Hasan Cemal Milliyet'in yazarı.

Laiklikten vazgeçmiş olamaz.

Şeriatçı bir yazar haline gelmiş de olamaz.

Sol düşünceleri de bırakmış olamaz.

Herhalde AKP'den milletvekili adaylığı falan da düşünmüyordur.

İhale falan alıp sütununu sattığını da sanmıyorum.

Kategorik bir “ordu düşmanı” haline geldiğini de kimse iddia edemez.

AB'ye, ABD'ye satıldığına dair bir bilgi de ulaşmış değil.

Eski Hasan Cemal'in düşünce dünyasında köklü değişiklikler olmuş olamaz.

Ama Hasan Cemal'de bir değişiklik var.

İçinden geçtiğimiz gerilimlerde alışılagelmiş sosyetesinden bir hayli farklı duruyor.

Açıkça ezber bozuyor.

Belli ki tepki görüyor. O camiada, hele bu miting höykürmelerinin en tiz perdeye çıktığı ortamlarda ezber bozmak, değme fanatiğe taş çıkaracak tepkiler doğurur. Öyle bir aforoz sistemi işler ki, canınızdan bezersiniz.

Ama Hasan Cemal, ezber bozucu çizgisinde ısrar ediyor.

Oysa o da, mitinglere serenad yazmanın konforuna sığınabilirdi. Şu sıralar, öyle bir miting yazarlığı çıktı ki, alimallah, hamasette sınır tanımıyor. O tür gazetecilik milyon dolarlık avanslarla bile ödüllendirilebiliyor.

Ama Hasan Cemal, zor işi yapıyor:

Bir “Çelik çekirdek”e işaret edip duruyor. Türkiye'nin yeniden bir askeri müdahale ortamına sürüklenmek istendiğine dikkat çekiyor. Bu oyuna gelmemek gerektiğini, buradan ilerleyerek Türkiye'nin hiçbir şey kazanamayacağını ifade ediyor.

Aslında Hasan Cemal'in bildiklerini başkalarının da bildiğinde şüphe yok. Ama o sütunlarda yamulma var.

Peki neden Hasan Cemal, üstelik o cenahta böyle zor bir işe soyunuyor?

Sanırım, yaşanmış şeylerden alınan derstir bunun cevabı...

Hasan Cemal, “devrimci günler”in hikayesini yazdı.

Oradaki sömürü düzeninin hikayesini...

Devrimcilik” denen şeyin, nasıl birileri tarafından kullanılmak anlamına geldiğinin hikayesini...

Hasan Cemal, bir çok gazetecinin yıllar yılı yapamadığı çok basit bir iş yapıyor:

-Kendini aldatmama işini...

İlhan Abi”yi tanıyor.

Oradaki devrimciliğin nasıl bir kumpasa dönüşebildiğini biliyor.

Ondan sonra yapılacak tercih şu:

-Kralın çıplak olduğunu görmek mi, yoksa gönüllü aldanmaya devam mı?

Yön, Devrim, sivil – asker aydınlar, cuntalar, devrimci şiddet, ülke sorunlarının malzemeye dönüşmesi, kitlelerin kullanılması ve sonunda genç kurbanlar... Kurbanlar ve tuzu kuru olanların hiçbir şey kaybetmeden aynı yolda devamı...

Şu anda benzeri aktörlerin benzeri rollerde arzı endam ettiğini gören bir kimse aptal değilse ne yapar?

Hasan Cemal'in yaptığını yapar.

Hasan Cemal'in gidip döndüğü yolda yürüyenlere ne denir?

Hasan Cemal, olayların ve aktörlerin ruhunu okuyor.

Onun için o cenahta olanlar onu şaşırtmıyor.

O cenahta Hasan Cemal'in karşı karşıya bulunduğu öfke de, “iş üzerinde yakalanmış olma”nın öfkesi...

Aslında, artık devrimci dünyada “Bir bilen” haline gelen Hasan Cemal'in uyarılarına dikkat edilse, uzunca vadede “Aldanmalar”ın ve “Dönüşler”in romanını yazmak da gerekmez.

Hasan Cemal bir anlamda “Beni görün ibret alın” diyor.

Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az sözü tam bu böyle durumlar için söylenmiştir.