Gazeteci-Yazar Serdar Turgut'un  başına pahalıya patlayan entelektüel fantezisi Türkiye'yi epey çalkaladı. Kasıp kavurdu. Kürt asıllı sanatçı ve şarkıcı Rojin'i dağa kaldırmaktan bahseden yazısı nedeniyle zor günler geçirdi. Onu korumak için mesleki rakipleri bile siper oldular. Rojin'in şahsında Kürtlerin veya kadınların aşağılanmasını mizaha verdiler ve mizah hafifletici unsur olarak devreye gidi. Elbette tatlıya bağlanan meseleyi deşmek yerinde olmaz. Taraflar henüz barışmışken ve yaralar henüz sarılmışken bunları tazelemenin anlamı yok. Yalnız, birlikte yaşarken ilişkileri krizsiz götürebilmek için hepimizin biraz daha fazla sorumluluk bilinci kazanması gerekiyor. Maalesef bir yangın bir kıvılcımdan çıktığı gibi yağmur da bir damla ile birlikte başlar. Her ne kadar 'bir çiçekle bahar olmaz' diyorsak da çiçek baharın müjdecisidir. Bir çiçek olmazsa bahar da gelmez. Turgut vakasını toplum olarak bereket ucuz atlattık. Bu kesinlikle Rojin'in anlayışı sayesinde gerçekleşebildi. İleride bu anlayışlara çok daha fazla ihtiyacımızın olacağı kesin. Zira yerleşik kurallar ve adab-ı muaşeret kaideleri giderek ortadan kalkıyor, silikleşiyor ve anlamını yitiriyor. Yerini yeni kurallar değil kuralsızlık alıyor. Bu da başımızı ağrıtacak gibi görünüyor. Serbest ilişkinin kıskançlığı ortadan kaldırmaması gibi yerleşik kuralların ve sosyal normların ortadan kalkması da gelişigüzel davranışlara müsamaha edileceğinin garantisi değil. Asla. Toplumsal kuralların ortadan kalkması trafik işaretlerinin ortadan kalkması gibi bir etki meydana getiriyor.  Keşmekeşliği ve toplumsal çatışma ihtimalini besliyor. Bundan dolayı sosyal düzenle ilgili olarak tehlike çanları çalıyor.

*

Dilin kemiği olmadığından insanlar istedikleri gibi konuşuyorlar. Bu da muhatap kitlede manevi ve derin yaralar açabiliyor. Kimileri Iraklılarla alakalı Hazreti Ali'nin hutbelerinden oluşan Nehcü'l Belağa'sında bazı sitemlerin olduğunu söylüyorlar. Buna paralel olarak Emevilerin meşhur Irak Valisi Haccac İbni Yusuf es Sakafi'nin (Zalim lakabıyla bilinir) de aynı Iraklılar için şöyle söylediği mervidir:" Ehlu'l Irak ehlu şikak ve nifak" Yani Irak ahalisi nifak ve şikak ehlidir. İşte İbrahim Haydari de bu söze dayanarak Irak halkını aşağılayan bir makaleme kaleme almış. Lakin bu makalede Serdar Turgut'la bir benzerlik varsa da bu tersine ve ters orantılı bir benzerliktir. Zira karşı makale yazan ve Iraklıların namusunu savunan Hıdır Tahir ise Almanya diplomalı ve tanınmış sosyolog İbrahim Haydari'nin Kürt asıllı olduğunu ve çoğunluğa ve Araplara olan hıncından dolayı  böyle yazdığını ve bu sözlerini şovanizmine bağlamak gerektiğini ifade etmektedir. Hıdır Tahir bahse konu ifadenin de nispetinin sıhhatinin bilinmediğini ve dolayısıyla Hacccac'a ait olmasının kesinlık kazanmadığını ileri sürmüştür. Kimilerine göre ise İbrahim Haydari, Kürt kökenli Filli aşiretinden olmayıp öz be öz ve has be has Araptır.  Bu durumda Arap ise ve bu sözleri kullandıysa mazoşizm eğilimlerine sahip biri olmalıdır. Arapların 'cildu'z zat' dedikleri gibi kendisine eziyet vermekten hoşlanan bir tip. İkinci ihtimal varid ise yani adam Kürt kökenli ise bu takdirde şahsiyet analizinde adam sadist çıkmaktadır.

*

Burada yanlış olan Kur'an üslubundaki gibi min'i baziyeyi ( bazıları anlamında kip) kullanmak değildir. Yani genelleme kesinkes yanlıştır. Lakin bazı Iraklıların şikak ve nifak ehlinden olması muhtemeldir ve normal kabul edilmelidir. Bu örnektekine benzer biçimde bizde 'Araplar Filistin'i sattılar' diye bir galat-ı meşhur vardır. Gerçekten de Filistin'i satan Filistinliler vardır lakin bu oran diğer milletlerden fazla değildir. Hatta Bediüzzaman'ın Arap dünyasına gönderdiği ulaklardan birisi olan Malatyalı Ahmet Ramazan en iyi dostlarının Iraklılar arasından çıktığını söylemiştir. Bazen bazı şehirlerle alakalı genelleme yapılır. Bu genelleme sadece damarla alakalıdır; efradına cami ve ağyarına mani değildir. Sözgelimi, Fatih Ali Haseneyn de Türkleri çok sever ve bir defasında aşırı muhabbetinden dolayı Türklere ilgili şayii yani yaygın bir sözü telaffuz etti.  'Etrak muh naşif' dedi. Türklerin idraksizliğine dair kullanılan ifadelerden birisini kullandı. Esasında anlayışsız ve anlayışı kıt demek istemiştir. Türklerin anlayışı kıt mıdır, zannetmiyorum. Lakin anlayışı kıt Türklerin de varlığı inkar edilemez ve onların varlığı hayatın şaşmazları arasındadır. Yaygın bir deyim olduğundan dolayı el etrak bi idrak/idraksiz Türk deyimi karşılığında kullanılan Arapça ifadeyi sineye çektim. Elbette muhtevasını kabul etmiş değilim. Ve Başbakan Erdoğan'ın da dostlarından olan  Fatih Ali Haseneyn de şüphesiz bunu daha idrakli olmamız için söyledi. Yani sevdiği için bizi yerden yere çaldı. Kasabın sevdiği postu yerden yere vurması hesabı…