Günümüzde dünya petrollerinin dörtte üçünden fazlası hükümetlerin mülkiyetinde ve denetiminde. Fakat bu hep böyle değildi. 35 yıl önce dünya petrolleri büyük ölçüde ABD ve Avrupa merkezli yedi şirketin denetimindeydi. Birleşmelerin ardından sayıları bugün dörde inen bu şirketler, ExxonMobil, Chevron, Shell ve BP. Bunlar aynı zamanda dünyanın en büyük ve en güçlü mali imparatorlukları arasında. Ancak petrol üzerindeki münhasır denetimlerini hükümetlere kaptırdıklarından beri bunu geri kazanmaya uğraşıyorlar. Dünyanın ikinci en büyük rezervlerine sahip olduğu düşünülen Irak'taki petrol hep şirketlerin istekleri arasında ilk sıralarda yer almıştır. 1998'de Chevron'un genel müdürü Kenneth Derr, bir topluluğa "Irak çok büyük petrol ve gaz rezervine sahip. Bunlar, Chevron'un erişiminden çok memnun olacağım rezervler" diye seslenmişti. Özelleştirmenin bir adım gerisi Irak Parlamentosu'nun önüne bu ay içinde gelecek yeni petrol yasası onaylanırsa bu şirketlerin amaçlarına ulaşmasında epey yardım edecek. Irak hidrokarbon yasası petrolün büyük bölümünü hükümetin münhasır denetiminden çıkarıp, birkaç nesil boyunca uluslararası petrol şirketlerine açacak. ABD'deki en büyük enerji şirketlerinin yöneticilerinin de bünyesinde bulunduğu Ulusal Enerji Politikası Geliştirme Grubu, ya da daha iyi bilinen adıyla ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin enerji görev gücü, Mart 2001'de Amerikan yönetimine Ortadoğu ülkelerinin 'enerji sektörlerini yabancı yatırıma açma' girişimlerine destek vermesini önermişti. Bush yönetiminin gerçekleştirdiği istila ve epey siyasi mühendislik çabasından sonra sunulan Irak petrol yasası tam da bu açılımı sağlayacak. Hem de bunu şirketlerin çıkarına, ama Irak ekonomisi, demokrasisi ve egemenliğinin büyük zarar görmesi pahasına yapacak. Irak'ın istilasından beri ABD petrol yasasının çıkması konusunda baskı yapıyor. Yasa ABD Başkanı'nın Nuri Maliki başbakanlığındaki Irak hükümetini değerlendirme kıstaslarından biri, Bush'un kendisi, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, General William Casey, Bağdat Elçisi Zalmay Khalilzad ve yönetimdeki diğer yetkililer de bunu kamuya açık biçimde giderek daha fazla ısrarla vurguluyor. ABD yönetimi yasada yer alan gelir paylaşım planını öne çıkarıyor. Buna göre, merkezi hükümet petrol gelirini nüfus oranına bağlı olarak ülke çapında dağıtacak. Fakat bu fevkalade düzenlemenin faydaları yasadaki diğer maddeler yüzünden büyük ölçüde tırpanlanıyor, zira bunlar Irak'ın petrol gelirlerinin büyük çoğunluğunun ülke dışına çıkıp uluslararası petrol şirketlerinin cebine girmesine imkân sağlıyor. Yasa Irak petrol sanayisini son derece kârlı ama sınırlı pazarlama sözleşmeleri dışında Amerikan petrol şirketlerine kapalı tutan millileştirilmiş bir model olmaktan çıkarıp, özelleştirmenin sadece bir adım gerisinde, uluslararası şirketlere tamamen açık ticari bir endüstri sahası haline getiriyor. Irak Milli Petrol Şirketi'yse ülkedeki bilinen 80 petrol sahasından sadece 17'sinin münhasır kontrolüne sahip olacak ki, bu bilinen sahaların üçte ikisinin ve keşfedilmeyenlerin hepsinin yabancı denetimine açılması demek. Yabancı şirketler kazanımlarını Irak ekonomisine yatırmak, Irak şirketleriyle ortaklık kurmak, Iraklı işçiler çalıştırmak ve yeni teknolojileri paylaşmak zorunda da kalmayacak. Irak'taki mevcut 'istikrarsızlıktan' bile uzak kalabilerler, hükümet halihazırda güçsüzken hemen sözleşme imzalayıp, ülkeye adım atmak için iki yıl bekleyebilirler. Bu durumda petrolün büyük bölümü ülkenin ekonomik gelişimi için kullanılmak yerine en az iki yıl daha yeraltında kalacaktır. Uluslararası petrol şirketlerine ayrıca dünyadaki en özel sektör yanlısı sözleşmeler sunulabilir; bunlar arasında üretim paylaşım anlaşmaları da var. Bu tür anlaşmalar petrol endüstrisinin en çok tercih ettiği model olsa da Ortadoğu'daki büyük petrol üreticisi ülkelerce şiddetle reddediliyor çünkü diğer modellere göre şirketlere uzun dönemli sözleşmeler- Irak'ın taslak yasasında bu süre 20 ila 35 yıl olarak belirtiliyor- ve daha fazla denetim, mülkiyet ve kâr sağlıyorlar. Diğer yandan İran, Kuveyt ve Suudi Arabistan millileştirilmiş petrol sistemini sürdürüyor ve petrol sektöründe yabancı denetime karşı yasak uyguluyor. Bu ülkeler uluslararası petrol şirketlerini ihtiyaç duydukları özel hizmetler için kısıtlı süreliğine, petrol üretimine ilişkin doğrudan pay vermeden görevlendiriyor. Sendika bildirisi işe yarar mı? Iraklılar da pekâlâ uluslararası petrol şirketlerinin uzmanlık ve deneyimlerinden faydalanma yoluna gidebilir. Bush yönetiminin, petrol şirketlerinin ve 140 bin ABD askerinin yarattığı dış baskı olmasa muhtemelen ihtiyaçlarına en iyi hizmet verecek şekilde böyle yapacaklar. Yüzbinlerce işçiyi temsil eden Irak'taki beş sendika federasyonu söz konusu yasaya muhalefet edip, 'devletin egemenliği ve Irak halkının itibarını zedeleyecek biçimde petrol üzerindeki denetimin yabancı şirketlere teslim edilmesine' karşı çıkan bir bildiri yayımladı. Sendikalar daha fazla zaman, daha az baskı ve kendilerine söz verilen demokrasiye bir şans verilmesini talep ediyor.(Petrol endüstrisini takip eden Oil Change International isimli kuruluşun analizcilerinden, 13 Mart 2007)