ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç'ın konuşması için hangi kesim "Benden yana" veya "Bana karşı" diyebilir?! Kılıç konuşmasında hükümete de muhalefete de uyarılar yapıyor ama bu uyarıları partilerin siyasi görüşlerine yönelik değil, hukukun üstünlüğü ve toplumsal huzur gibi anayasal ilkelerle ilgilidir.
Kılıç, liberalizmin büyük düşünürlerinden Lord Acton'un ünlü vecizesini hatırlatıyor:
"İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır."
Elbette AKP iktidarına uyarıdır bu.
İktidarın yozlaşmasını önlemenin şartı, onu özgürlüklerle ve hukukla, yargıyla sınırlandırmaktır. Haşim Kılıç'ın özenle kullandığı "hürriyetçi demokrasi" kavramının felsefi esası, bireyin devlete ve devlet gücünü kullananlara karşı korunmasıdır.
Jakobenizmin "kayıtsız şartsız" iktidar anlayışı, liberal demokraside düşünülemez.

Tarafsız yargı
Devlet, gücünün ve onu kullanan iktidarın sınırlanmasında yargı esaslı bir işleve sahip olduğuna göre, muhalefetin yargıyı kullanmaya kalkması ya da yargının muhalefet gibi davranması tehlikesi vardır.
Rahmetli Ecevit'in Atatürk ve Devrimcilik adlı kitabında belirttiği gibi, bizde yargı zaman zaman "devrimcilik" adına siyasi tarafgirlik geleneğine sahiptir. Halbuki Lord Acton'dan, John Locke'tan Hayek'e kadar liberal filozoflar göstermiştir ki, yargının "mutlak tarafsız" olması toplumsal barışın da vazgeçilmez şartıdır.
Sayın Kılıç da konuşmasında, "Hukuku istismar edenleri, onu politik çıkarlarının aracı haline getirmeye çalışanları uyarıyor, farklı görüşlere sahip vatandaşların bir arada yaşaması için önkoşulun hukuk ve hukukun üstünlüğü" olduğuna dikkat çekiyor.
Gerçekten yargı, geniş vatandaş kitlelerinin bir kısmının tercihinin yanında, öteki kısmının tercihinin karşısında görünürse, güvenilirliğini kaybeder!
Kılıç'ın şu sözlerinin de altını çiziyorum:
"Hukukun üstünlüğü yargıcın üstünlüğü anlamına gelmez...
Yargı belirli bir dereceye kadar değil, mutlak anlamda tarafsız olmak zorundadır. Belirli bir noktadan sonra tarafsızlığını yitiren yargıç, o noktadan itibaren yargıç değildir... Unutulmamalıdır ki, hukukun dışına çıkmakla korunabilecek bir sistem esasen korunmaya değer değildir."

Hangi laiklik?
Bizim hukuk tarihimizde yargı kendi bağımsızlığını kuvvetle savunur ama "tarafsızlık" konusunda o kadar vurgu yapmaz! "Tarafsızlık" vurgusu, eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un konuşmalarıyla başlamış, Kılıç'ın bu konuşmasıyla önemli bir düzeye ulaşmıştır.
Laiklik konusundaki çeşitli tanımlar bu açıdan iyi bir örnektir. Kılıç, kuvvetli vurgularla savunduğu laikliği şöyle tanımlıyor:
"Dinin devlet yönetimi ve siyasetten arındırılarak özgün yapısı içinde korunması, farklı inanç ve dinlerin ya da inançsızlıkların bir arada yaşamasının temel güvencesi olan laiklik, bir büyük 'barış projesi' olarak Türk toplumunun koruması ve güvencesi altındadır."

Bizim yargıda kuvvetli hiziplerce temsil edilen "militan laiklik" değildir bu!
Kılıç'ın tanımladığı laiklik, Anayasa'nın 24. maddesindeki laikliktir, özgürlükçü demokrasiye uygun laikliktir.

Kılıç'ın konuşması, hukuk kültürümüzde liberal demokratik felsefenin ulaştığı yüksek düzeyi yansıtıyor.

Kaynak: Milliyet