaptırımlar üzerinde hemfikir olduklarını ortaya koydu. Obama görüşmenin ardından Sarkozy’yle beraber düzenlediği basın toplantısında yine İran’a yüklenerek, Tahran’ın fırsatları harcadığını ve artık sabırlarının tükendiğini açıkladı.
Acaba İran İslam Cumhuriyeti bu saldırgan ruhlu başkanın sabrını taşıracak ne yaptı da Obama böylesine kızgın ve kendince tehditler savuruyor? İran İslam devriminin ilk ruhani lideri Ayetullah Humeyni şöyle demişti: “Diyorlar ki ABD İran milletine kızmış. Bırakın kızsın ve bu kızgınlığından ötürü çatlasın.”
İranlılar Batı’ya güvenmiyor
Bence de ABD’nin kızması o kadar da önemli değil. Fakat eğer ABD başkanı İran’ın uranyum zenginleştirme konusunda taviz vermemesi ve Batılıların karşı çıkmasına rağmen bu yolda emin adımlarla başarılara ulaşması nedeniyle kızdıysa, öfkesinin yatışmasını da beklemeyin. Zira barışçıl olup olmadığı tartışmaya açık olsa da, uranyum zenginleştirme projesi İran devleti açısından siyasi prestijden ziyade, milli iradeyi gerçekleştirebilme mücadelesi anlamına geliyor.
İran halkına göre de, ABD ve Batı sahip oldukları tüm zenginliklere ve bütün gelişmişliklerine rağmen, üçüncü dünya ülkelerinin ve başta İran olmak üzere İslam ülkelerinin siyasi kaderini yönetebilmek ve kendi kültürlerini onlara dayatmak için vargüçleriyle harekete geçmiş durumda.
Yaptırım rejimi değil halkı etkiler
İranlılar bu doğrultuda Batı’nın uranyum zenginleştirme programıyla ilgili kaygısını geçersiz bir bahane olarak algılıyor. Onlar için uranyum zenginleştirme meselesi George W. Bush döneminde de bir bahaneydi, Obama döneminde de öyle. Dolayısıyla Obama’nın “Dünyanın güvenli olmaya, İranlıların da özgür yaşamaya hakkı var” sözlerinin İran halkı için siyasi palavradan başka hiçbir şey ifade etmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İranlılar İslami rejime en azından uranyum meselesinde destek çıkıyor ve onu haklı buluyor.
Batı ülkelerinin İran’a karşı gelecek aylarda öngördüğü yaptırımlara gelince, bu yaptırımların rejimden çok sivil halkı mağdur edeceği herkesin mâlumu.
Dünyayı yönetmeye soyunan ABD ve onun yardakçıları Tahran’ı bu milli proje yolundan caydırmaya çalışırken nihayetinde yine rejimi değil halkı doğrudan etkileyecek. Zira rejim uranyum meselesi dahil attığı her adımda, mutlaka Batılı ülkelerin tepkisini ve alacakları olası önlemleri göz önünde bulundururarak hareket ediyor. Dolayısıyla Batı ülkeleri, ne kadar erken kalkarlarsa o kadar erken otururlar. Ayrıca bu kızgınlıkla alacakları her kararla İran halkına zarar verebilecekleri de inkâr edilemez bir gerçek. (İran gazetesi Jevan, 5 Nisan 2010)
Kaynak: Radikal