İlk elden şunu öğrendik ki, bir ihtilafın bütün taraflarını kapsayan müzakerelerin yokluğunda barış da olmaz. Hamas'la görüşmek şart.

Her kriz aynı zamanda bir fırsatsa, şimdi, Ortadoğu'da barışı sağlama stratejisini yeniden düşünmenin zamanı. İsrail'le Hamas arasındaki en son ve kanlı çatışma, Hamas'ı tecrit etme politikasının istikrarı sağlayamadığını gösterdi. Eski barış müzakerecileri olarak bizler de, başarısız tecrit politikasından vazgeçilmesinin ve Hamas'ın siyasi sürece dahil edilmesinin hayati önemine inanmaktayız. Hamas'sız bir İsrail-Filistin barış anlaşması mümkün olmayacak. İsrailli general Moşe Dayan'ın ifade ettiği gibi: "Barış yapmak istiyorsanız dostlarınızla konuşmazsınız. Düşmanlarınızla konuşursunuz." Filistinlilerinin bir tarafıyla müzakereyi kapsayan ama diğer tarafını yok etmeye çalışan anlamlı bir barış süreci söz konusu olamaz.

Sevelim ya da sevmeyelim, Hamas gitmeyecek. 2006'daki demokratik seçim zaferinden beri, abluka, siyasi boykot ve askeri saldırı yoluyla kendisine yönelen yok etme çabalarına rağmen Filistinlilerin desteğini almayı sürdürdü. Bu yaklaşım işe yaramıyor; yeni strateji lazım. Evet, Hamas İsrail'i kalıcı çözümün parçası olarak tanımak zorunda, ama bu diplomatik bir süreç ve dışlama onları bu sürece götürmez. Ortadoğu Dörtlüsü'nün Hamas'a dayattığı koşullar müzakere başlatmak üzere kullanılamaz bir eşik. Hamas için en önemli ilk adım, sürece katılmanın bir koşulu olarak şiddete tamamen son vermek. Tecritin sona ermesi  Hamas'ın Filistin ulusal hareketinin uzlaşmasına yardım eder ki, bu da anlamlı müzakere için hayati.

İlk elden şunu öğrendik ki, bir ihtilafın bütün taraflarını kapsayan doğrudan ve sürekli müzakerelerin yerini hiçbir şey dolduramaz ve bunların yokluğunda kalıcı barış nadiren mümkündür, hatta imkânsızdır. Tecrit sadece sertlik yanlılarını ve onların uzlaşmazlık politikalarını güçlendiriyor. Temas, pragmatik unsurları ve onların barış için gerekli olan ciddi tavizler verme kabiliyetlerini kuvvetlendirebilir.

Obama yönetimi ve George Mitchell'ın Ortadoğu temsilciliğine atanması, ideoloji değil, gerçekçiliğe dayalı bir stratejinin izleneceği yönünde yeni bir umut veriyor. Bu olmaksızın, ne iki devletli çözüm, ne barış, ne de İsrailliler ve Filistinliler için güvenlik söz konusu olacak. Hamas'la temas kurmanın teröre ya da sivillere yönelik saldırılara göz yummak anlamına gelmediğini kabul etmeliyiz. Aslında bu temas, güvenliğin ve işleyen bir anlaşmanın sağlanması için bir önkoşul. (Michael Ancram (Kuzey İrlanda barışında arabulucuk yaptı) / Paddy Ashdown (BM'nin eski Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi) / Şlomo Ben-Ami (eski İsrail dışişleri bakanı) / Betty Bigombe (Eski Ugandalı bakan) / Alvaro de Soto (BM'nin eski Ortadoğu barış süreci özel koordinatörü) / Gareth Evans (Kamboçya'da barış müzakerelerine katılan eski Avustralya dışişleri bakanı) / Peter Gastrow (Güney Afrika'da eski parlamento üyesi ve Ulusal Barış Komitesi üyesi) / Gerry Kelly (Kuzey İrlanda meclisinde Sinn Fein üyesi, Hayırlı Cuma Anlaşması müzakerelerinde önemli rol oynadı) / John Hume (Kuzey İrlanda barışının mimarlarından, Nobel Barış Ödülü sahibi) / Ram Manikkalingam (Diyalog Danışma Grubu'nun kurucusu) / Lord Chris Patten (Hong Kong'un son Britanya valisi, bölgenin Çin'e devrinde rol oynadı), 26 Şubat 2008)

Kaynak: Radikal