58 yaşındaki François Hollande hayatında ilk defa ve Cumhurbaşkanı seçildikten kabaca on iki ay sonra gitti Pekin'e. Nihayet.

Bir karşılaştırma olarak, Almanya Başbakanı Angela Merkel, dünyanın ikinci büyük ekonomik gücünü, ikisi 2012'de olmak üzere, son altı yıllık dönemde altı defa ziyaret etti. Merkel'in Orta Krallığa seyahati beş gün sürüyor. Fransa Cumhurbaşkanı, diplomatik danışman olarak henüz atadığı büyük Çin uzmanı Jean Paul Ortiz ile otuz yedi saatliğine gidiyor oraya.

Ağustos sonunda, Dışişleri Bakanı Laurent Fabius tarafından Çin ile ekonomik ilişkiler özel temsilciliğine atanan Martine Aubry, Ocak ayı itibariyle oraya bir kez gitmiş ve Fransa'nın Çin'de yeterince "siyasi lobi faaliyeti" yapmadığından yakınmıştı.

Kayıp zamanı telafi etmek için henüz geç değil. Paris, Asya'nın Avrupa için öneminin bilincine varmaya ve bunu göstermeye başladı sonunda. Elysee Sarayı, Çin ile karmaşık ilişkilerin normalleşmesi gerektiğinin farkında ve tesadüfen her iki tarafta iki yeni liderin, Paris'te Hollande ve Pekin'de Xi Jinping, olması buna katkıda bulunmalı.

François Hollande'ın Çin vizyonu, adaylık sürecinden itibaren ne yazık ki dönüşüm geçirdi. Gazeteci Eric Dupin "La Victoire empoisonnée" adlı kitabında, Hollande'ın Çin'i "düşman" gibi gördüğüne ve Çinlileri "her konuda hileci" insanlar olarak telakki ettiğine ilişkin itirafını aktarıyor.

Hollande, vakitlice ve aynı biçimde düşman olarak nitelendirdiği finans konusunda olduğu gibi pragmatizmin etkisine kapıldı. Oldukça aktif ve etkin biri olan Çin'in Paris büyükelçisi Kong Quan, yeni sosyalist Cumhurbaşkanı tarafından, Elysee Sarayı'na çabucak kabul edildi.

Cumhurbaşkanı'nın Pekin'e sekiz bakan ve yaklaşık altmış iş adamından oluşan bir delegasyonla gitmiş olması, Fransa-Çin ilişkisinin belirleyiciliğine işaret ediyor. Kapatılacak mesafe çok büyük. Çin ile Fransa arasındaki ticaret fazlası, Çin ile Almanya arasındakinden iki kat fazla. Fakat iki ülkenin çıkarları örtüşebilir. Ekonomik durgunluktaki bir Avrupa, hem Çin'i hem de Avrupa'nın büyümesine hizmet edecek Çinli dinamizmi cezalandırıyor.

Ulusal güvenlik kaygıları göz önünde bulundurularak zorunlu tedbirlerin alınması şartıyla Fransız girişim sermayesi yatırımlarına Çinli katılımı tabusunun yıkılması lazım.

Sonuç olarak, François Hollande orada, çetrefil fakat kaçınılmaz bir mesele olan insan hakları meselesine ilişkin de gerçekçi bir üslup bulabilmeli. Alman tecrübesinin ortaya koymuş olduğu gibi hem iş yapmak ve hem de bu konuları açıkça dile getirmek imkansız değil. Fransa, ilkelerinden ödün vermeden Çin ile işbirliği yapabilir.

Kaynak: Le Monde, Başyazı
Dünya Bülteni için tercüme eden: Muhsin Korkut