Mısır'ın yeni anayasasına yüzde 64'e yaklaşan 'evet' oyunun arkasında devrimden sonraki aşamada ülkenin yasal mercilerini kabul ettirmek dışında başka işaretler de var.  Çünkü bu oran bize neredeyse beklenen parlamento seçimlerinin sonuçlarıyla ilgili net bir vizyon da sunuyor. Buradan yola çıkarak anayasa seçimleri üzerinden, parlamentoya da yüzde 60- 70 oranında İslami eğilimlerin hâkim olacağını söyleyebiliriz. Dikkat çeken konu ise, anayasaya evet diyen oyların oranının, Mısır sokaklarının muhaliflerle ve tartışmalı anayasa kararlarının sahibi Muhammed Mursi'nin destekçileri arasında çıkacak çatışmalar üzerine oynanan bahisleri ters düz etmesi oldu.  Ulusal Kurtuluş Cephesi göreceli başarısıyla milyona ulaşmayan bazı göstericileri Mısır sokaklarına dökerek halkın fikrini değiştirebileceğini hayal etti.  Bunun en büyük delili de, muhaliflerin bir süre sonra seçimlere katılma kararı alması ve halkı 'hayır' oyu kullanmaya çağırması olarak gösterilebilir. Bu karar muhaliflere göre mantıklı sayılabilir ancak halkın büyük çoğunluğu yapılan çağrıyı reddetti ki bu da demokrasi oyununun kurallarından biridir.

Diğer işaret ise muhaliflerin basın organlarını bir silah olarak kullanarak halkın bakış açısını değiştireceği ve başkana karşı birleştireceği iddiasının başarısızlığa uğraması oldu. Mısır medyasının ezici bir çoğunluğu gerek programlarında, gerek analiz ve raporlarında, gerekse köşe yazılarında başkana ve ona destek olan gruplara olan tepkisini açıkça ortaya koydu. Son zamanlarda ülkede yayın yapan özel kanallarda yayınlanan 15 tartışma programı üzerinde yapılan bir araştırmada ise, bu programların yüzde 93'ünde muhalefetle beraber Mursi'ye karşı önyargılı bir tavır izlendiği sonucu çıktı. Sonuçlarda dikkati çeken diğer şey ise, resmi kanallarda yapılan programların yaklaşık yüzde68'inde de başkana ve kararlarına karşı açık muhalefet vardı. Ancak bununla beraber Mısır halkı son sözü söyledi, bilincini ortaya koydu ve nispeten de olsa hiç kimsenin tesiri altında kalmadan bağımsız kararlar alabilecek güçte olduğunu gösterdi.

Şimdi sıra Muhammed Mursi ve destekçisi olan İslami hareketlerin ılımlı ve etik bir ahlak ortaya koyarak rollerinin gereğini yerine getirmelerinde. İnsanlar tüm tarafların siyasi sürtüşmelerine yeterince doydu. Şimdi artık yeniden bir zafer kazanan bu liderin mütevazi bir şekilde başını öne eğip, muhalif olan tüm taraflarla bir masada oturup onların iğnelemelerine kulak asmadan önerilerini sabırla dinleme vaktidir. Bana göre, başkanın şura meclisine atadığı 90 kişinin yüzde75'inin İslamcılardan seçilmemesi doğru yönde atılmış bir adım. Seçimlerden galip çıkma her şeyin hakkından gelinebileceği anlamını vermez. Muhammed Mursi, cesur ve bir o kadar da tehlikeli anayasal kararlarından sonra ortaya çıkan ve Mısır'ı neredeyse şiddet ve huzursuzluğun sarmaladığı bir parçalanmışlığa doğru kaydıran tepkilerden sonra kendisini daha iyi görme imkânı buldu.

Önemli bir soru: Şimdi sırada ne var? Anayasa üzerine sarkıtılan örtünün arkasında ne var? Bu örtü ülkenin başından geçen siyasi krizimi örtüyor yoksa başka bir şey mi var? Mısır'da yayınlanan "Ahbaru'l Yevm" gazetesinin yaptığı bir ankete göre, bazı hukukçular, referandumdan 'evet' oyunun çıkmasını seçimle kurulan müesseselerin yapımı için bir yol açabileceği şeklinde yorumluyorlar. Bunun için öncelikle yasama yetkisinin başkandan alınıp şura meclisine devredilmesinden başlanarak, anayasa beyannamesinin iptali, bunu takiben halk meclisi ve şura meclisinin seçimleri yapılabilir. Böylelikle iş ve üretim çarkı dönmeye başlar. Ve eğer muhalifler yükselen Mısır hükümetinin kurduğu düzeni başkanını düşürmek için bozmaya kalkarsa işte o zaman Mısır'da kısır bir döngü başlar. Ülke tehlikeli bir sona doğru kayarken askeri müdahale yapılması ve İslamcıların uzaklaştırılması için yeterli gerekçeler de oluşur. Muhaliflerin başını çeken Ulusal Kurtuluş Cephesi ise 25 Ocak 2011'de gerçekleşen büyük devrimin başarısını sonsuza dek ortadan kaldırmış olur.

Kaynak: Şarku'l Avsat
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız