Güney Asya’nın geleneksel iki rakibi olan Hindistan ve Pakistan, şimdilerde 2016 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün tam zamanlı üyesi olmaya hazırlanıyor. ŞİÖ’nün mevcut üyeleri iki ülkenin “gözlemci milletler” statüsünü yükseltme konusunda anlaştı. Peki bu gelişmenin dünya ve ŞİÖ için önemi nedir?

2001 yılında Şanghay’da, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan liderliklerinde kurulan Pekin merkezli örgüt, bir Avrasya siyaset, ekonomi ve askeri örgütüdür. Batılı birçok analist ŞİÖ’nü, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) ile aynı doğrultuda, Rusya ve Çin’in Orta Asya Bölgesi’ndeki barış ve istikrar yoluyla kendi üstünlüklerini sağlamak ve sürdürmek için kullandıkları bir araç olarak değerlendiriyor. Fakat daha geniş bir ölçekte, ŞİÖ, NATO ve var olan Batı egemen küresel düzene gerçek bir meydan okuma olarak konumlanıyor. Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ’ye katılması ile ŞİÖ kontrol alanını dünya nüfusunun toplamının yarısından daha fazlasını kapsayacak şekilde genişletti.

ŞİO yetkilileri iki rakip ülkenin ilk defa aynı güvenlik bloğunun üyesi olduğu bu adımı, yapıcı bir gelişme olarak tanımlıyor. Çin Dış İlişkiler Bakanı Yardımcısı Cheng Gouping, medyaya “Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ’ye girişinin ŞİÖ’nün gelişmesinde büyük bir rolü olacak. Karşılıklı ilişkilerin gelişmesini sağlayacak.” dedi.

Böyle iyimser konuşmalara bakınca her şeyin iyi göründüğü söylenebilir ama ilginç olan Çin’in eski dostu Pakistan’ın canını sıkma riskini göze alarak Hindistan’ın ŞİÖ’ye üyeliğini aktif bir şekilde desteklemesidir. Bu gelişmelerdeki Çin’in temel motivasyonu hala gizemini koruyor. Diğer taraftan, Rusya’nın duruşu çok şaşırtıcı değil. SSCB’nin çöküşü sonrasında Rusya’nın Batı ile ilişkileri hiçbir zaman çok iyi olmadı. Moskova ŞİÖ’yü, ABD hareketine yönelik bir karşı denge yaratarak, Orta Asya’daki etki alanını genişletmek için bir fırsat olarak gördü. Başlangıçta Kremlin çok istekli değildi, ama yıllar içinde bir şekilde ilgisini çekmeye başladı.

Hindistan ve Pakistan ŞİÖ’ye girmek için en çok bekleyen iki ülkeydi. Bu yılın başlarında Pakistan’ın Çin ile önemli bir anlaşması imzaladığını unutmamak gerekir. 46 milyar dolarlık Çin-Pakistan Ekonomik Koridor’u isimli bu anlaşma ile iki ülke arasında yol, demir yolu ve botu hattı bağlantıları kurulmuş; bu bağlantı Pakistan’daki Belucistan, Çin’in uzak batı eyaleti Sincan içindeki Kaşgar bölgesi arasını kapsamıştır. Bu Çin’in İpek Yolu planlarının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Buna ek olarak, Pakistan da Rusya ile bağlarını güçlendirmiş ve bir savunma anlaşması oluşturmuştur. Bu anlaşma iki ülke arasındaki bu bağlamdaki ilk anlaşmadır. ŞİÖ’ye üye olarak girmesi ile dünyanın en önemli iki gücü ile ilişkilerini daha da güçlendirecektir.

Konu Hindistan olunca, onu çekici kılan şey belki de enerji zengini Orta Asya ülkeleri ile daha iyi ilişkiler kurmak olabilir. Hindistan’ın dünya meselelerinde daha büyük bir rol oynama arayışı ve güçlü bir etken olarak ortaya çıkışı, ülkenin ekonomik ve teknolojik gelişmesine bağlı. Bu gelişme ile, daha fazla ve daha iyi enerji kaynağı ihtiyacı artacaktır. Mevcut durumda, enerji açığı Hindistan’a ağıra mal oluyor ve büyümesini ve gelişmesini yavaşlatıyor.

Belki de bu etkenler Hindistan Başbakan’ı Narendra Modi’nin 8 günlük Orta Asya ve Rusya turunun nedenlerinden biri olmuştur. Avrasya liderleri ile buluşup BRICS-ŞİÖ zirvesi hakkında konuşurken, Modi “Avrasya enerji ve dinamizm ile dolu. Avrasya’da refah dolu bir gelecek inşa edebilmek için her şeyimiz var.” dedi. Avrasya bölgesinin ekonomik koridoru ve dünyadaki ticaret rotasını yönetmek için potansiyelinin olduğunu söyledi.

Bu zirve sırasında ŞİÖ’nün jeopolitik önemine dair birçok tartışma gerçekleşti. İranlı yazar Hamid Golpira bu tartışmaları en iyi şekilde özetliyor: “Zbigniew Brzezinski’nin teorisine göre, Avrasya bölgesinin kontrolü küresel egemenlik için, Orta Asya’nın kontrolü ise Avrasya bölgesinin kontrolü için temel önemdedir. Rusya ve Çin 2001 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kurulmasından beri Brzezinski’nin teorisinden yola çıkmaktadır. Amaçları, bölgedeki aşırıcılığı engellemek ve sınır güvenliğini geliştirmek gibi görünse de, asıl neden, büyük ihtimalle daha gerçekçi bakıldığında, ABD ve NATO’nun Orta Asya’daki etkinliklerini dengelemektir.” Aslında bu, örgütün temel faaliyetlerinin arkasındaki düğüm noktasıdır ve bu durum geleneksel rakiplerin coşkusunun büyümesini açıklamaktadır.

Çin Başbakan’ı Wen Jiabao ŞİÖ’nün rolü ile ilgili konuşurken Birleşik Devletler’in manevrası ile ilgili şüphelerini de ifade etti. “dünyanın tek süper gücü statüsünü korumayı amaçlıyor ve hiçbir ülkenin buna meydan okumasına izin vermeyecek. Eğer ŞİÖ’nün liderlerinin ifadelerindeki kırıntıları toplarsak, açık bir çerçeve ortaya çıkar ve fikirleri bütün olarak anlayabiliriz. Dünya ekonomisi ve finansında ve banka sektöründe ABD ve Batı Avrupa’nın tekelini yok etmek ve ayrıca askeri hünerlerine meydan okumayı amaçlıyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping bunu daha açık bir şekilde ifade etti: “ŞİÖ üyeleri uluslar arası ilişkilerde yeni bir model yarattı; ittifak yerine ortaklık.” Bu Xi’nin “Bir Kuşak, Bir Yol” vizyonu ile aynı doğrultudadır. Bu iki projeyle Çin, Asya’nın kıtasal ve bahri bütünlüğünü arttırmayı amaçlamaktadır. ŞİÖ çoktan Avrupa Birliği, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), Bağımsız Devlet Topluluğu (CIS), İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler gibi dünyadaki birçok örgüt ile ilişkilerini kurmuştur.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin kendine has pervasız tavrıyla şöyle dedi, “dünya finansı tekelinin ve ekonomik bencilliğin sakatlığını artık açıkça görüyoruz. Bu sorunu çözmek için Rusya küresel finans yapısını değiştirmede yerini alacak ve böylelikle dünyada istikrar ve refah sağlanacak ve ilerlemenin önü açılacak.”

Nitekim, Şanghay İşbirliği Örgütü tamamen büyüyen hırslarla ilgili ve dünyanın bu bölgesindeki tek kutuplu dünya düzenine ve dünya meselelerinde batının aşırı etkisine yönelik hoşnutsuzluğunu ortaya koyuyor. Hindistan ve Pakistan’ın girmesiyle birlikte, ŞİÖ var olan dünya düzenine meydan okuyabilecek güce kesinlikle erişti.

Dünya Bülteni için Çeviren: Cansu Gürkan