'Aslında gayet başarılı bir harekâtı neyin gölgelediği çok iyi araştırmalı" diyor emekli tuğgeneral Nejat Eslen. Emekli olduğundan bu yana güncel siyaset üzerine çıkışlar yapmaktansa, strateji üzerine görüş üreten ve düzenli olarak yazan Eslen, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'taki PKK hedeflerine yönelik son harekâtını da mercek altına almış.

Dün telefonda yaptığımız uzunca görüşmede yaptığı saptamalar, kamuoyunun sağlıklı oluşması açısından paylaşılmalı. Eslen'in saptama ve görüşleri şöyle:
- "Her askeri harekâtın siyasi hedefi olması gerektiğini Clausewitz'e dayanarak siz de ortaya koymuşsunuz zaten. Clausewitz, hatta siyasi hedefi olmayan askeri harekâtın yapılmaması gerektiğini de söyler. Burada geniş hedefler ve sınırlı hedefler arasında ayırım yapmak gerekiyor. Son yapılan, hedefler, kapsam ve dolayısıyla katılan birlik açısından sınırlı bir harekâttır. Siyasi hedefi de sınırlıdır; bu da PKK'ya kritik bir zamanda ileriki hareketini engellemek üzere darbe vurmaktır. Zaten PKK'nın o bölgedeki ağırlık merkezi olan Zap kampının hedef alınması, süresinin kısıtlı, katılan birlik sayısının az olması bunu göstermektedir."

- "Harekât, genel anlamıyla başarılıdır. Planlama, sevk ve idare ve geri çekiliş açılarından bakıldığında hiçbir ciddi sorun yaşanmadığı görülmektedir. Başladığında olduğu gibi, bitirildiğinde de tarih açıklanmamış olması, sürpriz unsurunun korunması açısından da yapılan doğrudur. Sınırlı harekât kapsamındaki hedeflerine de ulaştığı, örgütün bahar aylarında başlatması muhtemel saldırı potansiyelinin engellendiği değerlendirilebilir. Peki bu başarılı harekât, neden kamuoyunda başladığındaki başarı algılamasıyla bitirilememiştir? Sorulması gereken soru budur."

- "Bana kalırsa, harekâtın başarısına bir ölçüde gölge düşüren iki husus vardır. Bunlardan biri, hazırlanış ve yürütülüş aşamalarında başarılı olan diplomatik çabaların, bitiriliş aşamasında aksamasıdır. ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in Hindistan'dan yola çıkmadan yaptığı "Bir an önce bitirilmeli" açıklaması ortadayken, Ankara'daki görüşmelerde farklı yol izlenebilirdi. Gates'e görüşmelerde "Zaten harekât bitiyor, ama tarihini açıklayamıyoruz" diye iyi izah edilebilseydi, muhtemelen ABD Başkanı Bush'un ağzından tutumu sürdüren açıklama gelmeyecekti."

- "Bunun yerine kamuoyunda harekâtın kapsam ve süresi üzerine yanıltıcı beklenti oluşturan, beklentiyi yükselten açıklamalar yapıldı. Buradan harekâtın başarısına gölge düşüren ikinci ve asıl konuya geliyoruz. Planlama, sevk ve idare ve çekilme açılarından gayet başarılı olan harekât, iletişim ve medya ile ilişkiler açısından başarılı olmamıştır. Bence Genelkurmay, ilk günden itibaren mesela Çukurca, ya da bölgeye yakın bir noktaya bir medya bilgi merkezi kurabilir, yazılı bilânço açıklamalarıyla yetinmek yerine Pentagon'un yaptığı gibi günlük basın toplantılarıyla harekâtın kapsamının, hedeflerinin kamuoyunca doğru algılanmasını sağlayabilirdi."

- "Bu iki konu yapılabilse ABD'den gelen açıklamalarla ortaya çıkan bu algılama sorunu bu derece yaşanmaz, harekâtın psikolojik hedeflerinde de daha başarılı olunurdu. Harekât ile Türkiye "sert güç" kullandı. Şimdi sıra "yumuşak güç" kullanımında, yani siyasi, kültürel, ekonomik adımlarda olmalı. Ama şimdi yeni bir kavram var kullandığımız; o da "akıllı güç" kavramı. Yani ikisini birlikte, dengeli kullanabilmek gerekiyor. Aksi takdirde, yalnızca askeri harekâtlarla bu sorunun çözülemediği görülüyor."

Kaynak: Radikal