Başkan Nxon’ın masasının üzerinde tuttuğu düşman listesini hatırlayanlar çıkacaktır. Liste “mevcut federal mekanizmayı kullanarak siyasi düşmanlarımızı nasıl sıkıştıracağımızı soran” bir iç yazışmaya iliştirilmişti. Nixon yönetimini eleştiren bir dizi gazetecinin, aktör Gregory Peck, Paul Newman ve atlet Joe Namath gibi şöhretlerin de ismi vardı listede. Açıktır ki Nixon bir şeylerin üzerindeydi çünkü bugünün Amerikası’nda yeni düşman listemiz var; tek bir mücrimi gözden kaçırmamak için her yıl güncelleniyor. Dışişleri Bakanlığı’nın geçen hafta yayınladığı Terörizm Hakkında Ülke Raporları işte böyle bir şey; 2009 versiyonu geçen hafta Dışişleri Bakanlığının Terörle Mücadele Koordinatörü büyükelçi Daniel Benjamin’in sunumuyla takdim edildi.

Listeler derlemek ve böylesi analizlere hiç de uygun olmayan sayısal değerlendirmeler yapmak gibi Amerikan takıntısı var bir de. Bu listelerde adı geçenler aynı zamanda ABD’nin mahzurlu bulduğu unsurlardan kendini kurtarmak için giriştiği bu veya öteki sonsuz savaşına mâruz kalanlar arasında yer alıyor. Terörizm raporu, dünya terörizminin küresel med cezirini tanımlayarak onun objektif bir analizi olma iddiasını taşıyor. Beyan edilen amacı “küresel terörizmde bugünkü eğilimleri anlamaya yardımcı olmak.” Terörizmin kepaze devlet sponsorlarına da yer veriyor ve böylelikle terörist grupları destekleyen ülkeleri incelediği iddia edilmiş oluyor. Eldeki liste, rapora imza atan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton için içebakış vesilesidir: ABD elbette ki dünyanın başlıca terör destekçisidir; CIA ve ordu özel kuvvetleri nezaretinde özellikle de İran gibi yerlerde insanları öldürüyor ama işlediği fiiller raporda geçmiyor.

İsrail de istihbarat örgütü Mossad vâsıtasıyla terör uygulamaktadır; Mossad en son Ocak ayında Dubai’de bir Hamas yetkilisine suikast düzenlemişti. İsrail ordusu ve polisi de Filistin halkının mâneviyatını kırmak ve gözdağı vermek için onlara karşı düzenli olarak terör faaliyeti içindedir. Fakat Dışişleri Bakanlığına göre, askerler ve diğer devlet memurları terörist olarak görülemezler.

Dışişleri Bakanlığı raporu yer yer İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın basın bildirisi gibi görünüyor. İsrail’in Gazze’yi dehşet verici işgali ve sonrası hakkında şöyle diyor: “İsrail ordusu 2008 Aralık-2009 Ocak ayı arasında, terörist örgütlerin Gazze’deki roket ve havan topu cephaneliğini yok etmek amacıyla Kurşun Dökme Operasyonu’nu yürüttü. İsrail Hava Kuvvetleri, Hamas’ın güvenlik tesislerine, Hamas elemanlarına, diğer tesislere ve roket-havan topu fırlatma ekiplerine hava saldırıları düzenledi. İsrail kuvvetleri 3 Ocak’ta kara harekâtı düzenledi. İsrail kuvvetleri ve Hamas militanları arasındaki çatışma hâli 18 Ocak’a kadar devam etti ve İsrail askerleri 21 Ocak’ta geri çekilmeyi tamamladı. İsrailli yetkililer, Kurşun Dökme Operasyonu’nun belirli bir düzeyde caydırıcılık ihdas etmeye yardım ettiğine inanıyorlar. Nitekim Gazze’den yapılan roket ve havan saldırıları, operasyonun ardından hızla azaldı.” Sadece teröristlerin kökünü kazıyorlardı. İsrail’in kışkırtmaları hakkında, okulların, altyapının, BM yardım faaliyetlerinin kasıtlı olarak hedef alınması hakkında veya çok sayıda sivil kayıp hakkında tek bir söz dahi edilmiyor.

ABD’yi tehdit etmeyen Hamas ve Hizbullah, sırf İsrail’i tehdit ettiklerinden dolayı raporda tartışmasız şekilde terörist olarak tanımlanıyorlar; saldırgan ve genişlemeci Tel Aviv’e karşı ulusal direniş hareketi olarak oynadıkları rol göz ardı ediliyor. Gazze ve Lübnan’da meşru ve hayli saygın siyasi partiler olarak taşıdıkları büyük anlam ve önem kabullenilmiyor. Raporda şöyle denilmiş: “İsrail güvenlik yetkilileri, İran’ın en başta da Devrim Muhafızları’nın çabalarıyla İran’dan Suriye’ye ve Lübnan’daki Hizbullah’a uzanan bir silah kaçaklığı şebekesi kurduğunu savunuyorlar. İsrail güvenlik yetkilileri, Hizbullah’ın, İsrail’e saldırı yeteneklerini artırmaları için seçili Filistinli gruplara destek vermeyi sürdürdüğünü belirttiler.İsrailli politikacılar ve güvenlik yetkilileri, Hizbullah’a karşı 2006 yılında yürütülen saldırının ardından grubun toparlanma ve yeniden silahlanma çabalarını İsrail’e karşı tehdit olmayı sürdürdüğünün delili olarak alıyorlar; İsrailli yetkililer, Hizbullah’ın 40.000 adetlik kısa ve orta menzilli roket cephaneliği olduğunu tahmin ediyorlar.” Rapor yeni, ciddi şekilde silahlanmış habis bir şer ekseni olduğunu telkin ediyor. İsrail’in muhaliflerini kötü adamlar olarak adlandırmakta, ABD istihbaratının Tel Aviv’in iddialarını teyid edecek durumda olmadığını dile getirmemekte ve tarafgir yabancı kaynakların doğruluğu ispatlanmamış iddialarının hiçbir ikazda bulunmaksızın ABD yönetimi belgelerinde ne işi olduğuna dair merak uyandırmaktadır.

Rapor, Hamas ve Hizbullah’la ilgili olarak “İran ve Suriye gibi terör sponsoru devletlerden aldıkları paralarla, Arap Yarımadası’nda, Avrupa’da, Ortadoğu’da, ABD’de ve bir yere kadar da başka yerlerde bulunan para toplama ağlarıyla İsrail’e karşı terör faaliyetlerine mâli kaynak bulmayı sürdürdüklerini” kaydediyor. Her iki grubun da dış yardım aldıkları doğru olabilir fakat metni biraz daha okuyunca insanın “hangi terörist faaliyetler?” diye sorası geliyor. Dışişleri Bakanlığı raporu, 2009 yılında terör olaylarında sadece dört İsrailli’nin öldüğünü, bu ölümlerin sorumlusu olarak Hamas veya Hizbullah’ın anılmadığını belirtiyor. Rapor ayrıca Hizbullah’ın siperde olduğu İsrail’in kuzeydeki Lübnan “cephesinin" tüm bir yıl boyunca sessizliğini koruduğunu da kaydediyor.

Yani İsrail’in düşmanları, Amerika’nın düşmanlarıdır ve Hillary bu gerçeği unutmanıza izin vermeyecek. Bir de terör sponsoru devletler var ki şaşırtıcıdır. İran, “ en faal terör sponsoru devlet” olarak tanımlanmış. Niçin peki? Çünkü Hamas ve Hizbullah’ı destekliyor ve bu tür gruplara omuz vermenin “barışı teşvik eden uluslararası çabalar üzerinde doğrudan etkisi var.” Hillary’nin kastettiği çabaların neler olduğu ve bu çabaları sekteye uğratan şeylerin tam olarak neler olduğu açık değil zira pek çok gözlemci nazarında, barışın önündeki başlıca engel Netanyahu hükümetidir.

Terör sponsorları listesinin ger kalanı tahmin edilebilir: Sudan, Suriye ve Küba. Sudan ne ABD’yi ne de Amerikan çıkarlarını tehdit etmektedir ve raporun hakkını teslim ettiği üzere terörle mücadele çabalarına katılmaktadır. Fakat Filistinli grupları barındırıyor. Keza Suriye de öyle; Suriye de Amerika’yı ve Amerikan halkını tehdit etmiyor. Sonra fakir Küba var. Rapor, Havana’nın şiddete başvuran mücadeleleri desteklemediğini ama “Kolombiya’daki FARC, ELN ve İspanya’daki ETA’ya güvenli cennet ve ideolojik destek” sağladığını belirtiyor. Tuhaftır, FARC, ELN ve ETA’ya daha faal destek veren Venezüella listede yok ama Karakas’ın petrolü var ve petrolün çoğunu Amerika’ya ihraç ediyor; Küba’nın ise petrolü yok.

İşe yaramaz ve fena halde politize olmuş bilgilerin hülâsası olan Dışişleri Bakanlığı yıllık raporunun hükmü yücedir. O halde iki de bir derlemenin âlemi ne? Çünkü Kongre, tüm önyargılarını teyid eden kuşe kağıda basılı yıllık belgenin yayınlanmasını zorunlu tuttu; büyükelçi Daniel Benjamin’in hem kendisini hem de adamlarını işsizlikten ve de yaramazlıktan koruyacak bir işe ihtiyacı var. Ve Hillary’nin bıçkın laflar etmesine imkan tanıyor; ayrıca İran’a saldırının ve Hamas, Hizbullah ve Devrim Muhafızlarını çizgi dışında tutmanın bir diğer yapıtaşıdır; Hamas, Hizbullah ve İranlıların son sekiz yıldır tam olarak kaç Amerikalıyı öldürdüğünü merak edenler varsa şayet, cevabı “hiç.”

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı