Başbakan'ın 'hamdolsun'unu diline dolayan arkadaşlar, bir güzellik de Baykal'a yapıp, onun 'Allah'a şükür 2008'de geldiğimiz noktada iç kavgalarını aşmış, birbirine saygı gösteren, birbirinin değerini bilen bir partiye dönüşmeyi başardık' sözlerini alay mevzuu haline getirecekler mi?

Hasretle bekliyorum...

Başbakan'ın 'hamdolsun'una takan ilk şahıs, Ahmet Coşkun adlı Hürriyet yazarı olmuştu.

Burada bir parantez açmak durumundayım:

Hazirun, ismi geçen arkadaşı (bazı edep dışı sözlerine maruz kaldığım için) takıntı haline getirdiğimi düşünebilir.

Hemen belirtmeliyim ki, benim 'Ahmet Coşkun' diye bir takıntım yok. Onu, büyük bir memnuniyetle Zekeriya Beyaz, Özdemir İnce, Emre Kongar, Zülfü Livaneli ve Ruhat Mengi'nin bulunduğu 'liste'ye dahil etmek isterdim; hem entelektüel düzeyi, hem 'malzeme değeri' açısından...

Fakat, bu arkadaş gözümü korkuttu benim.

Kaç gündür televizyonlardan, Yaşar Alptekin'e sarfettiği 'Küstah bir sırıtışla ortaya çıkan kocaman beyaz dişler' ifadesini ve istihfaf kokan cümlelerini duyuyorum, doğal olarak tırsıyorum. (Yaşar Alptekin, kanal kanal dolaşıp, 'Bu arkadaş bana bunları söyledi, çok ayıp etti' diyor. Bence hiç ayıp etmedi. Onun doğal hali bu.)

Neyse biz işimize bakalım ve 'yazıları' çerçevesinde kalalım; 'müptezel, çirkef, aşağılık adam' diye saydıracaksa da saydırsın, onun bileceği iş; 'üslubu beyan ayniyle insandır...'

Başkaları ne düşünür bilmem ama, Baykal'ın 'şükür'lü sözleri beni tatmin etmedi.

Evet, 'geldiğimiz şu noktada', karşımızda iç kavgalarını aşmış, birbirinin değerini bilen insanların yekûn tuttuğu bir parti var...

Baykal, hiçbir şey yapmadıysa da, bunu sağladı.

Muhalifleri sindirdi.

Partiye dirlik düzenlik getirdi...

Bana sorarsanız hiç iyi yapmadı.

Mesela, daha önce MYK'yı Parti Meclisi seçiyordu. Yeni CHP programına göre, MYK'yı artık genel başkan tek başına belirleyecek. İsterse MYK'yı tamamen değiştirebilecek, isterse 'nokta atamalar' yapabilecek.

Böylece, il ve ilçe başkanlarına da, kendi bölgelerinde 'tek adam' olma yolu açılacak.

Bir zamanlar 'Parti içi demokrasinin uğradığı tek adres CHP'dir' diyor, yaptıkları kavgalı kurultaylarla övünüyorlardı.

Partide şimdi, tek adam yönetimine dayalı 'monolitik' (hem de mosmonolitik) bir yapı var.

Demek ki CHP kurultayları bundan sonra daha az kavgalı geçecek.

Baykal'ın 'şükür'lü konuşmasında, Cumhurbaşkanı Gül'e hakaret eden İzmir milletvekili Canan Arıtman'a da ince bir ayar var...

Hürriyet yazarı Ahmet Coşkun, Baykal'ın savunularını 'Hakikaten şahane, hakikaten mükemmel, hakikaten ikna edici' buluyor ama, ben yine ikna olmadım.

Baykal, 'CHP olarak hiç kimseye kimliği, kökü, inancı açısından bakmadıklarını' söylüyor.

Çok şükür bu kadarını söyleyebiliyor.

Hakikaten şahane...

Ama hiç inandırıcı olamıyor.

Canan Arıtman'ınki, çünkü, 'ince ayar'la geçiştirilebilecek cinsten bir cürüm değil. Ortada kaba saba bir faşizm, 'mevzun' bir ırkçılık var.

İzninizle bir parantez daha açmak istiyorum:

Kaç yılın 'Tayyip yalakası'yım, hiçbir zaman aklıma 'Hakikaten şahane, hakikaten mükemmel, hakikaten ikna edici... Ne yalan söyleyeyim, hayran kaldım...' türünden cümleler kurmak gelmedi. Demek ki katedeceğim daha çok 'mesafe' var

Hadi bu parantezle yazıyı noktalayalım, Baykal meselesine daha sonra devam ederiz.

Star Gazete