Başbakan tarihi dengeleri altüst etti.

            ABD, keşfedildiği günden bu yana böyle bir azar işitmedi.

            Dışişleri Bakanlığından bilmem kimin verdiği “tıs” sesini başbakan kreşendoya dönüştürdü. Diplomatik yansımasının kar-zarar endeksinde neye karşılık olacağını çok bilmiyoruz, ancak ABD"nin hava sahamızı ihlal etmesinden ötürü Türkiye"den işittiği azara “çok özür dileriz bir daha olmaz” diye tırsak bir cevap vermesi başbakanımızın daha gür sesle konuşması için ona beklediğinden fazla güven verdi. Bu kadarla kalmadı 2023"e kadar tek başına iktidarda kalma umudu da bahşetti.

            Bir haber televizyonunda bir muhabire demeçler verdi. Şekli, şuurunu taşımaya elverişsiz cümleler kurdu.

            Ve 3 paragraflık bir demeçte bir İncil dolusu çelişki serdeden başbakanın durumu hakikaten endişe veriyor. Bu endişe, yaşadığımız topraklarda olup bitenden habersiz yaşıyor olmanın vehmettiği gerçekleri de yüzümüze yapıştırdı.

            ABD terbiyesizlik yaptı. Türk hava sahasını ihlal etti ve koptu kıyamet. Bu ilk defa oluyordu. Evin içindeki hırsızın anahtara ihtiyacı olmadığı gibi Nasrettin Hoca türbesinin de bekçiye ihtiyacı yoktu ama en azından hırsızın evin içinden çıkacağı ihtimalli düşünülmemişti. Asıl üzücü olan bu idi.

***

            ABD uçaklarının Türkiye topraklarından kalkması ve Türk hava sahasında tepinmesi yasak değil. Tabi Türkiye"de; havada ve karada, iyi günde ve kötü günde olup biten her şeyden haberdar olan ABD olduğu için konu bir noktada kilitleniyor.

            “Rivayet oluna ki, malumatımız olmadan Türk hava mıntıkasında hüviyeti meçhul bir teyyare görülmüş. Aha bu teyyare kimin ola ki? Hani uçan kuştan haberiniz vardı?” diye ABD"ye sorulan soru, “O bizim teyyaremizdi. Korkmayın. Türkiye bandrollü olmadığı için tanımamış ve endişeye kapılmışsınız. Kusura bakmayın. Bir daha olmaz.” diye cevaplanmış.

            Buraya kadar iyi. Ama işte “bir daha olmaz” cevabının verdiği gaz, hamaset sendromuna dönüştü.

            İyi savaşanın değil kafa tutanın yiğit kabul edildiği bu yeni dönem efsanesi, hakikaten milleti aptal yerine koyarak büyüyor. “Bir daha olmaz” cevabının “sizden habersiz olmaz” şeklinde okunmayıp bir korkunun ifadesi olarak millete sunulması taaccüp vericidir.

            İncirlikteki hangarlarda genelevi kuran ABD"nin, Mersin, İskenderun limanlarından her gün konteynırlarla taşıdığı mühimmat ve lojistiğin rahatsızlık vermemesi savunma ve stratejik işbirliği olarak değerlendirilirken Türkiye"den habersiz sınırı ihlal eden bir teyyare yüzünden ABD"yi bu kadar korkutmanın doğru olmadığını söylemek geliyor insanın içinden.

            Başbakan devam ediyor. “Bir daha olmasın. Tekrarı halinde ne olacağı bellidir”. Bu demeç, cahiliyye döneminin Arapları gibi sevinçten tef çalacak duruma getiriyor adamı. Acaba savaş mı olur?

            Ama başbakan devamını getirmiyor. Peki, bunu neden yapıyor? Her gün incirlikten sorti alan savaş uçaklarına alıştığı gibi bu siyasi sortilere de halkın alışık olduğu düşünülürse fazla sancılanmanın ve illa da bir sonuç doğurması gerekmediğinin sırrına erişilir.

            Başbakanın“Tekrarı halinde ne olacağı da bellidir. Hava sahasının ihlali farklı bir olaydır, ancak olay farklı bir olaya dönüştürülürse, yapılacak olan olay bellidir” cümlesi içinde; iç içe ve girift ve anlamsız ve biçimsiz ve apolitik ve adiplomatik ve senkronik ve aritmik ve fakat artistik bir anlam var…

            Bu anlamsızlık yükünü taşımaktan yoruluyor bu millet.

            Türk siyasetinin Neron"una hak veresi geliyor adamın.

            Günlerdir aşağılık bir trajediye dönüşen sınır ötesi operasyonu planı var bu ülkede. İçerdekini terbiye etmek için dışarıdakini dövmek…

            Hamaset değil düpedüz hamakat…

            Başbakan yine şecaat arz ediyor: “Genel Kurmay bana bağlı bir kurumdur. Asker benim emerimdedir”

            Neron: “Asker emrindeyse gereğini yap. Ne duruyorsun”

            Başbakan: “ABD"ye nota verdik tırstılar. Bir daha olmayacak dediler”

            Neron: “Konumuzla ne ilgisi var?”

            Başbakan: “ABD"den istediğimiz net, Irak"taki PKK kampları dağıtılsın.ABD ve Irak"tan beklentimiz Kuzey Irak"taki terör kamplarını dağıtmasıdır. ABD"nin açıklamasından şunu da çıkarabiliriz. Bunu beraber yapabiliriz”

            Neron: “Bu ülkede anayasal güçler var”

            Başbakan: “Anayasanın 367 kararı yüz karasıdır. 2023"e kadar iktidarda kalacağız. 22 Temmuzda 3 Kasımdan daha güçlü geleceğiz”

 

            ABD"ye verilen notadan, Irak"a yapılması planlanan operasyondan gelinen nokta: 22 Temmuz zaferi ve 2023"e dek süreceği söylenen iktidar.

            Her şey bunun için.

            Başbakanın bilmediği bir şey var.

            Talabani bana şunu demişti Tayyip bey Siirt seçimlerine girerken;

            “Tayyip beyi Siirt"ten mutlaka seçin. ABD Irak"a girerse Ben Irak"ta O burada Başbakan olur”

            “Ee” dedim?

            “Eesi şu; Her bağımsızlık bir kaosun yarattığı fırsattır.”

            Sohbetin diğer detayları ayrı ve uzun bir konudur.

            Evet, geldiğimiz nokta Talabani"nin o günkü öngörülerine hayal ettiğinden daha fazla zemin yarattığını gösteriyor. Talabani Irak"ta Cumhurbaşkanı oldu ama Tayyib Bey Türkiye"de Cumhurbaşkanı olamadı. Bu, ABD"nin güvenini yeteri kadar ya da layıkıyla kazanamamış olmaktan kaynaklanıyor olabilir mi?

            Şimdi Talabani ve ABD ile gidip sınır ötesinde bombalama yapacak.

            Ben gülüyorum. Siz de gülün.

            Neye gülüyorum? Şuna;

            “Tekrarı halinde ne olacağı da bellidir. Hava sahasının ihlali farklı bir olaydır, ancak olay farklı bir olaya dönüştürülürse, yapılacak olan olay bellidir”

            Bir de şuna:

             “ABD"den istediğimiz net, Irak"taki PKK kampları dağıtılsın. ABD ve Irak"tan beklentimiz Kuzey Irak"taki terör kamplarını dağıtmasıdır. ABD"nin açıklamasından şunu da çıkarabiliriz. Bunu beraber yapabiliriz”