Birçoklarına göre Irak işgalinin geri dönüşü, bozuk ve ümitsiz sistemden kurtulmak için muhteşem bir fırsat. Ancak Amerika bu sefer Irak'a bir parçasını Suriye'nin oluşturduğu İran'la anlaşma yapmadan dönmeyecek. Ayrıca durum bu sefer büyük yaygaralar koparılmadan da halledilebilir. Yani ne deniz filoları, ne uçak gemileri, ne uzun menzilli füzeler ne haritalar ne de Irak'ın komşularından beklenen yardımlar olacak. Bunun yanı sıra ne milyonluk gösteriler gerçekleşecek ne de Kongre'den herhangi bir oy çıkacak. Sadece medyanın operasyona dair kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde düşeceği küçük bir not,  Amerika'nın 2011'deki çekilmesinin aslında koca bir yalan olduğunun, ilgili tarafların ülke üzerindeki pazarlıklarının devam ettiğinin ve aslında Irak'ın hala işgal altında olduğunun itiraf edilmesine çağıracak.

İşgalin yeniden gerçekleşmesi ise Irak hükümetinin sözde talebiyle gerçekleşecek. Peki, Amerika bu çeşit bir talebe ihtiyaç mı duyuyor? Kâğıt üzerinde yapılan anlaşmalar şeffaflık ve özgür iradeyi gerektirir. Ama Iraklı siyasetçiler Amerika'nın müdahalesini El Kaide'nin güvenli bir liman olarak gördükleri Irak topraklarından kovulmak için gerekli olduğunu iddia edecekler. Bu argüman aslında El Kaide'nin günlük cinayetleri için kolay bir av haline gelen Irak toplumu için ikna edici gibi gözüküyor. Bu konuda Irak hükümetinin de çeşitli deliller sunması işleri biraz daha kolaylaştırıyor.

Bir kere daha halkını korumak konusundaki beceriksizliğini ortaya koyan ama bunu itiraf etmeyen Irak hükümeti için el kaidenin katliamları aslında bir tehdit oluşturmuyor. Çünkü iddia edilen eylemler henüz "Yeşil Bölge"ye yaklaşmış değil. Yeşil Bölge denilen yer, siyasilerin yaşadıkları alanı ve dünyanın en büyük ABD elçiliklerinden biri olan Amerikan konsolosluğunu barındırıyor. Bu nedenle Amerikan işgalini terörle başa çıkma meselesiyle bağlayanlar sadece yalan söylüyorlar. Bu talebin arkasında ABD güçlerinin yeniden Irak sahnesinde boy göstermesi talebi var. Sadece toplumsal bir kılıf uyduruluyor.

Gerçekte, Irak'tan gelen bu talep, Amerika'nın Suriye'ye olası müdahalesi için de bir kılıf olacak. Dikkati çeken, Amerikan güçlerinin Suriye'ye yönelmek için bölgedeki tüm üslerini kullanıp, Irak'taki üslerine dokunmadan bir operasyona gireceği söylentilerinin yaygınlaşmış olması. Peki, bu gaflet Irak toplumunun Amerika'nın Suriye'ye yönelik operasyonunda söz konusu olacak olan toplu katliamlar konusundaki hassasiyeti için bir takdir kazanabilir mi? Irak'ın son aylarda daha sıkça yaşadığı güvenlik krizinden sonra böyle bir şey söylenebilir. Ülkenin çeşitli bölgelerinde her gün onlarca ölü, yüzlerce yaralı haberlerinin gelmesi ve hükümetin bu suçu işleyenlere karşı bir girişimde bulunmaması bunu biraz daha anlaşılabilir kılıyor.

Amerikan işgalinin meşru kılınması için Irak halkı yeniden terör çekicinin altına konuldu. Son birkaç yıldır Mezhebi parçalanmalar gölgesinde ulusal hükümet deneyimini tadan Iraklılar, diğer Arap ülkelerinde yaşanan rejim değişikliklerinin kendi ülkelerinde gerçekleşmesinin imkansız olduğu konusunda artık eminler. Ancak bu kabullenmişlik, ne ülkelerinde güçlü bir devlet olduğundan ne de elinin altında milis kuvvetleri olmasından kaynaklanıyor, aksine Iraklılar bu devletin arkasındaki büyük güçlerin otoritesinin farkındalar.

Evet, Birçoklarına göre Irak işgalinin geri dönüşü, bozuk ve ümitsiz sistemden kurtulmak için muhteşem bir fırsat. Ancak onları şok edecek şey, tüm çıplaklığıyla sergilenecek olan bu sürecin Irak'a bir faydası olmayacak olması. Irak, yalnızca olası Suriye müdahalesinde Amerika- İran anlaşmasının bir parçası olarak kalacak. Anlaşılması gereken şu: Irak topraklarından Suriye'ye doğru atılacak olan tek bir kurşun iki ülke arasında derin bir çukurun kazılmasının sinyali olur. Çünkü biliniyor ki bu iki ülke aslında tek bir Arap ülkesi ama çukurun kazılması bu iki ülkenin düşmanları için tarihi bir zaruret taşıyor.

Kaynak: Faruk Yusuf/ Middle East Online
Dünya bülteni için çeviren: Tuba Yıldız