Nobel Ödülü mevsimi geldi. Bilim, edebiyat gibi alanlarda ödül kazananların isimleri her gün gelmeye devam ediyor. Fakat bir ödül var ki diğerlerinden biraz farklı. Aslında çok farklı: Nobel Ekonomi Ödülü gerçek bir Nobel Ödülü değildir. Alfred Nobel’in belirlediği bir kategori değildir o. Hatta basın ne derse desin, Nobel Ödülü olarak da adlandırılmamaktadır.
Beş Nobel Ödülü – fiziki kimya, edebiyat, barış ve tıp/psikoloji – dinamit kralı tarafından 1895’te ölmeden önce belirlenmişti. Ekonomi ödülü biraz farklıdır. 1969’da, tam 75 yıl sonra İsveç Merkez Bankası tarafından konulmuştur. Ödülün gerçek ismi ise “Sveriges Riksbank Prize in Economic Sciences in Memory of Alfred Nobel”dir. Yani Nobel belirlememiştir bunu. Kelimenin tam anlamıyla bir katakullidir, bir halkla ilişkiler numarasıdır. Ayrıca Nobel ailesinin arzuları hilafına yapılmıştır.
İsveç Merkez Bankası, yüzde 1’lik kesimin serbest pazar ekonomisine itibar kazandırmak amacıyla diğer Nobel ödüllerine gizlice sokulmuştur. Federal merkez bankalarından biri bunu kısa ve öz bir şekilde açıklamıştır: “Ekonomi alanındaki ödülün “resmi” Nobel olmadığını özellikle de ekonomi alanı dışındakilerin çok azı fark etmişti…ekonomi ödülü yaklaşık 70 yıl sonra belirlenmiş, İsveç Merkez Bankasının 300’ncü kuruluş yıldönümü olan 1968’te yaptığı hileli bir pazarlama girişimiyle Nobel’e yüklenmişti.” Evet doğru okudunuz: Pazarlama hilesi.
Alfred Nobel’in büyük büyük yeğeni Peter Nobel 2005’te AFP’ye şu açıklamayı yaptı: Ekonomi ödülü kendini araya sıkıştırdı ve Nobel ödülüymüş gibi verilmeye başlandı. Hâlbuki şöhret olmak isteyen ekonomistlerin halkla ilişkiler çalışmasıdır bu.” “Özellikle de menkul kıymetler piyasasındaki spekülatörlere verilmektedir…Alfred Nobel’in böyle bir ödülü istediğine dair hiçbir gösterge yoktur.”
Nobel ailesi üyeleri ekonomi ödülünü eleştirenlerin en çetinleridir; aile üyeleri bu ödülün iptal edilmesi veya başka bir isim altında verilmesi için defalarca çağrı yaptılar. Nobel ödüllerinin 100’ncü yıldönümü olan 2001’de, dört aile üyesi İsveç gazetesi Svenska Dagbladet’e bir mektup göndererek ekonomi ödülünün Nobel Ödüllerini düşürüp ucuzlattığını savundular. Bunu yapan tek onlar değil.
Bilimadamlarının ekonomi ödülüne pek saygıları yoktur. Doğrusu, 1969’da Nixon’ın Bilim Danışma Kurulu’nda görev almış bir bilim adamı, ekonomistlerin gerçek Nobel Ödülü alanlarla birlikte ödülü kabul etmek üzere sahneye çıktıklarını öğrenince çok şaşırmıştır. Kuşkulu kuşkulu sorar: Yani sizinle birlikte platformda mı oturdular?
Öfke içten içe kaynamayı sürdürüyor ve dönemsel olarak yüzeye vurup kendini belli ediyor. En son 2004 yılında İsveçli 3 bilimadamı ve Nobel komitesi üyesi, bir İsveç gazetesine mektup göndererek İsveç Merkez Bankası Ekonomi Ödülünün sahte “bilimsel” hüviyetini tepelediler. Ekonomi ödülü, Nobel ödüllerinin değerini azaltmaktadır. Eğer bu ödülü vermek sürdürülecekse, kapsamı genişletilmeli ve Nobel’le bağları koparılmalıdır dediler: Mektupta bu ödülü almış çoğu ekonomistin başarılarının soyut ve gerçek dünyadan tamamen kopuk olduğunu savundular.
Soru şu: Bilim câmiasından böylesine öfke ve olumsuz tepki çeken bir ödül, Nobel listesine niçin bu kadar geç eklendi? Ve niçin ekonomi?
Cevabını bulmak için 1960’ların İsveç’ine gitmemiz gerekir.
Ödülün belirlendiği tarihlerde, İsveç bankacılık ve iş dünyası çıkarları “serbest pazar” ekonomi reformlarını gerçekleştirmeye çalışıyordu. O vakitler en büyük gâyeleri, merkez bankası üzerindeki siyasi gözetim ve kontrolü gevşetmekti.
Notre Dame Üniversitesinden İktisat Tarihi profesörü Philip Mirowski şöyle diyor: “İsveç Merkez Bankası 1960 sonlarında demokratik hesap verilebilirlik kuralından bağımsızlaşmak için uğraş veriyordu ve merkez bankasının etkin bir siyasi bağımsızlığının olup olamayacağı hakkında büyük bir siyasi tartışma vardı. Merkez Bankası, bu pozisyonunu desteklemek amacıyla, siyasi destek zemininden bağımsız olarak bir tür bilimsel güvenilirliği olduğunu iddia etmeye ihtiyaç duydu.”
Merkez Bankasının bağımsız olması gerektiğini ileri sürenler, pazar etkinliği hakkındaki neo-klasik ekonomi teorilerinin müphem dilini kullanıyorlardı argümanlarında. Sorun şu ki neo-klasik balonu son derece ciddiye alan kişi sayısı İsveç’te çok azdı; merkez bankasının bağımsız olması planlarını amacıyla birlikte değerlendiriyorlardı: Ekonomi üzerindeki kontrolü, demokratik-seçilmiş hükümetlerden alıp büyük şirketlerin eline vermek; sendikaların, seçmenlerin ve seçilmiş siyasilerin sinir bozucu müdahaleleriyle karşılaşmaksızın İsveç ekonomisini yürütmekte ellerini kollarını serbest bırakmak.
İsveç Merkez Bankasının Ekonomi Bilimleri Ödülü de işte bu noktada sahneye çıktı.
Detaylar biraz bulanık. Bilinen şu: İsveç Merkez Bankası 1969’ta 300’ncü kuruluş yıldönümünü Alfred Nobel onuruna “ekonomi biliminde” bağımsız bir ödül vermek için kullandı ve bu ödülü orijinal Nobel Ödülleriyle ilişkilendirdi. İsmi biraz daha uzundu; madalyalar farklıydı ve ödül, Nobel’den gelmiyordu ama ikisini birbirinden ayırmak her halükarda oldukça zordu. Banka, ödülün doğru ekonomistlere verildiğinden emin olmak için Assar Lindbeck isminde İsveçli sağcı bir ekonomisti görevlendirdi; Lindbeck’in Şikago Üniversitesiyle bağları vardı ve ödül komitesine nezaret ediyordu; otuz yıldan daha uzun bir süre bu görevi yürüttü.(Lindbeck’in serbest pazara dair meşhur sözü şudur: Pek çok durumda, bir şehri yok etmenin en etkili tekniği – bombalamak hâriç - kiraları kontrol etmektir.)
İsveç Merkez Bankası Ekonomi Ödülü ilk birkaç yıl merkezdeki ve hatta yarı saygın ekonomistlere gitti. Fakat ödülü muteber ve ciddi bir ödül olarak yerleştirdikten sonra doğru yere gitmeleri zorlaştı.
Ödül, sonraki on yıl, günümüzün sanayileşmiş toplumlarında serveti yüzde 1’in elinde toplayan teorilerin en fanatik destekçilerine gitti.
1974’te, ödülün verilemeye başlanmasından beş yıl sonra, “bırakınız yapsınlar”, -zengini zenginleştir – anlayışındaki ekonomistlerin 20. yüzyıldaki önde gelen ismi Friedrich Hayek; Şikago Üniversitesinden, neo-klasik ekonominin vaftiz babası Milton Friedman Nobel’le ödüllendirildiler. Friedman, Hayek’ten iki yıl sonra 1976’ta ödüllendirilmiştir.
Hayek ve Friedman, merkez bankalarının siyasi bağımsızlığının büyük savunucularıydılar. Aslında, kariyerlerini ekonomiye hükümet/devlet müdahalesine karşı çıkmak üzerine inşa etmişlerdir. Hayek, tüm iktisadi hastalıkların sorumlusu olarak devleti ve devlet kontrolündeki bankacılık sistemini suçlayan iktisâdi dalgalanmalar teorisini geliştirdi. Tüm devlet müdahalelerin kaçınılmaz olarak totaliteryanizme yol açacağını savundu. Neo-klasik ekonomiye yeni bir altbaşlık açan Friedman, bilimsel bir formülü olduğunu söylediği “Monetarizmi” andı ve merkez bankacıların enflasyonu düşük tutup, işsizliği büyük şirketleri mutlu etmeye yetecek kadar yüksek tutarak ekonomiyi yüzdürmeleri için ne kadar paraya ihtiyaç duyduklarını ayrıntılarıyla anlattı. Bankacılık politikalarına demokratik kontrol gerekmezdi; sadece bırak serbest piyasalar işini yapsındı. İsveç merkez bankası yetkilileri davaları için bundan daha iyi bir sözcü bulamazlardı.
Hayek ve Friedman’ın kullanışlılığı İsveç sınırları dışına taşmıştır elbet.
O vakitler, medya ve siyasi çevreler, neo-klasik ekonomiyi tam anlamıyla kabul etmiyorlardı. Ödüller, bu durumu değiştirdi.
İsveç Merkez Bankasının siyasi bağımsızlığı için ortaya atılan bir proje, serbest pazar ekonomisinin en geriletici zorluklarına itibar kazandırmakla sonuçlandı ve liberteryan ideolojinin geniş bir zeminde kabul görmesinin taşlarını döşedi.
Mesela Hayek’i ele alın. Ödülü kazanmadan önce yıkanmış gibiydi. Ekonomist olarak kariyeri esasen bitmişti. Çağdaş ekonomistler tarafından şarlatan ve hilebaz olarak görülürdü; 50’li ve 60’lı yıllarını akademik bakımdan tanınmadan geçirmiş, serbest pazar ve ekonomik Darwinizm vaazları vermiştir; bu esnada ultra sağcı Amerikalı milyarderlerin bordrosundaydı. Hayek’in güçlü destekçileri vardı fakat akademik itibarı yerlerdeydi.
1974’te ödülü kazandığında ise her şey değişti. Fikirleri birdenbire konuşulur olmaya başladı. Hayek artık bir meşhurdu. NBC’deki Meet the Press programının yıldız misafiriydi; ülkedeki tüm basın fotoğraflarını yayınlıyor, Hayek’in geçmişteki enflasyonun diyetini ödemek adına işsizliği yüksek tutma ihtiyacı hakkındaki iktisâdi mırıltılarına vahiy muamelesi yapıyordu. Kölelik Yolu başlıklı kitabı en çok satanlar arasındaydı. Margret Thatcher halk karşısında “inandığımız bu” diyerek kitabı elinde sallıyordu. Hayek, İsveç Merkez Bankasının uydurduğu Nobel Ödülü sayesinde zirvedeydi.
Milyarder Charles Koch, Hayek’i ABD’de uzun bir zafer turuna çıkardı ve Hayek, Beşeri Bilimler Enstitüsünde misafir öğretim üyesi olarak bir yaz geçirdi. Cin fikirli bir işadamı olan Charles, Hayek’i değerlendirmeye başladı ve 1974’te Hayek’in görüşlerine bağlı liberteryan bir düşünce kuruluşu olan Cato Enstitüsünü (1977’e kadar Charles Koch Vakfı olarak anılmıştır) kurup Hayek’in merkezdeki itibarından yararlandı. Cato Enstitüsü, İsveç Merkez Bankası ödülünün Hayek’in fikirlerini ve nüfuzunu merkeze taşımaktaki rolüne bugün de saygı duymaktadır: “Nobel Ödülünü kazanan ilk liberteryan 1974 yılında F.A. Hayek olmuştur. Ödülün ilan edildiği yıllardan önce profesyonel ve kişisel zirveye ulaşmıştı. ABD’de tayin alamayan Hayek, Salzburg Üniversitesinde görev almak üzere Avusturya’ya geçti. 1974’te ödüle hak kazandığı duyurulduğunda ise Hayek’in çalışmaları ve Avusturya ekonomisinin talihi kayda değer bir dönemece girdi. Hayek’in Cato üzerindeki etkisi müthiştir. Cato’nun yayınladığı ilk iki kitap Hayek tarafından yazılmıştır: A Tiger by the Tail: The Keynesian Legacy of Inflation & Unemployment ve Monetary Policy: Government as Generator of the “Business Cycle.” Hayek, özgür bir toplumu temin edecek politikaların geliştirilmesinde Cato’ya ve araştırmacılarına yirminci yüzyılda diğer entelektüellerden çok daha fazla esin kaynağı olmuştur. Cato 1992’de şimdiki yerine taşındığında konferans salonuna Hayek’in onuruna onun ismini vermiştir.”
Friedman’ın Nobel Ödülü de benzer bir etki yaratmıştır. 1976’da ödülü aldıktan sonra çok satan bir kitap yazmış; PBS’de “Free to Chose” adlı 10 bölümlük dizisi yayınlanmış ve Başkan Ronald Reagan’ın ekonomi danışmanı olmuştur; toplumu ezici politikalarını Pinochet Şili’sinde uygulama fırsatını bu görev sırasında elde etmiştir.
Friedman zamanının çoğunu bunu inkârla geçirdi fakat Pinochet’in totaliteryan-şirketçi ekonomi deneyimine derin bir dahli ve büyük bir yatırımı olmuştur. Şilili ekonomist Orlando Letelier 1976’da The Nation’da bir makale yayınladı ve Milton Friedman’ı büyük yabancı şirketler adına Şili ekonomisini yürüten takımın “fikri mimârı” ve gayri resmi danışmanı olarak andı. Letelier, bir ay sonra Şili gizli polisi tarafından bomba yüklü bir araç kullanılarak Washington’da suikastle öldürüldü.
ABD Merkez Bankası başkanı Paul Volcker, Friedman’ın para teorisini, para arzını kısıtlamak için kullandı; Amerika’yı derin bir durgunluğa saplayıp işsizlik oranını iki katına çıkardı ve Reagan’ın seçilmesini sağlayarak bonus ilave etti. Hayek ve Friedman sadece bir başlangıçtır.
Örneğin 1997’de, riski azaltan türevsel risk modellerinden dolayı iki ekonomist ödül kazandı ki türevler 2000’lerde gayrimenkul balonunda patlamadan hemen öncesidir. Robert Merton ve Myron Scholes, riski asgariye indirmek için türevleri nasıl değerlendirmek gerektiği hakkındaki çalışmalarından dolayı ödülü paylaştılar. Bu iki ekonomist, Nobel’e değer ekonomik modellerini “dünyanın en büyük hedge fonunu” (Uzun Vadeli Sermaye Yönetimi/LTCM) yönetmek için kullandılar. Fon, ismine uygun yaşadı. İsveç Merkez Bankası Ekonomi Ödülünü kazandıktan dokuz ay sonra, LTCM nalları dikerek sırf iki ay içerisinde 1 milyar dolar kayıp verdi. “Batmayacak kadar büyük” olduğu için ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan tarafından kurtarıldı elbette.
Vermon Smith var bir de. Charles Koch gibi liberteryanların tapıp mâli destek verdikleri Smith 2002’de “Nobel” kazandı. Patronu, Smith’in akademik kariyerine harcadığı paralara bakıp iyi bir yatırım olduğunu söyledi: “Kock vakfının ödülü, mükemmel bir yatırımdır.”
Smith’in araştırması, özelleştirme piyasalarının gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan çeşitli şartlarda nasıl tepki vereceğini test eden teorik “rüzgâr tünelleri” kurulmasını gerektiğine dairdi. Bu göz bağcılığını kamunun dikkatine sunmak büyük bir cesaret ister.
Bir gün, ödül kazananlardan biri konuşacak ve ödülü alırken bu şarlatanlığı kamuoyuna açıklayacaktır.
Kaynak: Alternet
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı