Yüsra'nın 3,5 yaşındaki oğlu, anaokuluna başladığı zaman annesinin okul gezisine katılmasını gerçekten çok istedi. Bu yüzden annesi, oğluna yardımcı olmak üzere sinema ziyareti için kayıt yaptırdı. O, sınıfın dışında çocuklarının kıyafetlerinin düğmelerini ilikledi ve ön salona kadar onlara eşlik etti. Ama orada müdür tarafından durduruldu. Müdür, şaşkınlık içindeki çocukların önünde ona, "Başörtüsü taktığınız için sınıfa refakat etme hakkına sahip değilsiniz" dedi. Ona, laik Fransa Cumhuriyeti'ne hakaret olduğu için başörtüsünü çıkarması gerektiği söylendi. O, "Karşı çıktım" diyor. Eşitlik ve hürriyetle alakalı görüşleri dile getirdim. Ama aşağılanmış bir şekilde eve dönmek zorunda kaldım. Gördüğüm son şey, üzülen oğlumun gözyaşlarıydı. Niçin ayrılmak zorunda olduğumu anlayamadı."
Fransız yardım kuruluşu çalışanı şimdi Mamans Toutes Égales ya da Tüm Anneler Eşittir isimli protesto grubunun bir mensubudur. Merkezi Paris dışında Montreuil'de bulunan grup, giderek artan sayıda başörtülü annenin okul gezilerinden men edilmesini protesto için okul otobüslerini engelledi, gezileri boykot etti ve sokak gösterileri düzenledi. Yüsra (36), "Bu, devlet okullarında özgürlük ve demokrasiye yapılmış bir saldırıdır. Müslüman kadınları görüntüden silmek istiyor gibi görünüyorlar."
Fransa'nın 2004'te -haç ya da türban gibi diğer dini sembollerle birlikte- kızların devlet okullarında başörtüsü takmalarını yasaklamasından yaklaşık 10 sene sonra, Müslümanların başörtüleri yeniden Fransa'da siyasi tartışmaların ön sıralarına yerleşti. Fransa bir polisin peçe takan kadın üzerinde kimlik kontrolü yapması akabinde hafta sonu Paris'in dış kesimlerindeki Trappes'te iki gece isyan ve araba yakma olaylarıyla sarsıldı. Bu durum, Nicolas Sarkozy'nin 2011'de kamusal alanda peçe takılmasını yasaklayan tartışmalı kanunuyla ilgili sorulara yol açtı. Ama Trappes'te siyasi sınıfı şok eden isyan olaylarından önce de Fransa'da Müslümanların başörtüsü meselesiyle ilgili olarak aylardır gerilim yükseliyordu. Mevcut Sosyalist hükümet, Fransa'nın Avrupa'da peçe konusunda en sert kanunlardan birine sahip olmasına rağmen standart başörtüsü konusundaki kanunları daha da sıkılaştırmayı düşünüyordu. Sosyalist bir milletvekilinin Fransa'nın "saplantısı" diye yakındığı bir bez parçası olan başörtüsü, halen François Hollande'nin Fransasında büyük bir siyasi meseledir. Şimdi milletvekilleri özel çocuk bakım evlerinde bakıcıların çocukların önünde başörtüsü takmalarının yasaklanması da dahil, başörtüsü takılarak çalışılabilen meslekleri sınırlayan yeni ve daha sert bir kanun çıkarmayı düşünüyorlar.
"Peçe: Sol kendi kanununu istiyor" ibaresi, martta solcu Libération gazetesinin birinci sayfasının manşetiydi. Tartışma halen birkaç cephede hararetli bir şekilde devam ediyor. Birincisi, başörtülü anneler, okul gezilerinden hariç tutulmaları hakkında hükümete başvurdular ama sonuç çıkmadı. Sonra bakışların odağı, yüksek mahkemenin mart ayında bir kadının başörtüsü taktığı için haksız olarak özel kreşteki işini kaybettiğine hükmetmesiyle bebek bakım evlerine döndü. Karar siyasi öfkeleri alevlendirdi. Entellektüeller ve siyasetçiler kadını desteklediği için mahkemeyi eleştirdiler ve özel çocuk bakım merkezlerinde başörtüsü takılmasının, küçük çocukları tehlikeli bir şekilde etkileyebileceği uyarısında bulundular. Hollande özel kreşlerde personel tarafından başörtüsü gibi dini semboller kullanılıp kullanılmayacağı hakkında yeni bir kanuna ihtiyaç olduğunu, belki de kanunun özel sektörün diğer alanlarına da uzatılabileceğini söyledi. Gerginlik, Paris'in varoşlarındaki Argenteuil'de başörtülü kadınlara yapılan son saldırılar sebebiyle iyice yükseldi. Saldırıya uğrayan hamile bir kadın birkaç gün sonra düşük yaptı. Geçen ay Argenteuil'de sokak gösterileri yapan yüzlerce protestocu, Trappes'teki isyan olaylarından haftalar önce başörtüsü etrafındaki tartışmaların zehirli yapısını kınadı. Fransa'da 2011 ve 2012 arasında İslamofobik saldırılar iki kattan fazla arttı. İslamofobya'ya Karşı Fransız Ortak Girişimi'ne göre, saldırıların baş hedefi başörtülü kadınlar olurken, bunlara yapılan saldırılar, fiziki ve sözlü saldırı kurbanlarının yüzde 77'sine denk geliyordu. Argenteuil'de kadınlara yapılan saldırılardan sonra Fransa Müslüman Konseyi şu uyarıyı yaptı: "Başörtüsü tartışmalarının olduğu her zaman başörtülü kadınlara yönelik saldırılar katlanarak artıyor."
Başörtüsünden dolayı Montreuil'de oğluyla birlikte okul gezilerine katılması engellenen beş çocuk annesi Yetto Souiriy (37), "Artık Fransa eskisi gibi değil. Ben çocukken herhangi bir problem yoktu. Ben burada doğdum. Toplum tarafından kabul edildim" diyor. "Fransa şimdi Müslümanlara karşı öfkeyi körükler görünüyor. Pazarda başörtüleri çıkarılan kadınlar olduğunu duyuyorsunuz. Gezilere alınmamamdan bu yana çocuğumun okulundaki anne-babalar bile bana farklı bir gözle bakmaya başladı. Fransa'da soldan büyük beklentilerim vardı ama ayrımcılık açısından hiçbir şey değişmedi. Mağazalarda bile insanlar 'Başörtünü çıkar. Onu sadece sinir bozmak için takıyorsun' diyorlar."
Fransa Cumhuriyeti, herhangi bir dini lekelemek yerine tüm özel inançlar için eşitliği teşvik maksadıyla kilise ile devletin keskin çizgilerle ayrılığı üzerine inşa edilmiştir. Laiklik, ülkede sağ, sol, hatta Marine Le Pen'in aşırı sağını birleştiren birkaç husustan biridir. Bunun özünde, kamu hizmetinde tüm devlet görevlilerinin tarafsız olma mecburiyeti yatar. Bunlar, başörtüsü gibi açık dini sembollerle dini inançlarını sergileyemezler. Kamu sektörü çalışanlarının -öğretmenlerden postacılar ya da tren istasyonu personeline kadar- başörtüsü, görünür vaziyette haç, türban ya da Yahudi takkesi takmaları yasaktır. Geçmişi 60 sene önceye kadar giden bu yasa halen değiştirilemez durumdadır. Bazı siyasetçiler ve filozofların, bu yasağın özel sektöre de uzatılması talepleri dolayısıyla Hollande hükümeti altında çeşitli güçlükler zuhur ediyor. Özellikle özel çocuk bakımevlerindeki Müslüman bakıcıların başörtüsü takmalarının sınırlandırılması talep ediliyor ve annelerden, okul gezilerine katılmak istiyorlarsa başörtülerini çıkarmaları isteniyor. Küçük çocuklar ve bunların başörtüsüne "maruz kalıp kalmamalarına" odaklı bu tartışma, insanlar arasında giderek daha da fazla bölünmeye yol açar görünüyor.
Enise Fethi (34), Montreuil'de helal hamburgercide kahvesini karıştırırken en büyük oğlu oyun oynuyor. Onun üç çocuğu var. Başörtüsünden dolayı sekiz yaşındaki ikinci oğlunun ilkokulu tarafından okul gezilerine katılması engellenen Fethi, bunun annelerinin seçilerek sınıfın önünde hariçte bırakıldığını gören yeni nesil üzerinde bırakacağı etkilerden endişe ediyor. "Çocuklar aptal değil. Onlar her şeyi anlıyorlar. Anneleri bu tür muameleye maruz kalan çoğu çocuk psikolojik zorluklar yaşadı. Oğlum, ben gidemediğim için öfke nöbetleri geçirdi, kafasını evin duvarlarına vurarak kendisine zarar vermeye başladı. Ne zaman okul gezisi zamanı yaklaşsa son derece endişeli oluyor ve gözyaşlarına boğuluyor."
Fransız olan Fethi, annesinin başörtüsüyle hiçbir problem olmaksızın okul gezilerine katıldığını hatırlıyor ve "Bazen hoşgörüde geriye gittiğimizi düşünüyorum" diyor. Bir keresinde başörtüsüyle okul kütüphane gezisine katılması engellendiğinde o, geziye katılmasına izin verilen, görünür yerde büyük bir haç taşıyan bir anne fark etti. "O anne beni destekledi. 'Benden istenseydi haçımı asla çıkarmazdım' dedi." Fethi, problemlerinin oğlunun okuluyla başlamadığını söylüyor. O, dikiş makinesiyle hastane çarşaflarına etiket diktiğinde, başörtüsünün güvenlik riski doğurduğunun söylenmesiyle özel şirketteki işinden ayrıldı. Müslümanların haksız olarak hedef alındığını düşünüyor. "11 Eylül'den bu yana, başörtüsüyle dışarıya çıkarken kendimi hiç rahat hissedemedim."
Annelerin okul gezilerine başörtüleriyle katılmalarını yasaklayan özel bir kanun yoktur. Hukuk uzmanları, bunun Avrupa insan hakları kanunlarının ihlali olacağı uyarısında bulunuyorlar. Bunun aksine, 2011'de Montreuil'de bir mahkemenin okulun başörtülü bir anneyi geziye almamaya haklı olduğuna dair kararı sonrasında Sarkozy'nin eğitim bakanı 2012'de okullara "kamu hizmetinde tarafsızlığa" uygun davranılmasını tavsiye eden bir bildiri yayımladı. Bu da başörtüsü takan annelerin piknik ya da galeri ziyaretine katılmak istiyorlarsa başörtülerini çıkarmalarının gerekeceği manasına geliyor. Bildiri, bu konuda karar vermede okulları serbest bırakıyor. Böylece bazı okullar başörtülü anneleri engelliyor, bazıları engellemiyor. Müslüman annelerden gelen taleplere rağmen bildiri Sosyalistler tarafından iptal edilmedi. Mevcut eğitim bakanlığı, bildirinin ebeveynlerin seyahatlerden hariç tutulmalarıyla alakalı olmadığını, onlara okul faaliyetleri sırasında tarafsızlık uygulandığını hatırlattığını söylüyor. Annelerse, bir yandan geziden men edilirken diğer yandan okulların yaz eğlencelerine başörtüleriyle katılmalarına müsaade edilmesinin saçma olduğunu söylüyorlar.
2008'de Fatma Afif, Paris'in kuzeybatısında Chanteloup-Les-Vignes'te özel kreş Baby Loup'taki işinden kovuldu. Fransa'nın en fakir kasabalarından birinde bulunan kreşin bir eşi yoktu. Kreş hemşireler, hanım polis memurları ve garsonlar gibi korkunç bir çalışma programı içindeki annelere yardım için her gün 24 saat açıktı. Kreş, Afif'i başkaldırma ve kötü davranıştan işten attı. O ise işten atılmasının, doğum izni sonrasında başörtüsüyle işe dönmesi sebebiyle kendisine yapılan dini ayrımcılıktan kaynaklandığını savundu. Kreşin personel tarafından dini semboller takılmasını yasaklayan dahili bir kural kitabı vardı. Alt mahkemelerde yıllar süren mücadelesi sonrasında, ki hepsi de aleyhinde karar verdi, Fransa yüksek mahkemesi, bu sene martta Afif'in "dini hükümler temelinde ayrımcılık" sonucu haksız yere işten atıldığına ve özel firmaların başörtüsü takan tüm personele karşı toplu yasak uygulayamayacağına hükmetti.
Mahkeme kararı, siyasi bomba etkisi yaptı. Çoğu politikacı ve entelektüel, başörtüsünün kreşlerden uzak tutulması gerektiğini belirterek karara ateş püskürdü. Sosyalist içişleri bakanı Manuel Valls, parlamentoya Fransa'da laikliğin "altını oyan" mahkeme kararına "üzüldüğünü" söyledi. Feminist filozof Elisabeth Badinter ve diğer solcu entellektüeller, çocukları korumak ve "tarafsızlığı" sağlamak üzere başörtüsü gibi dini sembolleri özel kreşlerin dışında tutmak için laikliği kuvvetlendiren daha sert kanunlar getirilmesini talep ettiler. Kreşin avukatlarından biri, başörtüsünün çocukları etkileme "tehlikesinden" bahsetti. Baby Loup, peçe konusunda daha sert kanunlarla ilgili yeni tartışmaların simgesi haline geldi.
Hollande hemen televizyondan, Müslümanların başörtüsü gibi dini sembollerle ilgili yeni bir kanunun "gerekli" olduğunu duyurdu. O, özel kreşte "çocuklarla temas" olduğu zaman orada da kamu sektöründekine benzer bir yaklaşım olması gerektiğini söyledi. Hatta o, özel firmalarda "halkla temasın" olduğu durumlarda dini sembolleri kısıtlamak için de bir kanun gerekebileceğini öne sürerek daha da ileri gitti.
Cumhurbaşkanı derhal istişare kurumu Laiklik Gözlemevi'ni yeniden aktif hale getirdi. Bu kurumun, özel kreşlerde başörtüleri ve dini sembollerin kullanımını sınırlayan yeni bir kanunun nasıl şekilleneceğine dair önümüzdeki aylarda rapor sunması bekleniyor. Hollande, bu kamusal tartışmanın tahrip etme potansiyelinin farkında olarak "sükûnet ve yapıcı diyalog" çağrısında bulundu. Siyasilerden bazıları bu girişimi sorguladı. Şehircilikle ilgili işlerden sorumlu Devlet Bakanı François Lamy, Fransa'da laikliğin yıllardır "bir şeyleri yasaklayan kanunlar" üzerine inşa edildiği, bunun sonucunda da toplumda "çatlaklar" ve ayrılıklar baş gösterdiği uyarısında bulundu. Sosyalist milletvekili Christophe Caresche de yeni bir kanun çıkarmanın sadece Fransa'daki kimlik krizinin "alevlerini körükleyeceği" ve "dışlamaya" yol açacağını söyleyerek "peçe takılması üzerine siyasi tartışmaların tekrarlanma" tehlikesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
Parti Radical de Gauche'dan Laiklik Gözlemevi mensubu senatör Françoise Laborde, daha önce kendi evlerinde çocuklara bakan çocuk bakıcıları da dahil, çocuklarla birlikte çalışan insanların dini semboller kullanmalarını sınırlayan bir kanun teklif etmişti. Fransa'da devlet tarafından kayıt altına alınmış çok sayıdaki çocuk bakıcısı arasında Müslüman kadınlar da var. Laborde geçenlerde Libération'a halen özel kreşler ve çocuk bakım mesleklerinde dini "tarafsızlığın" sağlanması gerektiğine inandığını söyledi. O, Müslüman kadınların başörtüsünü kendi hür iradeleriyle takıp takmadıkları konusunda da kuşkulu olduğunu söyledi. "Bir şekilde bu fahişelikle aynı meseledir. Aslında tercih olmayan tercihler vardır."
Paris'in batısındaki Nanterre'de başörtülü tecrübeli çocuk bakıcısı Djamilia Latrèche (50), çocuk bakıcıları arasında korku ve hayal kırıklığı hali var. "Halen ben, Hristiyan'dan ateiste kadar her inançtan ailelere mensup üç çocuğa bakıyorum. Bunlar benim başörtümü hiç umursamadılar. Çocuk bakıcıları şimdi işe uygun olup olmadığımız bakımından dinimizle ilgili olarak devletin bizi sorgulamak istediği hissindeler. Bu tavır, haksız, ayrımcı ve saçmadır. Ben, dairemdeki birkaç kitabı saklamam, kimliğimi gizlemem gerektiğini hissediyorum. Yüksek mahkeme, dini ayrımcılık yapıldığına dair Baby Loup kreşi çalışanından yana karar verdiği zaman gerçekten çok mutlu olmuştum. Ama şimdi beni endişelendiren, hükümetin yeni kanunlar için çalışarak kasten bir şeyleri karıştırması, toplumda ayrılıklara yol açmasıdır. Bu, kapsayıcı olması gereken topluma yanlış mesaj gönderiyor. Peki ya ben baktığım çocuklarla dışarı çıktığımda birileri başörtümü çıkarsa ya da bana taş atsa ne olur?"
Dini sembollerle ilgili kanunlar üzerinde uzmanlaşan Fransız antropolog Dounia Bouzar, iş yerlerinde başörtüsüyle alakalı meseleyi ele almada Fransa'da mevcut kanunların zaten yeterli olduğunu söylüyor. Halen özel sektörde dini semboller ve uygulamalarla ilgili problemlerin yüzde 94'ü diyalog yoluyla hallediliyor. Bouzar, yeni başörtüsü kanunu çıkarılmasına yönelik istişareler kapsamında, "Umarım Müslümanların nefretini arttırmaz ya da bugünkünden daha da kötü ön yargılara yol açmaz" diyor.
Numune olarak yapılmış başörtüsüyle Hafide Ouhami, başörtülü annelere eşit haklar için Paris'te yapılan son gösteride, küçük oğlunun yanında duruyordu. Bana, "Sosyal hizmetlerde çalışıyorum" dedi. "Bu yüzden her sabah işe geldiğimde başımı açıyorum, işten çıkınca da yeniden başımı örtüyorum. Bu biraz, kişiliğimin bir parçasını çıkarmak gibi oluyor ama kanun böyle. Siyasetçilerin özel şirketlerde ve çocuk bakıcıları için başörtüsünün takılabilir olup olmadığıyla ilgili olarak yeni bir tartışma çıkarmalarından rahatsızım. Meseleler uç noktalara taşınıyor gibi geliyor. Sanki hiçbir yerde kendimiz olmamıza hoş bakılmıyor gibi geliyor.
Kaynak: The Guardian
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas