ŞERİF Mardin Hoca, cumhuriyetçi ideolojinin bizde "iyi doğru güzel" konularında derinlikli felsefeler üretemediğini, "kuru" kaldığını, o yüzden öğretmenin imama yenildiğini söylemişti. Bu anlatımda "öğretmen" cumhuriyetçi ideolojinin, "imam" gelenekçiliğin simgesidir.
Aynı konuyu Prof. Nilüfer Göle'ye sordum; şu cevabı verdi:
- Ama imamın kızı öğretmen olmak istiyor, bütün tartışma da buradan çıkıyor!
Göle'nin bu cevabı fevkalade önemlidir.
Öğretmen yenilmemişti, imam da yok olmamıştı. "Öğretmen olmak isteyen imam çocuğu" diye simge diliyle tanımlanabilecek yeni bir sosyolojik süreci yaşıyorduk.
Bu irtica değildi, bu cumhuriyetçi ideolojinin öngördüğü tipte bir modernleşme de değildi; başka bir türlü bir modernleşmeydi.
Evrensel sosyoloji biliminde "çoklu modernleşmeler" denilen yeni analizin öncülerinden Nilüfer Göle, birçok yabancı dile çevrilen eserlerinde bu süreci "modern mahrem, melez desenler, çoklu modernleşme, Batı dışı modernlikler" gibi teorik kavramlarla anlatıyor.

Küreselleşme gündemi

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin düzenlediği uluslararası bilimsel panelde Nilüfer Göle bu konuda bir tebliğ sundu. Panelde Habermas gibi dünya çapında tanınmış bir siyaset bilimci ve düşünürün tebliğ konusu ise "post-seküler" (laiklik sonrası?) bir dönemde "kamusal alan" sorunlarıydı.
Uluslararası bilimsel panelde hep bu tür konuların irdelenmesi gösteriyor ki, bu tür konular bütün dünyanın gündemindedir.
Sorunlar da küreselleşiyor, çözüm arayışları da!
Panelden sonra Prof. Göle ile uzunca bir mülakat yaptım. Bugün saat 14.05'te CNN TÜRK'te izleyebilirsiniz.
Göle'nin "Kemalizm, Atatürkçülüğü boğdu" sözü de çok anlamlıdır.
Göle'ye çeşitli sorular sordum: Küreselleşme sürecinde din ve kimlik konularının bütün toplumlarda öne çıkmasının sosyolojik sebepleri neydi? Dünyada laiklik tanımı nasıl bir süreçten geçiyordu? İslam ve modernitenin çağımızda iç içe geçmesi ne tür sorunlara ve umutlara yol açıyordu? 'Dışa açılma' olgusu, laikliği ve dini nasıl etkiliyor? Cumhuriyet felsefi bir boşluk mu bırakmıştı?..
Göle'nin analizleri Mardin'den de Kemalistlerden de farklı.

Ufuk genişliği

Kemalizmde felsefi bir "kuruluk" olup olmadığı sorununu ben de çok önemsiyorum. Evet, Nuray Mert'in yazdığı gibi, Kemalizmden bir Kant çıkmadı ama İslamcılarda da bir Gazali yoktu zaten!
Fakat Nuray Mert iki hususu gözden kaçırıyor:
Cumhuriyetçi ideoloji bizde yüksek felsefi bir düzeye ulaşabilseydi, cumhuriyetin rejimi düşüncelere bu özgürlüğü tanısaydı, elbette karşısında bir Gazali bulamayacaktı ama kendisinin ufku genişleyecek, toplumsal ve siyasi süreçleri, özellikle de 'değerler' sorununu daha iyi anlayabilecekti.
O ufuk genişliğine sahip bir cumhuriyetçi ideoloji, Hilmi Ziya'nın "Modernist İslamcılar" dediği ilahiyatçı ve düşünürleri susturup "vicdan ve mabet"e kapatmazdı büyük bir ihtimalle.
Ve bugünkü gerilimler bu kadar sert olmazdı muhtemelen.
Her neyse, 'olan oldu' artık. Bugünün çok karmaşık sorunlarını anlamak için, Göle'nin dediği gibi, yeni bakışlar, yeni kavramlar gerekiyor. Bunların içinde "çoklu modernleşme" kavramını özellikle 'açıklayıcı' buluyorum. Artık modernlik, 'tek tip' değil!
Demokrasinin çoğulcu olması gibi...

Kaynak: Milliyet