Bekir Ağırdır'ın Radikal'de yayımlanan 'Kürtler' dizisini izliyor musunuz, bilmiyorum. Bu ülkenin en önemli ve en çok cana mal olmuş sorununu anlamak istiyorsanız, bence izlemelisiniz.
Dizinin dün çıkan bölümü ve bugün okuyacağınız bölümleri bence son derece önemli.
Şurası çok açık: 'Kürtler' dediğimizde, sadece bir etnik aidiyetten, sadece Türkiye'nin belli bir bölgesinde yaşayan bir halktan değil, aynı zamanda Türkiye toplumunun en altındaki kesidinden, eğitimden gelir seviyesine kadar her bakımdan en alttakilerden söz ediyoruz.
***
Başkalarının aksine, hani o filmlerle propagandası yapılan 'Amerikan rüyası'na benzer, hatta artık ondan daha da iyi işleyen bir 'Türk rüyası'nın varolduğunu savunanlardanım.
Türkiye'nin dört bir yanında böyle sıfırdan yola çıkıp inanılmaz büyük başarılara imza atan vatandaşlarımızın öykülerini derliyorum kendimce. Görece çok küçük sermayelerle, hatta yoklukla yola çıkıp bugün milyar doları aşan cirolara sahip şirketleri bulunan ondan fazla iş insanımız var.
Bu, kuşkusuz Cumhuriyet'in bir başarısı. Cumhuriyet'in eşitlikçi yaklaşımı sayesinde, köyde doğmuş olan Turgut Özal ve Süleyman Demirel, devlet bursuyla okuduktan sonra bu ülkeye hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak hizmet edebildiler. Bu da Cumhuriyet'in eşitlikçi yaklaşımının başarısıydı kuşkusuz.
Cumhuriyet, meşhur sloganda ifade edilen ideallerdir gerçekte: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik.
***
Ama bir bakın Kürt kardeşlerimizin durumuna. Ülkede sefaletin de istatistiki anlamda üç aşağı beş yukarı eşit dağılması gerekirken, bu istatistik Kürtler söz konusu olduğunda bozuluyor.
Eğitim rakamlarını da gördünüz, servetlerini de: Kürtler, spesifik olarak en az süre eğitim görmüş, en düşük gelire sahip grup Türkiye'de. Güneydoğu Anadolu da ülkemizin en geri kalmış bölgesi.
Bu geri kalmışlık tesadüf olamaz. Ve bu geri kalmışlık, bugün yaşadığımız Kürt sorununun kökeninde yer alan temel unsurlardan biri.
Eğer Türkiye'nin bir bölgesindeki insanlar, sırf etnik kökenleri nedeniyle pastadan yeterince büyük bir dilim alamadıklarını, daha azla yetinmeye zorlandıklarını, sırf Kürt oldukları için köylerinde okul açılmadığını, açılsa bile öğretmen gelmediğini, üniversite sınavını kazanmalarına yetecek bir eğitimi alamadıkları için kendi içlerinde yeterince kalabalık ve derin bir 'aydın' sınıfı yaratamadıklarını düşünüyorlarsa ve bütün bu sebeplerin sonucu olarak isyan ediyorlarsa, bence üstünde düşünmek gerekir.
Bekir Ağırdır'ın dizisinde ortaya konan somut veriler, umarım bu düşünme sürecine yardımcı olur!
Radikal